M. NİHAT MALKOÇ

 

            Ramazanın son günleri müminleri hüzünlendiriyor.

 

            Zamanın çok çabuk geçtiğinden hep şikâyet eder dururuz. Bu konuda haksız da sayılmayız. Gerçekten de zaman su gibi akıp geçiyor. Fakat zamanın geçiş hızı, onun içini doldurmayla alakalı bir mevzudur. Siz zamanı dolu dolu yaşarsanız, zaman sanıldığı kadar çabuk geçmez. Zamanı boş meşgalelerle geçirirseniz ondan hiçbir şey anlayamazsınız.

            On bir ayın sultanı, üç ayların sonuncusu olan ramazanın son günlerini yaşamaktayız. Doğrusu bu ayın bitiyor olmasından kaynaklanan bir hüzün var içimizde. Çünkü çabuk alışmıştık ramazana. Oruçla birlikte bir kısım alışkanlıklarımızı da değiştirmiştik. Önceleri yatsı namazını kılar kılmaz yatanlar, ramazanla birlikte sahura kadar oturmaya başlamışlardı. Günde iki öğün(iftar-sahur) yemeye iyice alışmıştık. Laf aramızda bu durum kadınların da işine geliyordu. Önceleri namazlarını evde kılanlar, ramazan nedeniyle camiye gider olmuştu. Camide cemaatle kılınan namazlar manevî bereketin gönül heybemize dolmasını sağlamıştı. Teravihler büyük küçük hepimizin tutkusu haline gelmişti. Mevlitler, camilerin havasını daha da güzelleştirmişti. Çocuklarımız camilerin manevî atmosferini teneffüs etmeye başlamıştı.

            “Allah’ım! Recep ve şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi ramazan ayına ulaştır” diye dua etmiştik. Rabbimiz dualarımızı kabul etti. Bizi ramazana ulaştırdı. Fakat o da, geçmişte kalan her şey gibi mazi oldu bizler için… Rahmet, bereket ve şefkat iklimini doyasıya teneffüs edip bayrama göz kırptık. Çok şükür ki bu güzel günlere de sağlıkla eriştik.

 

            Bir Ramazanı daha geride bırakmak üzereyiz.

 

            Ayrılıklar hüznü çağrıştırır bizlere. Ramazanın bitişi de biz müminleri doğrusu hüzünlendiriyor. Fakat bu ay’ı layıkıyla misafir edip, içini ibadetlerle doldurabildiysek ne mutlu bize… Böyle yapanların üzülmesine hiç gerek yok ki… Asıl üzülmesi gerekenler, ramazanın içini dolduramayanlar, onu hakkıyla ağırlayamayanlardır. Onlar ne kadar üzülseler de ellerine bir şey geçmeyecektir. Zira son pişmanlığın fayda vermeyeceğini hepimiz biliriz.

Bir ramazanı daha geride bırakmak üzereyiz. Fakat ömrü olanlar için ramazanlar yine hanelerimize misafir olacaktır. Geçen sene ramazanda olup da bu yıl dünyadan göçtükleri için bu seneki ramazanı yaşayamayanlar olduğu gibi, bu yıl ramazanı idrak ettiği halde gelecek ramazan ayında aramızda ol(a)mayacak kişiler de söz konusu olacaktır. Müslüman kişi, kıldığı namazı son namazı, tuttuğu orucu son orucu, hatta aldığı nefesi son nefesi olarak farz edip hayatını ona göre tanzim etmelidir. Çünkü ömrümüzün ne zaman, nerede son bulacağı hiç belli değildir. Hiçbirimizin ömre dair senedi yoktur. Hayat her an son bulmaya namzettir.

Ramazanın son 15 günü veda ve hüzün rengindedir. Onun içindir ki bu son günlerde camilerimizde söylenen ilahiler de hüzün yüklüdür. İşte bu ilahilerden birinin sözlerini ramazanın bu son günlerinde sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Ey Mübarek Kur’an ayı

Saimlere gufran ayı

Müminlere ihsan ayı

Şehr-i Mübarek elveda!

 

Gündüzlerin rahmet idi

Gecelerin nimet idi

Âşıklara vuslat idi

Şehr-i Mübarek elveda!

 

Hakkıyla kadrin bilmedik

Pek çok kusurlar eyledik

Nâdim olup tövbe ettik

Şehr-i Mübarek elveda!”

 

Biz Ümmet-i Muhammed’iz

Lütf-u Nebîyi bekleriz,

Hakk’tan saadet dileriz,

Şehr-i Mübarek elveda!

 

Biz ramazanı çok sevdik, ondan hoşnut kaldık. Onun içindir ki ‘ne zaman bitecek’ diye gün saymadık. İnşallah o da bizden razı olmuştur. Alışmıştık ramazanın iftarına, sahuruna, mukabelelerine, teravihine, davetlerine, davetlilerine, ilahilerine, mevlitlerine, davulcularına… Ramazanda ruhlarımız huzura erdi. Ramazanın tadı damağımızda kaldı.

