ANLAYAMAMAK/          ANLAŞAMAMAK ve          SEVGİ BAĞINTISI

Yaşam boyutunda, her birimiz birçok şeyi yaşıyoruz..Yaşananlar her ne ise, anlarda ya da süreçlerde yaşanıyor..Tabiri caizse, kim/kimler her zaman mutluluktan uçuyor, veya her zaman hüzünlü oluyor? Hiç kimse..Hayat sadece, acı ve haz dengesinden ibaret..Peki; her ikisi de döngüsü, kaçınılmazlığı, sürekliliği olan duygu ve kavramlar ise, neden yoğun duygudan çıkmayı, pozitif ve negatif anlam yüklememeyi yeğlemiyoruz? İşte tek neden, bizi kahreden duygularımız, sıkı sıkıya tutunduğumuz düşünce ve inanç kalıplarımız, gereksiz yüklendiğimiz, üzerimizden atmakta zorlandığımız kat kat elbiselerimizdir..
Birçok güzelliği katleden de değişime, gelişime ve uyuma gösterdiğimiz direncimiz, törpülenemeyen, olmazsa olmazlarımız, bizi tutsak eden koşullu şartlanmalarımız değil midir?..

İlkeciliğin, aşırı kuralcılığın, prensipliliğin, ketumluluğun getirileriyle iletişimin tıkanması, biten ilişkiler ve ah o kahrolası zanlar..
Diğerimizde hatalar aramamız, iyi/kötü diye etiketlememiz..

Neyin iyisini, neyin kötüsünü arıyoruz? Bize iyi olan, diğerimiz için kötü olamaz mı? O anki koşulları/koşullarını hangimiz bilebilir ve yargılayabiliriz? Buna hakkımız var mı? Hoş geldin sözü adettendir; hoş gelmedin önyargı..
Kendimize hak gördüğümüzü, bir diğerimiz yaptığında gösterdiğimiz tahammülsüzlük..Kendimizle yüzleşememek, sürekli fatura kesmek, en kolay rotadır..
Halbuki güzel olan, olması gereken, hazmedebilmek, tenezzül edebilmek, farklı düşüncelerde olsak da, asla saygıyı yitirmemektir..

Kim olursa olsun, bir şekilde hayatımızın kesitlerinde yer almış, saçmalar/saçmalıklar nedeniyle/nedenlerle iletişimimizin kesildiği kişiyi/kişileri nefretle anmadan, sevgiyle hayatımızdan uğurlayabiliyor muyuz? Ne pozitif, ne negatif, hiçbir duygu yüklemeden akışa bırakarak, zorlamadan ilişiğimizi kesecek güce sahip miyiz? Yanıtımız evet ise; duygu esaretinden çıkmış, mantığımız devreye girmiş, tecrübe edinmiş ve bir öğreti kazanımımız olmuştur..Sürekli muhatabında/muhataplarında hata arayıp bulanların korkusu, aslında sadece kendindendir.
Olguların; karşısındaki/karşısındakiler kaynaklı olduğuna kendilerini şartlamış ve bu düşüncelerinde ikna olmuşturlar..Çünkü; hiç kimse olumlu veya olumsuz, kendinde olmayan bir düşüncenin başkasında varlığından söz etmez, edemez.. 

Sevgide samimiyet varsa, ilişkiler doyumsuz lezzettedir..İnsan önce ne istediğini bilmelidir..Yalnız önemli bir gerçek var ki; çocukluğunda sevgisiz, aşırı disiplinli ortamlarda büyüyenler, sevgiyle hiç tanışmadan erişkin olanlar, sevgiyi sanal yaşarlar. Onlar için sevginin tanımı, arzu ve hevesleriyle alâkalıdır. İhtiyaçlarının karşılanması ölçüttür, sevgi ihtiyacının tatminliğidir. Ya içlerindeki gerçek sevgi kırıntılarını büyütüp sevgi olacaklar, ya da hep kaybedecek, yalnız kalacaklardır..
Korku, kaygı ve vesvese yüklü zihinlerde, sevginin s'sinden söz edilemez..Güzel macelar, en güzel mecralarda yaşanır..
Samimiyet ve iyi niyet yoksa, ilişkilerin bitmesi elzemdir. Bazıları büyük kaybederler; en büyük ikramiyeyi ancak, koşulsuz sevip, sevilenler kazanırlar..Sevelim, sevilelim.. 

Okyanustaki incileri çıkarmak, risk almak,  gönül okyanuslarının dip derinliği olan cesurların harcıdır; herkesin değil..
Sevgiden başka hiçbir şeyin kalıcılığı olmadığı hayatta, gerçek sevgiyi bilene, sevginin kaynağı olana rast gelmeniz, mutlu anlar ve anılar biriktirmeniz, hayatı paylaşıp, birlikte yol almanız dileğim ve sevgilerimle..

Semra Koca
( Anlayamamak Anlaşamamak Ve Sevgi Bağıntısı başlıklı yazı Semra Koca tarafından 24.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.