Ezelî Varlığa Candan Vurulan Âşıklar*

 Allah'ın Varlığı ve Tevhid'in Hakikati - Yusuf el-Karadavi

Bugün hangi konuda yazacağım konusunda kararsız kaldım diyemeyeceğim seçeceğim sadece konuyu! Bulmak için yazdığım şiirlerden gönlü güzel siz kardeşlerimin eserlerin okumaktan, aklıma gelmedi desem yeridir. Aklımda şiirler geziyor gezerken sizlerin gülüşleri etrafımı sarıyor… Öyle ise konumuz yine şiir olsun.

Halk edebiyatımız, insanının çeşitli ruh hâllerini dile getiren zengin şiirlerle doludur.

“Ellerin mektubu gelmiş okunur,

Benim yüreğime hançer sokulur.” …

 

“Bu ellerin taşı hiç bana değmez,

 İlle dostun gülü yaralar beni.”

 

Şiirle ilgili daha pek çok örnek sıralayabiliriz…

 

“Anasının bir tanesini hor görmesinler.”

 

Gibi basit görünen bir dize bile, yabancı yere gelin gidecek bir genç kızın kaygılı hâlini ne güzel dile getirmektedir. İşte şiir işte duygu ve his yoğunluğu. Uzun söze gerek yok kısa ve öz!

 

Dil yaşayan bir varlık olduğumuzdan dolayı kültürel hayatımızın karşılıklı anlaşmanın ilk şartıdır. Bazen bu dilimiz ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak zaman içinde değişir, lakin gelin görün ki şiir asla değişmez yazılınca kâğıda gönüle silinmez mürekkeple yazılır ve kalıcı olarak kalır. Ne demiş bir yazarımız?

“Türkler bulundukları, yaşadıkları coğrafyada ya birlikte yaşadıkları topluluklar ya da komşu milletlerle özellikle kültür sahasında etkileşiyorlar. Bugün Ruslar ile uzun yıllar birlikte yaşayan Bakü ve civarındaki Azeriler Rusçadan, İranlılar ile uzun müddet birlikte yaşayan Tebriz ve civarındaki Azeriler Farsçadan etkilenmişlerdir. Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Telâfer ve civarında yaşayan Türkmenler Arapçadan etkileniyorlar. Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar soydaşlarımız da Rusçadan etkileniyorlar. Urumçi, Hoten, Aksu, Komul, Turfan ve civarında yaşayan Uygur soydaşlarımız da Çinceden etkileniyorlar. Komşularından etkilenenler arasında Türkiye Türkleri de var. Limon, liman, lodos, poyraz, anahtar, kilit gibi yüzlerce Rumca kelime dilimizde yaşıyor”

 

Kuşlar üstünde gezer, gurbete düşmüş kuşlar,

 Yaşlı bir göz gibi sahraya bakan penceremin;

 Bu dağın gülleri, derdim ki, neden solmuşlar?

Beddua ettiği yermiş meğer âşık Kerem’in!

Şiirin tamamını okuyalım mı?

 

Daha gün batmadan üstünde beyaz Erciyeş'in
Bürünür tarlaların, bahçelerin rengi yasa;
Karlı bir burcu gezen nuru donarken güneşin,
Atlılar, kafile halinde dönerler Talas'a.

Yükselen manzara yalçın, suların hüznü derin;
Bazı şirin görünür, bazı da korkunç etraf.
Hepsi bir başka tahassüs veriyor lalelerin;
Kimi şehvet gibi kızgın, kimi sevda gibi saf.

Meyveler yollara yer yer dökülür meşcereden,(ağaçtan)
Asmalar yemyeşil örter yamacın her yanını;
Kim bilir, hangi bir ummana giden bir dereden
Yol alır köylü kadınlar, sürerek hayvanını.

Kuşlar üstünde gezer, gurbete düşmüş kuşlar,
Yaşlı bir göz gibi sahraya bakan penceremin;
Bu dağın gülleri, derdim ki, neden solmuşlar?
Beddua ettiği yermiş meğer âşık Kerem'in!

Ben de bir türlü garip Âşık’ım, Aslı'mdan uzak;
Ben de ah etsem eğer karşıki dağlar kül olur.
Gerilir, teşne dudaklar gibi çatlar toprak;
Maveradan bana ağlar gibi sesler duyulur.

Anlarım ruhuma zulmet cereyan ettikçe
Neşemin tılsımı hala o demir pençededir;
Bir siyah dev gibi yaklaştığı esnada gece
Ruhum işkencededir, benliğim işkencededir...

Faruk Nafiz Çamlıbel

Han Duvarları şiiri

 

Duyguyu hisleri hissettiniz mi benim gibi. Nasıl unutulabilir ki insan böylesine güzel gönüllü şairlerimizin güzel şiirlerini?

 

Hüsran

 

Buldu Mevlâ'sını Leylâ'da zaman imreleri;( Delicesine âşık olan, aşka müptela olan-lar)
Postu devretti ham ervaha(ruhlar) göçen âşıklar.
Bizi gerçekten usandırdı yalan dünyada,
Yarı Allahsız olanlar, yarı Allahlıklar.

Faruk Nafiz Çamlıbel

 

Okudukça düşünüyor düşündükçe okudukça şiirle doluyorum.

 

Sonsuz Rü'ya

Ezelî varlığa candan vurulan âşıklar,
Ses alır ta ötesinden ebedî dünyanın.
Yerin altında devam etmesidir bence ölüm,
Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rü'yânın.

*Faruk Nafiz Çamlıbel

*Han Duvarları

 

Bir dörtlükte ne güzel anlatılmış hayat ve ölüm! Hayran kalmamak mümkün mü acaba? Geçen zaman içinde zamanı anı dünü bugünü anlatan, bizimle bir bütün olan duygu ve hislerin yoğunluğu, bize gülümsemesi elimizden tutması bütünleşmesi, sonsuzluğa giderken beklediğini söylemesi. İşte şair sadece kendisini dünyasını yaşamıyor yazmıyor, bizleri öteleri yazıyor ve anlatılıyor, silinmez gönül kalem diliyle onlara ve sizlere selamlar vererek yazımı noktalıyorum.

Mehmet Aluç

 

 


( Ezel Varlığa Candan Vurulan Aşıklar başlıklı yazı kul mehmet tarafından 25.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.