MUHARREM AYI VE MÜSLÜMANLAR
İşte yine Muharrem ayı geldi. Yine Müslümanlar bin paraya bölünmüş, aralarında savaşıyorlar. Müslümanın Müslümanla savaşı olacak şey değil ama oluyor. Ehl-i küfr planlarını yapmış, artık Müslümanı Müslümanla savaştırıyor.
Avrupa gerek 20 yıl savaşları, gerek 100 yıl savaşlarından gerekli dersleri çıkardı. Artık biz savaşmayacağız dedi, Müslümanları birbirleriyle savaştıracağız. Ve dediğini yaptı. Biz Müslümanlar da küffarın oyununa geldik birbirimizi öldürüyoruz. Bu asla ve asla bize yakışmıyor. ‘Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiştir’ diyen bir dinin müntesipleri nasıl bu oyuna gelir anlamıyorum. İnsanlığın en çok İslam’a ihtiyacı olduğu böyle bir zamanda nasıl olur da İslam eşittir terör denkleminin kurulmasına bizzat Müslümanlar çanak tutar. Yazıklar olsun bize, yazıklar olsun bizim Müslümanlığımıza.
Oysa biz İslam’ı öyle yaşamalıydık ki bizi öldürmeye gelen bizde dirilecekti. Hz. Ömer’in Müslüman olma sahnesini hatırlayın. Efendimiz öldürmeye giden o cengaver onunla dirilmedi mi? Yolda kendisine rastlayan Kureyşli ona ‘Nereye gidiyorsun’ deyince Hz. Muhammed’i öldürmeye gidiyorum diye cevap vermiş, bu cevabı işiten Kureyşli, ona:’ önce sen git kız kardeşinle enişteni gör. Onlar da Müslüman oldular. Onları öldür’ deyince gazaplanarak yol değiştirmiş eniştesinin evine gitmişti. Oradan Kur’an okunuyordu. Kapıyı çalmış içeri girerek eniştesine öyle bir tokat atmıştı ki eniştesinin yüzü kan revan içinde kalmıştı. Bu olay karşısında Kız kardeşi: Sen istersen bizi öldür.Biz bu davadan vaz geçmeyeceğiz. Bizi dinimizden döndüremeyeceksin.’ Hitabı ve kararlılığı karşısında yumuşamış,:’Neydi o okuduklarınız getirin bir bakayım ‘diyerek yumuşadığını belli etmiş ve sonra Müslüman olmuştu.
Nerede bu Müslümanlık, nerede böyle kuvvetli bir inanç. Bizi öldürmeye gelenin bizde dirileceği güne kadar gerçek Müslüman saymayacağız kendimizi. Ancak o zaman gerçek Müslüman olduğumuzu ilan edebilme hakkımız var. Bu gün İslam’ı terörle bir tutan yaygın bir kanaat ve propagandanın etkisindedir bütün dünya. Dünyanın son kurtuluş reçetesi olan İslam’ın da böyle karartılması karşısında dünyanın başka bir seçeneği kalmayacak.
Bir Muharrem ayını daha idrak ediyoruz. Gerek Sünniler, gerekse Şiirler bu aya hürmet eder, Hz. Hüseyin’in lanetlenmiş Yezit tarafından hunharca katli karşısında büyük acı ve elem duyarlar. Şiiliğin çıkış sebeplerinin en önemlisidir bu olay. Ama aslında ayrım sebebi olmaması gereken bu olay Yahudi fitneciler tarafından kaşınmış, İslam ümmeti tarihin en büyük fitnesiyle iki büyük fırkaya ayrılmıştır.
Bu gün tam da noktadan hareket eden küresel güçler Müslümanı Müslümanla savaştırmanın en can alıcı noktasını yeniden kaşımış, dünya çapında büyük bir travmaya yol açmıştır. İkiMüslüman birbirini öldürmeye niyet eder, bir diğerini öldürüşe her ikisi de cehennemdedir’ buyurmuş Peygamberimiz. Buna rağmen Müslüman birbiriyle savaşmakta, düşmanların tezgahladığı bu oyunda dünya ve ahiretini yakmaktadır.
Batının İslam düşmanlığı ve petrol iştahı yüzünden İslam dünyası kan ve gözyaşına boğuşmaktadır. İnsan haklarından dem vuran batı bir damla petrol için binlerce insanın kanının akmasını önemsememektedir. Çünkü akan Müslüman kanıdır ve batıya göre Müslüman insan değildir. Onun canının ve kanının bir değeri yoktur, olamaz da.
