Bugün de saat iki civarı
Yine aynı yere varayım
Dünkü oturduğum masayı kapayım
Bakındım etrafta ki masalar hep dolu
Gideyim bari şöyle aşağılara doğru
Oturacak bir masa bulurum zannettim
Bugün şansımı kaybettim
En iyisi gireyim şehitlerimizin yattığı yere
Bir iki dua okuyayım
Mutlaka birilerini bulursun
Ya mezar üstünde ki otları temizleyen
Ya da mezar taşını okşayan
Yaşlı iki insan
Çok da mütevaziler
Oğulları pilot imiş
Şehit düşmüş
Yıllar geçmiş aradan
Torunları da pilot olmuş
Gözlerinde bir damla yaş göremedim
Dayanamadım sordum
Aldığım cevaba bakın
Oğlumuz bize cennetten yer ayırıyor
Bizim dualarımızı istiyor
Bin tane oğlum olsa 
Şehit veririm bu vatana
Anneciğim ver şu elini öpeyim
Şöyle bir baktı suratıma
Sen ne iş yaparsın
Senin ne işin var burada
Annem ben de oğlunuz gibi şehit olmak istedim
Kaç kere pusuya düştüm
Bir türlü şehitlik mertebesine eremedim
Kısacası emniyettenim
Yüzünden belli oluyor
Biraz muhabbet edince
Üzerinde ki tereddüt gitti
Uzattı bana elini
Ellerini öperken bir elinle de saçlarımı okşadı
Allah seni de cennetine alır inşallah
İnşallah anneciğim
Ne kadar mutlu oldu bir bilseniz
Yüzünde ki nuru bir görseniz
İçimden ayrılmak gelmiyor yanlarından
Bir kenara otursam da doyasıya seyredeyim
Yaşlı amcamın da ellerini öptüm
Aklıma birden oğulları geldi
Yanlarından gideyim de 
Rahat rahat muhabbet etsinler
Şehitliğin dışında ki yolda yürüyorum
Ben onlara baktıkça
Onlar da bana bakıyor
Baktım olacak gibi değil
Allah'a ısmarladık dercesine el salladım
Başımı çevirdim yürüdüm gittim
Fazla uzaklaşmadan bir ağacın altına oturdum
Hesapta bir masaya oturup şiir yazacaktım
Çantamdan defteri çıkarttım
Bari eski yazdıklarımı temize çekeyim
Bir öbek karalanmış kağıt sayfalarını
Kurumuş otların üzerine serdim
Küçük bir taş parçasını da kağıtların üstüne
Koymasam rüzgardan uçacak
Şiir olsun diye karaladığım
Akıl ile aşkın kimyasını
Karşılaştırmasını yaptığım
Yazıları temize çekiyorum
Kim bilir aynı yazıyı kaçıncıya yazdım
Bir türlü beğenemiyorum
Yanımdan gelen geçeni bile görmüyorum
Kendimden geçmişim öyle bir dalmışım
Baş ucumda iki yaşlı insan belirdi
Oğlum sen burada ne yapıyorsun
Görür görmez onları hemen toparlandım
Hiç anacığım bir şeyler karalıyorum
İsterseniz buyurun 
Yanı başıma oturun
İkram edecek bir şeyler bulurdum ama
Malum ramazan ayındayız
Yok yavrum yok rahatsız olma
Biz zaten gidiyoruz
İki yaşlı kocamışlar ancak varırız evimize
O zaman Allah'a emanet olun
Sağlıcakla varın
Birbirlerine sıkıca tutunmuşlar
Yavaş yavaş yürürken 
Ben de ayakta peşin sıra bakakaldım
Az ileride durup geriye baktılar
Beni ayakta görünce
İşaret etti elleriyle
Peşimizden bakma otur yerine    
Dercesine elinde ki bastonunu salladı
Artık bende oturacak hal mı kaldı
Gözümden kayıp olana kadar peşlerinden baktım
Daha sonra tasımı tarağımı topladım
Bu saatten sonra neyi yazacaktım
Gerisi geriye döndüm geldim
Dünkü oturduğum yere
Uçak maketinin olduğu tarafa bakıyordum
Yerde hasırların üzerinde bir sürü insan
Uyuyarak oruç tutuyor
Hasırın biri yuvarlandı
Meğer içinde insan vardı
Herhalde uyuyamadı
Çıka çıka bizim kahvecinin çırağı çıktı
Bağdaş kurup oturdu
Tam seslenecektim
Tanıdık biri çıktı geldi
Hastahaneden Adem baba
Yarım saatten fazla
Daldık muhabbetin içine
Vakit nasıl geçti anlayamadım
Helalleşip şehitlik parkından ayrıldım

06.08.2011

( 507- Şehrimin Manzaraları-2 başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 7.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.