Ramazanın nuranî atmosferinde kötülüklerden uzak durduk. Bu mübarek ay, bizi kulluğun zirvesine taşıdı. Fakat kulluk bir aylık ramazan ayından ibaret değil ki… Rabbimiz bizi son nefesimizi verinceye kadar sınayacak. Onun içindir ki ‘ramazan bitti’ diye kendimizi camilerden çekmeyelim. Kur’an-ı Kerim’i duvara asıp, örümceklere yuva yaptırmayalım. Teravih namazlarına nasıl büyük bir arzu ve iştiyakla devam ettiysek vakit ve Cuma namazlarına da öyle devam edelim. Unutmayınız ki camiler ruhunuzun en çok rahat edeceği yerlerdir. Rabbim cümlemizi gelecek ramazanlara sağlık ve afiyet içerisinde ulaştırsın.(Âmin)

 

Ne mutlu Ramazanın içini hakkıyla ve lâyıkıyla doldurabilenlere!

 

            Zaman gene yapacağını yaptı ve bir aylık ramazan bir su misali ömrümüzden akıp gitti. Sayılı günlerin çabuk geçtiğini hepimiz biliriz. Fakat ramazanın diğer sayılı günlere nazaran bir kuş gibi uçup gitmesi bizi hüzünlendirdi. Çünkü alışmıştık iftarlara, teravihlere ve o doyumsuz sahurlara….Şimdi bir yıl daha bekleyeceğiz bu güzel günlerin tekrarı için… Kimimiz gelecek ramazana sağ çıkmayacak. Bazılarının son ramazanı olacak uğurladığımız…. Bu durum yürek sahibi olan biz insanları derin düşüncelere sevk ediyor. Acaba kimler yetişecek gelecek ramazana?... Bu konuda söz söyleme salahiyetimiz yok.

            Ne mutlu bu bir aylık mübarek zaman dilimi içerisinde Allah’a yakın olabilenlere!... Ne mutlu ramazanın içini hakkıyla ve layıkıyla doldurabilenlere!.... Ne mutlu bu Kur’an ayı içerisinde hatimler indirerek bu ayın anlamını yaşayanlara ve de yaşatanlara!... Ramazanın ruhunu hücrelerine sindirebilenlere ne mutlu!... Biz ramazandan razıydık, acaba o bizden razı kalarak mı gitti? Onun rızasına uygun davranışlar gösterebildiysek bizden daha bahtiyar kul olamaz. Namazlarımız, teravihlerimiz, hatimlerimiz, zekâtlarımız, fitrelerimiz, sadakalarımız, mevlitlerimiz, tebliğ ve ‘emri bil maruf nehyi anil münker’ gayretlerimiz Allah katında kabul gördüyse ramazan ömrümüzden kopan bir yaprak değil, aksine büyük bir kazançtır.

            Gerçek müminler ramazanı bir yük ve külfet olarak görmez, aksine bu mübarek sayılı günlerden haz alır. Bu kıymetli günleri fırsat olarak görür ve gereğini yerine getirir. Müminler ramazanın bitişine sevinmez. Onlar bir ramazan bitmeden öbür ramazanın özlemini duyarlar. Onlar peşin olan dünyevi zevkleri ellerinin tersiyle iterek ahrette ödenecek olan mükâfatı tercih ederler. Çünkü dünyanın bir hayal, bir rüya, bir eğlenceden ibaret olduğunu bilirler. Dünya hayatı uzun gibi görünse de ebedi hayatla kıyaslandığında göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman mesabesindedir. Oysa ahiret hayatı sonsuzdur, sonsuzun ne demek olduğunu ancak basiret gözü açık olanlar hakkıyla bilebilir. Ne mutlu hayatı idrak edebilenlere!...

 

            Müminler olarak gelecek Ramazanı iple çekeceğiz.

            Ramazanın o mübarek atmosferine tekrar kavuşmak için tam on bir bekleyeceğiz. Boşuna dememişler ona ‘on bir ayın sultanı’ diye… Sultanımız terk ediyor bizi… Onu çok ama çok özleyeceğiz; yollarını gözleyeceğiz. Akşama doğru iftar var zannedip belki hazırlıklara girişeceğiz yine. Fırınların önünden geçerken gözümüz raflara takılıp kalacak. O güzelim ramazan pidelerini raflarda arayacağız. Gecenin bir vaktinde sahur diye yatağımızdan fırlayıp doğrulacağız. Sabahleyin ekmeğe el uzattığımızda kendimizi oruçlu zannedip irkileceğiz. Akşam namazından sonra ceketimizi giyip camiye yollanacağız. Fakat camilerde o eski heyecandan, kalabalıktan ve tecessüsten eser kalmayacak. Hayatımız sönmüş bir volkan gibi durağanlaşacak… Alışkanlıklarımız bizi peşinden sürükleyecek.

