Balıkesirde Bir Kadın 5
BALIKESİR'DE BİR KADIN 5

Mahallemize mütemadiyen gelen ve şahsına münhasır olan 
simitçinin "Siimidiyeeeeee" diye bağıran ergen sesini duyar duymaz balkona koşuyorum. "Evladım, iki tane gevrek istiyorum!" derken bir yandan da ipin ucundaki sepeti aşağıya doğru salıyorum. "Üstü kalsın, e mi gülüm?" dediğimde gözleri ışıldıyor çelimsiz, hafif çiçek bozuğu yüzlü çocuğun. Tek kaşım havalandığı zaman bilin ki aklımdan mutlaka bir şeyler
geçiyordur. Saygıdeğer okuyucularım, aramızda o kadar hukukumuz var. Sizden de gizleyecek hâlim yok. Simitçilerin bu tarzda seslenişlerini
dilbilimcilerin çözüp
çözemediğini düşünüyorum. Neyse efendim, evin işi gücü hiç bitiyor mu? En sonunda kendimi dışarı atabildim.

Bugün gideceğim yeri daha önceden belirledim, şansıma da hava pek güzel. Hisariçi Mahallesi'ni gezerken bir nevi zamanda yolculuk yapacağım. Daha önceki yazılarımın birinde ünlü bir seyyahtan bahsetmiştim, hatta ona benzemeyi ummuştum.  Lakin kendisi maddi imkânı olan bir zatmış. Eh, bendeniz de kendi yağında kavrulan ve günümüz şartlarında anca kendi memleketini gezebilen biri olarak çıktım yola.

Bu arada bazı alıntılar alarak yazımı zenginleştirmiş olacağımı düşünüyorum. Karesi Beyliği döneminde Balıkesir'i karış karış gezmiş olan İbn-i Batuta bize o günlerden yazılı kanıtlar bırakmış. İbn-i Batuta "Balıkesri yahut Balık Hisar daha sekizinci hicri yüzyıl ortalarında (Miladi 1350 yılları) nüfusu çok ve çarşı pazarı güzel bir belde hâlini almış." diye yazmış seyahatnamesinde. Balıkesir'de ne kadar süre kalmıştır acaba diye düşünüyorum... Gözüme ilişen bir dipnotta ünlü seyyahın buradan Margalita (Margarebet) isminde Rum bir cariye almış olması, hatta Balıkesir hükümdarı Karesi oğlu Demir Han'ın İbn-i Batuta'ya ipekli elbiseler vermesi sorumun cevabını verir nitelikte. Adam hem zengin hem akıllı.

Çağ dışı davranışlar sergileyen kavruk yüzlü adam gürültülü
şekilde çıkardığı balgamını sokak ortasına tükürünce moralim  bozuluyor. Zamanda
yolculuğumu yarıda kesip günümüze ani bir dönüş yapıyorum. Bir zamanlar bayramlık fistan diktirmek için kumaş (basma) almaya geldiğimiz ve hâlâ tabelası üstünde duran Sümerbank binasının (şimdilerde LC Waikiki olarak hizmet vermektedir) önündeyim. Dilime bir türkü dolanıyor: "Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman..."

Allah'ım ya Rabb'im, ana dönmeme rağmen yine moralmanım sıfır. Ben en iyisi seyyar satıcılara doğru gideyim, tulumba tatlısı alayım... "Nereden alacaksın?" derseniz Kuva-i Milliye şehri Balıkesir’in düşman işgalinden kurtuluşunun (Hicri 6 Eylül 1324, Miladi 1922) anısına istinaden yapılan Kurtuluş Çeşmesi'nin tam da önünden. Hatta ağzıma atıvereyim birkaç tanesini, benim hoplayan sinirim anca böyle sakinler.

Bir süre sonra pelte gibi yayıldım. "Tavşan kanı içesim var ama şimdi hiç de sırası değil." deyip tarihi Hasan Baba Çarşısı'na doğru pergelleri açıyorum. Hasan Baba Çarşısı, adını Yıldırım Beyazıt döneminde yaşamış olan Hasan Baba’dan alıyor. Mezarı da içinde bulunuyor. Balıkesir’in tarihini ve kültürel mirasını zenginleştiren bu eşsiz mekanın içerisinde saklanan efsanelerle dolu bir hazine olduğunu düşünüyorum.

Şimdi sırada yüz yıllık bir geçmişi olan Alişuuri İlkokulu var.
1862 yılında Alişuuri Efendi tarafından yaptırılan bu tarihi okul 1897'de meydana gelen bir depremle yıkılmış. Yaşanan büyük depremden ilerleyen zamanlarda daha ayrıntılı bahsetmeyi düşünüyorum.1906 yılında Kadı Abdülhalim Bey, yıkılan binanın yerine ahşap olarak yenisini yaptırmış. Yeni binaya önce "Yeni Medrese" sonra "Darül Hilafetül Aliye" adı verilmiş. Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar bu binada eğitim öğretime devam edilmiş. Kurtuluş Savaşı başında Balıkesir Kongreleri burada yapılmış. 1920 yılından büyük zafere kadar Milli Alay Karargahı ve Sevkiyat Dairesi olarak kullanılmış. Zilin çalmasıyla teneffüse çıkan şen şakrak çocukların sesini duyunca hem içim şenleniyor hem de elimde olmadan duygulanıyorum.

Çay keyfi yapmanın tam da sırası. Sümerbank'ın hizasında ve Alişuuri İlkokulu'nun biraz ilerisinde bulunan çay bahçesine oturuyorum. Merakla okuduğum 'Osmanlı'da Batıl İtikatlar Ve Büyü' kitabımı oldukça ilginç bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca Benjamin Franklin'in söylemi olan "Boş çuvalın dik durması zordur." ve "İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için." diyen Johann Wolfgang Von Goethe'nin sözünü sorgulayarak evime doğru yürüyor, yürüyorum...

HİCİVCİ KUŞLAR 

O bağnaz posta kutusu velvele ederken 
Tıfıl bir yağmur damlası düşeyazdı Anadolu'ya
Dertop olan düşünceler çinko tabaklarda bıraktı devrimleri
Fiillerin tıp tıp edişine 
Leş kargalarının pelteleşmiş diline
Savulun der ihtimaller dahilinde
Hicivci kuşlar 

Radyoda feveran bir kadın sesi
Ne facialar kusar
Sığ suları gafil avlayan hissizlik 
Sodom ve Gomora gibi kalıntılarını bırakır
Toprağa, taşa, ateşe, küle 
Savulun der ihtimaller dahilinde
Hicivci kuşlar 

Kancık çamaşır ipine asılır kirli çamaşırlar
İniltili buhranın adresini hangi şaire sormalı
Uyusun da büyüsün şiirler
Sinsi gölgeleri iradesiz kılsın
Pamuk tarlasında çalışan ak pak elleri
Kimi zaman dört köşe bir yalnızlık sarar
Savulun der ihtimaller dahilinde
Hicivci kuşlar 

Sol yanında olur bir çıban
Bahse girer kekeme acılar her an 
Bilinmez eşkıya gecelerin çetelesi
Dev yarasalar döner bir yandan  
Kimi zaman el yordamıyla
Bazen de peçesini kaldırır olanca gücüyle 
Ruh bozgunu duvarların önsezisi 
Cansız hareketsiz roman kahramanlarına
Savulun der ihtimaller dahilinde
Hicivci kuşlar

H. Çiğdem Deniz
( Balıkesirde Bir Kadın 5 başlıklı yazı çitlembik tarafından 10.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.