Aynı düşünceyle İsrail yıllardır Filistin’de Müslüman kanı akıtmakta, Batı bu vaziyeti timsah gözyaşları dökerek seyretmektedir. Batı dünyası şimdi de bu katliamı küreselleştirmiş, dünyanın her yerini, özellikle engin maden yataklarına sahip Müslüman dünyasını kan gölüne çevirmiştir.
Önce Afganistan, sonra Irak, sonra Suriye ve şimdilerde Libya, Tunus ve Yemen’de aynı senaryoları yürürlüğe koymak için elinden gelen hiçbir şeyi esirgememekte, bütün güçlerini ortaya sürmektedir.
Bu hengamede olan Müslümanlara olmaktadır. Batı Müslüman dünyanın zenginliklerini bu kargaşadan yararlanarak pek güzel sömürmektedir. Bir de bu kargaşa planladığı ülkelere güya kurtarıcı rolüyle havadan bombalar atmakta, barış havarisi kesilmektedir.
Batının günah defteri çok kirlidir. Dünya Osmanlıdan beri bu Yeni Roma dediğimiz küresel güçlerin zulmü altında inim inim inlemektedir. Müslümanlar en çok bu ortamda acı çekmekte, kurban seçilmektedirler. Batı ve doğunun küresel güçleri Müslüman dünyasını asırladır kör bıçakla kesmekte, bir türlü bu zulüm ve işkenceye son vermemektedirler.
Bu Muharrem ayında aynı dert ve kederle çırpınan Müslüman dünyasının uyanma ve kendi sorunlarını çözme vaktidir. Arap baharının bir tuzak olduğu anlaşılmış, Müslümanlar yeni, büyük bir oyuna getirilmiştir. Yeni Roma dünya çapındaki zulmüne bütün vasıtalarıyla devam etmektedir. Şii’siyle Sünni’siyle birleşmenin zamandır. Kürt’ü, Arap’ı, Türk’üyle ayrımcılıktan vaz geçip birleşme zamanıdır.
Ahmet KemalMUHARREM AYI VE MÜSLÜMANLAR
İşte yine Muharrem ayı geldi. Yine Müslümanlar bin paraya bölünmüş,
aralarında savaşıyorlar. Müslümanın Müslümanla savaşı olacak şey değil ama
oluyor. Ehl-i küfr planlarını yapmış, artık Müslümanı Müslümanla savaştırıyor.
Avrupa gerek 20 yıl savaşları, gerek 100 yıl savaşlarından gerekli dersleri
çıkardı. Artık biz savaşmayacağız dedi, Müslümanları birbirleriyle
savaştıracağız. Ve dediğini yaptı. Biz Müslümanlar da küffarın oyununa geldik
birbirimizi öldürüyoruz. Bu asla ve asla bize yakışmıyor. ‘Bir insanı öldüren
bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiştir’
diyen bir dinin müntesipleri nasıl bu oyuna gelir anlamıyorum. İnsanlığın en çok
İslam’a ihtiyacı olduğu böyle bir zamanda nasıl olur da İslam eşittir terör
denkleminin kurulmasına bizzat Müslümanlar çanak tutar. Yazıklar olsun bize,
yazıklar olsun bizim Müslümanlığımıza. Oysa biz İslam’ı öyle yaşamalıydık ki
bizi öldürmeye gelen bizde dirilecekti. Hz. Ömer’in Müslüman olma sahnesini
hatırlayın. Efendimiz öldürmeye giden o cengaver onunla dirilmedi mi? Yolda
kendisine rastlayan Kureyşli ona ‘Nereye gidiyorsun’ deyince Hz. Muhammed’i
öldürmeye gidiyorum diye cevap vermiş, bu cevabı işiten Kureyşli, ona:’ önce
sen git kız kardeşinle enişteni gör. Onlar da Müslüman oldular. Onları öldür’
deyince gazaplanarak yol değiştirmiş eniştesinin evine gitmişti. Oradan Kur’an
okunuyordu. Kapıyı çalmış içeri girerek eniştesine öyle bir tokat atmıştı ki
eniştesinin yüzü kan revan içinde kalmıştı. Bu olay karşısında Kız kardeşi: Sen
istersen bizi öldür.Biz bu davadan vaz geçmeyeceğiz. Bizi dinimizden
döndüremeyeceksin.’ Hitabı ve kararlılığı karşısında yumuşamış,:’Neydi o
okuduklarınız getirin bir bakayım ‘diyerek yumuşadığını belli etmiş ve sonra
Müslüman olmuştu.
