1)


Ellerin, hayallerimdeyken indi akşam sulara. Turuncuya çalan demlerde çayımı yudumlarken, hasretin akşam alacasında yuvasına dönen kuşlar, beni daha da mahzunlaştırdı. Oysa mevsim erguvan mevsimiydi ve aylardan nisan. Zaman, yelesi rüzgârda uçuşan yel yepelek yılkı. Sen uzaklarda bir yerde aynı anı paylaşıyorsun benimle. Ne mesafelere ne zamana hükmüm geçiyor.




Biraz sonra, tamamen el ayak çekilecek sokaklardan, karanlık çökecek.
Yalnızlık daha bir çekilmez olacak. Gecenin karanlığında bir umut kandili yanacak yüreğimde. Gece siyah saçlarını salacak sulara. Sular üşüyecek. Sularla ben de ürpereceğim. Belki bir şiir yazacağım ellerine dair. Ya da yalnızlığıma çeşni olsun diye bir çay demleyeceğim. Senin, cana can katan, berraklığını bakışlarından alan çaylarını yâd ederek yudumlayacağım çayımı. Yalnızlığımı sarar gibi acemice bir tütün saracağım. Tütünü çaya katık edeceğim.




Gecenin ilerleyen saatlerinde itler uluyacak. Uykusundan uyanan küçük çocuklar, korkudan annelerinin şefkatli sıcak kucaklarına biraz daha sokulacak.
Ben, sensizliğin ayazında buyacağım. Issız dağ başlarında, ay ışığında çeşmeler bir şarkı tuttururken; ben, hasretin sessiz bestesini duyacağım ruhumda alev alev. Sen gecenin koynunda bir Leyla misal gözlerini ovuşturacaksın. Bakışlarının buğusu ta uzaklardan gelip çayımın buğusuna karışacak…



Sabaha karşı, yüreğimde yalazlanan hasretinle gözlerim kapanacak. Rüyamı teşrif eden hayalinle buluşacağım. Bir masal mevsimi karışacak seherde, erguvan mevsimine. Yüreğimde aşkın taze sürgünler verirken uyanacağım rüyadan.
Erguvan dallarında hayalini arayacağım. Yalnızlığımı kuşanıp hayal yılkısının yelelerine tutunup iklimine doğru yola çıkacağım.



Nisan, tüm albenisiyle kuşatmışken doğayı, yağmur damlalarının bereketinde usareni bulacağım. Alnımın toprakla teması sırasında çıkacaksın yâdımdan sadece. Onun dışında seni soluyacağım. Tek kişilik hikâyemin eskimeyen kahramanı olacaksın ömrüm oldukça. Erguvanlar senin hayalinle daha bir güzelleşecek. Albenin ayrı bir anlam katacak erguvan mevsimine… Ayn, şın ve kaf harflerini ödünç alacağım alfabeden. Gül dibaceli adınla onları ipekten bir keseye koyup saklayacağım. İpek böcekleri senin için delecek kozalarını. Seni, kendimden
bile kıskanacağım…



(2)

Dar zamanlarda çıktın ya karşıma. Gölgesi uzun bir ikindi deminde çayımı yudumlarken yine yadımda inceleceksin elif misali. Semaverin iniltisine eşlik edecek hasret dolu kalbim. Çayımın duru renginde, billûr bakışlarını ararken. Senin demlediğin acı çayı hatırlayacak yeni bir şiir kurgulayacağım acı çay tadında… ihtimal sen bu şiirimi de okumayacaksın. Baharın tüm çiçekleri imrenecek gül dibaceli adına. Yazılarımda adını önsöz yerine kullanacağım.



Her fırsatta seninle ilgili ayrıntıları düşüneceğim. Büyüyecek değeri gözümde, geçtiğin caddelerin, uğradığın mekanların. Zaman zaman uğrayıp çay içtiğin yere uğrayıp iki çay söyleyip birini içip diğerini masada bırakıp çıkacağım.
Görenler bir anlam veremeyecek davranışlarıma. En çok da garson çocuk hayret edecek. Belki arkamdan söylenecek de. Bunların hiçbiri; ama hiçbiri umurumda olmayacak. Hayalimde hayalinle arşınlayacağım şehrin tüm caddelerini.



Derken, yine akşam inecek sulara. Ağır ağır çökecek gece şehrin üstüne. Gam yükünün kervanı yükünü alıp yola çıkacak gecede. Şairin de dediği gibi “şeb-i yeldayı ne müneccim ne muvakkit bilecek. Gecelerin kaç saat olduğunu gam müptelalarına soracak devran.” Bu sualden bana da bir katre düşecek…



Gecenin geç saatlerinde, yorgun şehrin kaldırımlarında ,yorgun bir çift ayak ağır aksak ilerleyecek. Şehir uykudayken bir yalnız adam yanan pencerelerin hangisinin sana ait olduğunu düşünecek. Hayalinde daha bir güzelleşeceksin yalnız adamın. Seni, yüreğinde herkesten ve her şeyden saklayacak.




(3)


Taze bir nisan sabahında, cümle tazeliğiyle şıvgın verirken güzelliğin. İnce su verilmiş yalın kılıç misali güzelliğinle, bir akın başlayacak ikliminden yüreğime . Yüreğimde çayırlar büyüyecek. Sular daha bir gümrah akacak nehirlerde. Zaman tüm güzellikleri kuşanacak. Turnalar ayrı bir heyecanla kanat çırpacak. Güneş daha bir içten ısıtacak varlıkları…



Engin denizlerde, beyaz yelkenliler yol alacak aşk mevsimine. Çiniler, daha bir serinleyecek duvarlarda. Müezzinler, ezanı daha şevkle okuyacak. Secde mahalleri, mümin alınları daha bir şefkatle öpecek. Tüm yollar sana çıkacak. Zaten açık olan tövbe kapıları ardına kadar açılacak. Sen dilimin ucunda yüreğimin içinde olacaksın. Bu bahar bir başka bahar olacak…



Erguvanlar, rengiyle devrana seni anlatacak. Güvercin gerdanlığı demlerde çaylar ayrı bir hazla yudumlanacak. Semaverim, demliğim ve tespihim benimle birlik yollarına bakacak. Hüthütler, güvercinler kumrular gelişini muştulayacak. İklimimde gelişin bayram olacak…
Anakara, 15.04.2010 İ.K






( Erguvanî Hayaller başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 15.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.