duygu ve düşünceler yeşil üniforma giyeli
çağlar oldu Ninmah
tüm şarkıların hüzün yutkunuduğunu sana anlatmıştım
ve tüm telaşların nasıl bin yıllık bir savaşa dönüştüğünü
Ninmah.

ordasın bilirim
senin gövdende kıvranan toprak içindir insanın kavgası
mahsumiyet giymiş utançların
bu yüzden buğuludur içimdeki kentlerin havası
Ninmah.

insanız
hiç bir arzu barınmaz kıyımızda
sistir yutkunduğumuz,
hiç bir aşk
tutku,
kaybetmişiz herşeyimizi
barış adını verdiğimiz kavgamızda.

zihnimizin derinliklerini işgal eden tüm bağımsızlıkların esiriyiz
sevda köprülerini kurarken bile,
mahsumiyet çocuk yanağı ısırmaya benzemiyor
iri yarı korkuların içimizdeki tünellerden geçerek
düşleri parçalamasına sessiz mi kalacaksın Ninmah?

dudaklar arasında yarına atılmak için sabırsızlaşan
şarkıdan kopuyorum Ninmah
vücudüm bağışlamıyor zevklerimi
usul usul şekerleri çalınmış çocuklarımızın
ölmeselerdi keşke
bir kürt çocuğu
bir türk çocuğu
güneşi seyredecekleri
bir gazzeli çocuk olup
dağıtacakları zihnimizdeki atlasın buğusunu.

kederim aşkımdan büyük Ninmah
hazzım koynumda büyüyen bir günah
şimdi gece yarsını iniltiler ve telaşlar vuruyor
yanardağ gibi patlıyor gözlerimden cehennem
şafak sökmek üzere
adıma savaşan it orduları bir savaşı daha kucaklıyor.

oysa ayazdır
hayat çırılçıplak ve üşüyorum
beni de kucakla Ninmah
tıpkı düşleri çaşınmış bir uzak çocuk gibi
haberim olmadan rüyalarımdan düşüyorum.

kontrolsüz bakışları tetikliyor yeşil üniformalılar
korkunç kanatları altında bakiredir ölüm
deli bir heycan soğuk bir ter döker
keşke ölmeseydi henüz adı konmamış çocuklar;
azgın faşizan düşler gibi saldırmasaydı bana yokluğun

aşık olacaklardı
radyolarda hüzün dinlerken karnı tok düşler kuracaklardı
aç kalacaklardı ama seveceklerdi
Ninmah,
mağrur kaşifler gibi gözleriyle dokunacaklardı yıldızlara
açtığın kollara sevgi taşıyacaklardı.

sana çok kızgınım Ninmah
sen toprakların tebessümü değil miydin
sen oyunlar oynamaz mıydın onlarla
şimdi ölü hallerine mi açsın düşten çocuklarımızın?

afrikası var hayatımızın ve fikirlerimizin
avrupası
asyası
avustralyası
ve yaradılışından daha büyük tasası.

senin tanrıçası olduğun delhizlere insan göçü başlamış
şimdi yorgunsun Ninmah
kasırga içeriz kadehte kendimizi içer gibi
çocuk içeriz
kadın içeriz
kanlarını içeriz durmadan
ne farkı kaldı insanın yeşil üniformalı yalnızlıklardan?

bir ahtapot yutar beni Ninmah
İçimdeki güneş düştü yere
tutku çiçekleri hüzün kokar
henüz çocuk olmadığım yerlerde.

insanız
kentlerimiz savaş kuramlarıyla dolu
senin için savaşıyorlar
bir yudum su
bir avuç toprak
hepsinin sana düşer yolu,
sen sancına iyi bak Ninmah
her kıtada aynı insan aynı uslanmaz koku.

Zeki Nurçin

Not: Ninmah Eski Mezopotamya'da  Yeraltı Tanrıçası

( Ninmah’ın Sancısı başlıklı yazı Zeki NURÇİN tarafından 5/8/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.