Maziden atiye giden hayat güzergâhımda, seni yüreğimde Nişan u Zişan misali taşıyacağım. Gizemli bir Asya kentine yolum düşerse yıldızlı bir gecede senin adını fısıldayacağım gök yüzüne. Şiraz’a uğrayıp Hafız’ın ruhuna Nişabur’a uğrayıp Hayyam’ın yurduna senden bahsedeceğim. Kıskanacak seni cihanın ecesi Semerkant, ilmin kapısı Buhara.


Masmavi gerdanlığınla firuze firuze gülümseyeceksin hayalimde. Elimde bir çiçek buketi gibi Nedim divanı, dilimde “Bir sengine yekpare acem mülkü fedadır.” dizeleri pelesenk; seni anlatacağım devrana. Sen ki Asya ile Avrupa’nın en nadide yerinde cihana dide. Sen ki İstanbul. Kaybolursam yaban ellerde beni firuze bakışlarında bul. Yağmur olup yağ düşlerime erguvan mevsiminde. Hisarlarınla Kız Kulenle Yedi tepenle hep gönül tahtımda kurul…


Emirgân’da semaver sinesinde tutuşan ateşin, suyla bestesini yudumlarken araya yalnız o gül emsalin gözleri girsin. Onun zambak ellerindeki elif parmaklarında minarelerin dile gelsin. Kıskansın erguvan bakışlı akşam üstüleri, ruhumdaki bu güzellik harmanını. Fikrimde incelen taze nihal ile birlikte işlesin tarihe bu anı vakanüvisler. Minyatürlerden çıkıp gelen hayal perileri şahitlik etsin yaşadığımız güzelliklere. O gül emsal gönlümün en mutena yerinde otursun. Bunu bir sen, bir ben bir de o emsalsiz sevgili bilsin.



Sen ve emsalsiz sevgili iki bîbedel, ruhumu kavrayan iki nadide el. Benim muhayyel ülkemin gerçek güzelleri. İkinizden de vazgeçmem nâ mümkün. Hayat serüvenimde hep yüreğimde, cümle yolculuklarıma eşlik edeceksiniz. Ve dahi yüreğimde dâr-ı bekaya intikal edecek iki ezeli ve ebedi çiçeksiniz…



Adının geçtiği cümle divanları, özenle bıkmadan usanmadan gözden geçireceğim. Ömrüm oldukça, sana dair bir sözcük bile söyleyen cümle söz erbabını hayırla yâd edeceğim.Camilerini, saraylarını dolaşacağım. Yapana, yaptırana şükran duyacağım. Zamana nakış nakış işlenmiş en güzel adın olan “İstanbul” sözcüğünü bir dua gibi haykıracağım. Süleymaniye’de, boynu bükük bir vakit namazı kılıp; Eyüp’te Resulün mihmandarı,sancaktarı,yadigarı Eyüp El Ensarî Hazretlerine Fatiha okuyacağım. Sonra en saf duygularla yine sana döneceğim. Boğaz’ının mavi bakışlı serin sularında ruhumdaki yangını söndüreceğim. “Sade bir semtini sevmeye bile bir ömür yetmez.”diyen şairi rahmetle anacağım.



Tüm bunların üstüne ey sevgili İstanbul, ömrüm oldukça emsalsiz sevgiliye ve sana yanacağım. Ne seni ne onu unutacağım. Hep hayalimde yeşil kalacak eşsiz güzelliğiniz. Sizi sevmekten onur duyacağım…
Ankara,15.08.2010 İ.K



( İki Eşsiz Sevgili başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 16.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu