...VE MÜNTAKÎM
Kâinâtım bir delilken, onca âyâtım yanıt
Anlamaktan pek ıraksın haz verirken her
düşün
Bir işâret bekliyorsun varlığîmdan bir
kanıt
Onca âfet, sel, felâket yağdıran kim bir
düşün!
Kim; kibirden mest olurken benliğînden
bezdirip
Tam ufuktan yaz umarken kar sepen haz
donduran?
Kim; sevenden, sevdiğînden ayrı, bîzâr
gezdirip
Aşka dâir duygu varken kalbe kasvet
konduran?
Ey utanmaz cürm-ü meşhud kibri âlî serseri
Tasma taktım maske sandın; bilmedin ihtar
neden
Dev yarattım bir virüsten, zifre boğdum her
yeri
Görmedim kalpten nedâmet, muttakî kul, ar
eden
Her amelden aynı îmâ; sanki ben kul, sen
ilah
Halk eden sen, Kibriyâ sen, muktedir sen,
ün senin
Hem sağîrsın, hem de âmâ; zînetin kin, şirk,
günah
Hüzne gark ol, ağla nankör; gör ki zor günler
senin
Müntakîmdir yek diger ismim bilinsin
isterim
İşte Furkan! Tut ipimden, nefsi kıblen etme
sen
Ahmed'imdir kutlu rehber, gayri yol dehliz
derim
Kurtulursun, kovduğûmdan Kutb-u Âzam
etmesen
Bir musîbet arzu etsen, hâl dilinden, bir
belâ
Kayda lâyık bir niyazdır; mûteberdir her
niyet
Say ki âlem bir mizansen; az öten dâr,
Kerbelâ!
Silkelen bir bitmeden gün solmadan fer;
secde et!
Zifri keskin bir mahaldir dünyevî en son
durak
Orda başlar zorlu kışlar korku kasvet
pürtelaş
Süslü handan ayrılırken affa lâyık can bırak
Der musallâ hem
salâlar onca feryat, gözde yaş
Âkıbetten bîhaber
kul, gör ne âciz taptığın!
Kim demiş yaz hiç
tükenmez, yerkürendir öz vatan
Hem ezelden ahdi
bozdun, hem ihânet yaptığın
Misl-i miskal ar
bulunsun, yüz kızarsın; az utan!
Hem fenâ hem hoş
amelden hisselik bir pay düşer
Darda kalmaz
tövbekârlar, zâyi olmaz zerre hak
Mutmaindir
rahmetimden affa lâyık her beşer
Hissedardır hem
azaptan ehl-i ehvâ, müstehak!
Gitme iblîsin
izinden aklı tâgut put sayıp
Bak da ders al her kabirden, anla neymiş âkibet
Gel melâmet
hırkasından imtinâ et; at, ayıp!
Onca rehberden
hitap var, dört Kitap var... tâkib et!
Fâ'ilâtün /
fâ'ilâtün / fâ'ilâtün / fâ'ilün
_ . _ _ / _ . _ _ /
_ . _ _ / _ . _
Mecit AKTÜRK