            Gözlerimiz minareler arasına gerilmiş mahyaları arayacak. Evlerimize elimize tutuşturduğumuz tatlılarla dönmeyeceğiz artık. İftar saatine yetişeyim diye koşturmayacağız caddelerde… Soframız hazırlandığında ezanın okunmasını beklemeyeceğiz. Hayatımızdaki bir aylık düzen yerini karmaşaya bırakacak. Bazıları eski alışkanlıklarına dönecek… Camiler boşalırken kahveler ağzına kadar dolacak. Sigara dumanları içerisinde kumar kâğıtlarıyla zaman öldürecek idealden ve inançtan nasibini alamayanlar… Meyhanelerde kadehler tokuşturulacak gece yarılarına kadar… Bazıları ar ve namus kavramını nadasa bırakacak… Hayatı diri kılan ve ruhu canlandıran insanî ve imanî hususiyetlerimiz törpülenecek.

 

            Ramazanda kazandığımız güzel davranışları ve sevapları zayi etmeyelim.

 

            “Elveda Ya Şehr-i Ramazan”…Sen giderken ruhumuza kök saldı hüzün ve hazan… Gündüzleri rahmet, geceleri nimet olan bu mübarek ay, içimizdeki süruru kedere, aydınlığı karanlığa tebdil etti. Kur’an, gufran ve ihsan ayı olan ramazanı çok özleyeceğiz. Resulullah ne güzel buyurmuştu:  “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.” Fakat bizler bu sevinci o bir aylığına da olsa donduruyoruz. Fakat müminin ölüm sevincini donduramıyoruz. Rabbimiz onu ramazan gibi aşikâr kılmamış, ölümü ömür içerisinde gizlemiştir. O sevinci yaşamak için bu dünyada zaman zaman üzülmek, itilip kakılmak gerekiyor. Yüce Rabbimiz kulunu oruçla, namazla, zekâtla, hacla, kadın, evlat, para sevgisiyle imtihan ediyor, neticesine göre öteki dünyadaki mekânını hazırlıyor. Aslında herkes Cenneti de Cehennemi de dünyada kazanıyor.

            Dikkat edin muhterem Müslümanlar!... Ramazan boyunca kapanan cehennem kapıları ramazanın gidişiyle beraber tekrar açılıyor. Zincire vurulan şeytanın eli ayağı çözülüyor. Müslümanın işi daha da zorlaşıyor. Unutmayınız ki zorlu imtihan kulların son nefese kadar soluksuz devam ediyor. Sakın ola ramazanda kazandığınız güzel davranışları bir kenara bırakmayın; kahve ve meyhane köşelerine dönmeyin. Bu ramazan, hayatı anlamlı kılmanız için adeta bir milat olsun size… Bir aylık ibadetle cennete gidilebileceğini sanmayın, aldanmayın, yanmayın. Allah hepimizi gelecek mübarek ramazana eriştirsin. Kıldığınız namazlar, tuttuğunuz oruçlar, verdiğiniz zekât ve fireler kabul ve makbul olsun. Gelecek ramazan bayramınız şimdiden kutlu olsun. Allah inananların yâr ve yardımcısı olsun.

Sözlerimi daha önce kaleme aldığım "Ramazanı Uğurlarken" adlı şiirimle neticelendirmek istiyorum:

 

            Kirpiklerimiz nemlenir

            Ramazanı uğurlarken

            Hüzün yürekte demlenir

            Ramazanı uğurlarken

 

            Hakk'ın ordusunda eriz

            Müminin gözünde feriz

            Ya nasip seneye deriz

            Ramazanı uğurlarken

 

            Dağlanır yüreklerimiz

            Kırılır direklerimiz

            Halk olur ereklerimiz

            Ramazanı uğurlarken

 

            Gönülden silinir acı

            Bayram eyler ana, bacı

            Başımızda kulluk tacı

            Ramazanı uğurlarken

 

            Hakk'a fedadır malımız

            Gökte salınır alımız

            Meyveye durur dalımız

            Ramazanı uğurlarken

 

            Yakmaz Müslüman'ı ateş

            Fecir vakti doğar güneş

            Bayram eyler kız, kızan, eş

            Ramazanı uğurlarken

 

            Umutlardan harman olur

            Zikir kalbe derman olur

            Kur'an bize ferman olur

            Ramazanı uğurlarken

 

            Hakk'a varır izlerimiz

            Bulutlanır gözlerimiz

            Hicran kokar sözlerimiz

            Ramazanı uğurlarken

 

            Bayram eyler illerimiz

            Hakk'ı söyler dillerimiz

            Açar gonca güllerimiz

            Ramazanı uğurlarken

 

( Elveda Ya Şehr-i Ramazan Elveda!… başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 20.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.