yeni bir günün sabahında
mum ışıklarının
titrek ışıklarını salarak
hala aydınlatmaya çalıştığı odamın içine bakıyorum
her biri son beyazlığına kadar karalanmış binlerce kağıt
kurşunu tükenmiş kalemler
bu mektup sana alara
rengini kaybetmiş
kurumuş çiçekler dağınıklığı
üstlerine dökülmüş gözyaşı tuzları
hüzün kırıntıları
*
sen, yanağında bulutlar terleyen alara
nasıl özlemem seni
dolunaylar kaşının ucunda bir ben olmaya can atarken
serçe kanatlarına düşürülen gölge seni dokurken
nasıl hasret duymam sana
sensiz, yabanıl bozgunlar
vahşi yenilgiler sunuyor nakaratı şimdi türkülere
sensiz
yörüngesinde fısıltıyla can çekişen renkler
bulanık sellerce akıyor
sensiz ilerleyen zamanda efsaneler kendilerini yakmaktalar
esrarlı havzalarda yollarını yitirmekte çalıkuşları
güneşin batışı gözlerinde seyredilen sevgililere
hicran elçileri getiriyor umulmadık akşamlar
kimsesiz beldelerde doludizgin ırmaklar hüzün diye akıyor alara
*
her yarın geceye saklıdır çünkü
güneş hep güzel batar akşamlarda
kavuşacak olduğunu bilmese dicle
sence böyle mi akar alara
boğaz rüzgarında salınan martılara inat
erguvan dalından baharlar taşınır mı
güz ortasına
öp gözlerimi şimdi alara
dokunur gibi gökyüzüne
yani böyle bir hayalet resimdir işte benim sevinçlerim
üç yanım deniz ama her taraf kör budak
renk açmaz mavilerim
*
bir marazi aşka benzer
senin saçın gibi uzayıp gider gecelerden gecelere
yağmurların eteğinden geçer şiirler
örselenir kelimeler aşklar boyu alara
kuşlar sen şehirdeymiş gibi aldanarak uçarlar boşluğa
dalgın efkarlara bürünür ayrılıklar
bir narin dala tutunmuş serçeler ta göğsünden vurulur
tahammül sancıları ebemkuşağının altında ağlayarak
veda ederlerken
*
benim yüreğimde aşka çıkar
leylalar mecnuna döner gelir
ta ki mecnun bitirir nutkunu leyla söyler
hicranın üvey adısın alara
uğruna anılar yakılır saatler boyu
ayaklar altına alınır sureti bozuk caddeler
aysız yıldızsız vakitlerde
uzayıp gidersin gecelerden gecelere alara
yağmurların eteğinden geçersin
acılara tutunup iklimlerce sürüklenirsin aylar boyu
sığdığım şehirlere sığmaz olurum
sığındığım düşüncelere sığmaz olursun
*
beraber doğmuştuk ya hani şafak vakti alara
soluksuz tırmanmıştık dağa doğru
yıllanmış mahzenlerde serkeş dolaşmıştık
güneyin sarı sıcağından atlayarak
isabet almamış kaçak korkular bırakmıştık
sevda tarlalarına
şimdi uzak anılarda avunan ilk yaz göçebelerince
kanat çırpıyor turnalar
külleri dicleye savrulan aşklardan
mecrası kuruyan ırmaklardan
vagon vagon benden çığlıklar taşınıyor sana doğru alara
nerede başladığı
nerede bittiği bilinmeyen
*
gel
sağrıları ıslak kısrakların üzerinde
zaman kıvama ermeden
yeni bir düş daha kuralım alara
bu sefer uzayıp gitmesin emellerimiz gibi düşlerimiz de
sen bastığın yerde çiçekler büyüt
ben seni koklayayım günler boyu
ne söylendiyse güzellik üstüne hep sana adandı
ne biliniyorsa hep sana bestelendi
ufku olmayan sahralara savrulan kumlarca
ağu kokan ayrılıklar senin için yüklenildi
senin içindi alara
yüzümde kufi çizgilerce beliren kader
yanık erguvanların pul pul dökülüşü
*
kaybolan bir çöl kervanında bezirganlar
seni aradılar alara
kırlarda senin için kızıla büründü gelincikler
yeniden bulmak için seni…
seni gerdanlık diye takarak süslenildi aynalarda
melali kör kuyulara düşürüldü karasevdalar
gittiğinden beri
hayli zaman oldu alara
oysa cinaslı adımlarla koşmuştum sana
nice tevriyeli çılgınlıklar yaşanmıştı aramızda
boş kalıplarda harcanmıştı sözler
cümleler anlamlarını yitirmişti gözlerinde
*
senden sonra alara
mavera renkli rüzgarlar esti akşamlara
son yalnızlığa uğurlandı udi nağmeleri
süveydadan akseden izdüşümlerince
hüzünler çekildi sineye
geçtiğin yolların izleri çiğnendi bir bir
mecrasında ilhamını yitirdi şair kaç kez
kabri başında ağlaştı kaç gün kaç gece
senden sonra
göklerde kayboldu yıldızın alara
üşüyen güftelerin ceste ceste titreyen sözleri
sınır dışı edildi mektup mektup
nicedir lal düştü
gül dallarının teşrininde saklambaç oynayan bülbüllerin diline
yüreklerde derin feryatlar yitirdi yollarını
lal kadehlerde renkler küflendi
*
senin ismini kazıdım alara
adına dikilen fidanın incecik gövdesine
işte seni bunun için sevdim
her mevsim
çimenlerin üstüne düşmese yapraklar
dizlerinin üstüne bir gece bile koymazsam başımı
işte bunun için yaşanmaz olur saatler
buğulu sesin duyulmazsa uzaklardan
işte bunun için maviye boyanır şiirler
hep denize benzesin diye
değsin diye dudaklara deniz tadındaki sırılsıklam tuz
yaşanmamış geceler niyetine alara
*
kızıllar uçuşur tan yerine
yoksa bulutlar mı tutuşur ellerinden
işte bunun için kırmızıdır bütün düşlerim
kokladığın çiçekler gibi
damarlarımda dolaşır ismin
bütün hücrelerime sirayet edersin alara
güneş görmeden
yağmurlar ıslatmadan
anahtarı nereye saklayayım
söyle alara
paspas altına mı,
pervaz üstüne mi
ne olur o zaman
ya sen gelemezsen
ya da ben dönemezsem
geri
redfer