Saatin Gongu Vuruyor Arka Arkaya
*

araya zaman girdikten sonra 
ankaraya tekrar geldiğinde
ne bıraktığın ankara 
aynı kenttir
nede sen…

ne çam yeşili
kara bir dehlize açılan rampa eski rampadır 
sen tekrar geldiğinde
ne de mehtap 
ne beyaz güller 
ve senin en güzel aksin yerli yerindedir hala
bir kuytuda 
veya kirli bir ayna da 
iade etmezler asla görüntünü

ne varlığını sorgularsın 
ne de yaşlanışını
sevinçli ve ışıklı aydınlığa doğar 
bir pazar sabahı 
bir de ankaranın buzlu karanlığı

ne leylanın gerçek aşkı tanıması için 
ölmesi gerektiğini fark edersin
ne de mamağın kasvetli sokaklarında için kararır
oysa dışarıda bahar güneşi 
tahta sıralarına yansımakta 
oturduğun bankın

zamanı değil 
saniyelerini bilirsin 
ayak izlerini fark edersin çünkü
çünkü zaman ateştir gökyüzünde
ve güneş ateşi değil 
ateşin cisimler üzerindeki yansımasını çizer en fazla

bir düşün bakalım 
sen kim bilir hangi otobüsün 
yıllar önceki bir ekim akşam üzerinde 
sabah mıydı yoksa 
getirip kızılayın kaldırımlarına bıraktığı 
ekose kazaklı o çocuğun 
gözleriyle mi bakıyorsun hayata hala
onlarca yıl önceki gibi

ne bulutlar eski yağmurları yağdırmaya gelirler 
ne sen aynı bulutlar olursun 
saçların itirafçı
göz altı çizgilerin bugüne tutuklu

içinde belki onca kitaptan arda kalan 
birkaç  cümle
okuru sen 
muhatabı zaman
ne kadar güzel
kızılca bir renksin  
her ekim gelir
her haziran dönersin

gündüzlerle geceler eşitlenir oysa
şimdi gece gündüzün
gündüz gecenin içinde
ve dahi tümden gitme vaktidir
bir yığın hatırayla beraber

elinde
ilk sahifesi ithaf taşıyan bir kitap
içi şiir dolu bir defter
bir yığın alıntı
kırmızı gül yaprağı 
hanım eli dalı
zambak beyazı arzuların

af edersin
yoksa sen o şair miydin 
ankara sokaklarını her gece gezinen
her gece uykusuz 
avare ve yalnız 
sonra uzun uzun dalıp giden  
gece duymasın
birazdan uykun gelecek biliyorsun
 
ya da söz aramızda 
söz kimselere söylemem
bir tahta bankın üzerinde kıvrılıp uyuduğunu
bir yığın acıyı üstüne örtüp
ne kadarda çok yorgunsun
ne kadar çok refakatçin var 
bir yığın ışık 
bir yığın gölge

aslında biliyor musun
tekrar geldiğinde sen 
belki aynı sen olabilirsin
belki  ulusta yerli yerinde 
belki hayattır değişen en fazla
içinden ihtilaller gibi geçip giden
birkaç tank paleti

ve yağmur
ve sürgün yediğin taş duvarlar
en fazla değişen sen değilsin
belli ki zamandır

sen şimdi bir yolun sonunda 
veya bir sokağın başında yolcusun
ya onlar
kalır mı
aynı şehir içinde 
hep aynı kişi

ne sen
ne ankara
yani o rüzgar kokulu sınıflarda olmasak da
yani o üzeri tebeşir artıklı koyu yeşil tahta olmasa
birkaç sıra  
birkaç masa 
ve ucu denize açılan birçok buğulu pencere
bir anlatan 
ve bir de dinleyen olmasa…

birde heyecanın ve koşuşturmanın
o upuzun listelerde adını aramayı unutmadığın sınıf defteri
öğrenemediğin pek çok şey 
mesela sevmek 
mesela aşık olmak gibi

peki ya senin duyguların yok muydu
birkaç  satır başıyla mı sınırlıydı kalbin
ve hayallerin
hala hayatta mısın
hala yaşıyor musun
hala birini sevemedin mi
mesela ayseli
oysa  ne kadar sevmişti seni

saat 12.00 dir
yolun sonu 
ve gecedir
ilk bakışta iyi bir saat gibi görünmemekte
oysa bu kenti terk etmek için 
en iyi saattir 12.00

saatin gongu vuruyor arka arkaya
ne camda parmak izin 
nede basamaklarda adımın kalmış
hayatının asli meselesi olmaktan çoktan çıkmışlar
şimdilerde dönüş halindesin
yağmur yağıyor yine 
kızılay meydanına

terk ediyorsun ankarayı
bir otobüsün kim bilir kaç numaralı koltuğunda
gök gürlerken uzaktan 
yada çok yakından
insanlık hali
korkuyorsun

ateşin terbiyesinden geçmemiş miydin yoksa
hala korlaşmadı mı yüreğin
o zaman
bırak kendini korkunun kollarına
korkmanın o güzel yanına 
yağmur camlarda olsun
ve sen 
bir romantik aşık gibi
ve el salla artık ankaraya

ve sen belki bir romanın
kim bilir hangi kahramanı
hangi sahnesinde
trajik bir repliğin kelimeleri dudaklarında
karışır kapkaranlık bir gecenin karasına
duyguların derin
hüzün akar
koskoca sessizliğe
almışsın valizini yanına
gidiş vaktidir  artık

redfer
( Saatin Gongu Vuruyor Arka Arkaya başlıklı yazı redfer tarafından 27.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.