Nerede bu Müslümanlık, nerede böyle kuvvetli bir inanç. Bizi öldürmeye gelenin
bizde dirileceği güne kadar gerçek Müslüman saymayacağız kendimizi. Ancak o
zaman gerçek Müslüman olduğumuzu ilan edebilme hakkımız var. Bu gün İslam’ı
terörle bir tutan yaygın bir kanaat ve propagandanın etkisindedir bütün dünya.
Dünyanın son kurtuluş reçetesi olan İslam’ın da böyle karartılması karşısında
dünyanın başka bir seçeneği kalmayacak.
Bir Muharrem ayını daha idrak ediyoruz. Gerek Sünniler, gerekse Şiirler bu aya
hürmet eder, Hz. Hüseyin’in lanetlenmiş Yezit tarafından hunharca katli
karşısında büyük acı ve elem duyarlar. Şiiliğin çıkış sebeplerinin en
önemlisidir bu olay. Ama aslında ayrım sebebi olmaması gereken bu olay Yahudi
fitneciler tarafından kaşınmış, İslam ümmeti tarihin en büyük fitnesiyle iki
büyük fırkaya ayrılmıştır.
Bu gün tam da noktadan hareket eden küresel güçler Müslümanı Müslümanla
savaştırmanın en can alıcı noktasını yeniden kaşımış, dünya çapında büyük bir
travmaya yol açmıştır. İkiMüslüman birbirini öldürmeye niyet eder, bir diğerini
öldürüşe her ikisi de cehennemdedir’ buyurmuş Peygamberimiz. Buna rağmen
Müslüman birbiriyle savaşmakta, düşmanların tezgahladığı bu oyunda dünya ve ahiretini
yakmaktadır.
Batının İslam düşmanlığı ve petrol iştahı yüzünden İslam dünyası kan ve
gözyaşına boğuşmaktadır. İnsan haklarından dem vuran batı bir damla petrol için
binlerce insanın kanının akmasını önemsememektedir. Çünkü akan Müslüman kanıdır
ve batıya göre Müslüman insan değildir. Onun canının ve kanının bir değeri
yoktur, olamaz da.
Aynı düşünceyle İsrail yıllardır Filistin’de Müslüman kanı akıtmakta, Batı bu
vaziyeti timsah gözyaşları dökerek seyretmektedir. Batı dünyası şimdi de bu
katliamı küreselleştirmiş, dünyanın her yerini, özellikle engin maden
yataklarına sahip Müslüman dünyasını kan gölüne çevirmiştir. Önce Afganistan,
sonra Irak, sonra Suriye ve şimdilerde Libya, Tunus ve Yemen’de aynı
senaryoları yürürlüğe koymak için elinden gelen hiçbir şeyi esirgememekte,
bütün güçlerini ortaya sürmektedir.
Bu hengamede olan Müslümanlara olmaktadır. Batı Müslüman dünyanın
zenginliklerini bu kargaşadan yararlanarak pek güzel sömürmektedir. Bir de bu
kargaşa planladığı ülkelere güya kurtarıcı rolüyle havadan bombalar atmakta,
barış havarisi kesilmektedir.
Batının günah defteri çok kirlidir. Dünya Osmanlıdan beri bu Yeni Roma
dediğimiz küresel güçlerin zulmü altında inim inim inlemektedir. Müslümanlar en
çok bu ortamda acı çekmekte, kurban seçilmektedirler. Batı ve doğunun küresel
güçleri Müslüman dünyasını asırladır kör bıçakla kesmekte, bir türlü bu zulüm
ve işkenceye son vermemektedirler.
Bu Muharrem ayında aynı dert ve kederle çırpınan Müslüman dünyasının uyanma ve
kendi sorunlarını çözme vaktidir. Arap baharının bir tuzak olduğu anlaşılmış,
Müslümanlar yeni, büyük bir oyuna getirilmiştir. Yeni Roma dünya çapındaki
zulmüne bütün vasıtalarıyla devam etmektedir. Şii’siyle Sünni’siyle birleşmenin
zamandır. Kürt’ü, Arap’ı, Türk’üyle ayrımcılıktan vaz geçip birleşme zamanıdır.
Ahmet
Kemal
Kayıt Tarihi : 26.10.2014