Sevgili dostlar, bir önceki yazımda dilimizi koruma ve kollama yollarını yazmıştım.Neden? Diline sahip çıkamayan bir toplum okuma ve yazma fakiri olur.Peki nasıl olur? Gelin bir bakalım nasıl oluyor? Türkiye’de kitap okuma oranı resmi istatistiklere göre % 4’tür. Açıkça ifade edersek Yetmişbeşmilyon nüfuslu ülkemizde ,üçmilyon insan kitap okumaktadır. Bu üçmilyon insan ise sadece aklına geldiğinde kitap okumaktadır. Düzenli kitap okuma oranı da onbinde birdir. Rakamlaştırırsak sadece ve sadece yedibinbeşyüz kişi .Çok küçük bir ilçe nufüsu kadar bir oran. Bu halimiz ne kadar acıtıcı ve karamsar bir tablo meydana getiriyor değil mi?.Ağlanacak haldeyiz. Kitap okuma oranımıza karşılık başka rakamlarla istatistiki bilgileri vermeye çalışayım: 

% 4 oranında dergi,

% 22 oranında gazete okunurken;

% 24 oranında radyo dinlenmekte.

% 95 oranında ise Televizyon İzlenmektedir.


        Bu kadar yüksek oranda Televizyon izleyen bir toplumu meydana getiren aileler ve onların çocukları hangi içtimai,ahlaki ve insani eğitimden geçer. Mümkün olması ihtimal dışıdır,çünkü eşlerin birbirlerine ve çocuklarına ayıracak vakitleri yoktur… Örnek verecek olursak; üç odalı bir evin her odasında birer tane televizyon ve bilgisayar varsa ve bu ekranların karşısında ortalama dört saat geçiriyorsak sonuç ortadadır. Beraber yemek yiyenler şanslı olmakla beraber, günün yirmidört saatinde birbirleriyle sohbet etme imkanı bulamayan aileler belli bir müddet sonra çatırdamaya başlıyor.Toplumsal infialler, aile içi kavgalar, ölümler çoğalır. Cehaletin meydana getirdiği bu bin bir türlü cinayetleri oturup ruhsuzca seyretmeye başlarız.

         Halbu ki,okumak insanı ruh ve beyin olarak geliştir. İnsanlara bakış açısı,çevreye bakış açısı normale döner.Hayata daha gülen gözlerle bakar. Sevecen yaklaşımı sayesinde pozitif enerji yayar etrafına… bu yaşam biçimi kişinin düşüncesini ve gönlünü açar. Okuyan düşünür, düşündüğünü ifade eder. İfadeleri çevresine ışık saçar,insanlar arasında her haliyle seçilir. 

     Okumayan kişiler iki kelimeyi bir araya getirmekten acizdirler,konuşacak kelime bulamazlar. Bu durum sonuç olarak kahvehaneleri ve onları dolduran oyun oynamaktan ve dedikodu yapmaktan başka amacı olmayan milyonları meydana getirir. Üçüncü dünya ülkelerini aratmayan sayıda oyun kahvehanesi bulunan ülkemizin durumu bu manada hiçte iyi değildir. Buna birde son zamanlara damgasını vuran internet kahvelerini de eklersek yandı gülüm keten helva…Aileler, gençler, öğrenciler, öğretmenler, esnaf, idareciler, memurlar, emekliler, diyanet görevlileri, anneler, babalar hülasa toplum olarak kitap okumuyoruz,okutmuyoruz. Herkes iyi bilir ki, kitap okuma alışkanlığı görülerek kazanılmaktadır. Kitap okunan ailelerde yetişen çocuklar kitap okuyarak ömür geçiriyorlar. Kitaplar tartışmasız birer dost ve öğreticidirler. Büyükler olarak bizler, Televizyona, gençler ve çocuklar internet ve cep telefonuna vakit ayırmaktadırlar. Çocukların ve gençlerin eğitimi de doğal olarak bahse konu araçlara kalmaktadır. Bu sanal alem, kendi içinde bir dünya oluşturmuş durumdadır. Ne idiğü belli olmayan,semboller ve kısaltmalarla yapacaklarını daha kısa sürede daha fazla sayfada görüntü sağlama adına heder olup gidilmektedir. Aileler parçalanmakta,ortak yaşam kavramı her geçen gün kaybolmaktadır. . Aile bireyleri aile içi iletişimden yoksun ve kitap fakiri olarak yetiştikleri için öz kültürlerine yabancıdırlar.Rahatlık ve bencillik almış başını yürümüştür. 

       Lakin, kitaplar öyle mi? Onlar bizlere; zariflik, medeni ilişki, anlayış, bilgi, beceri, düşünme, paylaşma, kültür, ilke v.s bir çok meziyet kazandırır. Toplum olarak, öze dönmeli; Kur’an, hadis, kıssa,siyer ve diğer kitapları bi hakkın okumalıyız. Aileler olarak bir arada yemek yemeli,sohbet etmeliyiz. Komşuluğu geliştirmeli, davet ve paylaşım kültürümüzü devam ettirmeliyiz. Bizlere ait hasletlerimizi, değerlerimizi canlı ve dinamik tutmalıyız. Dolayısıyla toplumumuzu oluşturan aile kurumumuzu sonuna kadar müdafaa ve muhafaza etmeliyiz. 

Yoksa…
( Oku Okuda… Okut başlıklı yazı Arzeni tarafından 1/21/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.