Çok çok eski devirlerde Hani şu pirelerin insanların kıçında uçtuğu değil de berberlik yaptığı, develerin Fethiye Ölüdeniz’de turist gezdirdiği değil de tellallık yaparak nafakayı doğrulttuğu yıllarda ülkenin birinde bir kral yaşarmış.

Bu kral ben diyim Drakula, siz deyin Frankeştayn..İşte öyle bir şey olmakla birlikte bunun bir kızı varmış ki üfff üffff üfffffff…Saçlar sırma, gözler badem, kirpikler ok, kaşlar keman, dudaklar Bolvadin vişnesi, yanaklar Amasya elması, burun Korkuteli nohutu… Mübarek zücaciye dükkanı ile manav karışımı bir şey…

Tabii ki bu kız da her kız gibi bir müddet sonra koskocaman eşek kadar bir şey olmuş…Ne yapmak lazım? Elbette evermek, baş-göz etmek yani mürüvvetini görmek lazım değil mi? Yani kızı mutlaka kocaya vermek gerekiyor..Aksi takdirde kız önüne gelene verecek…Gönlünü yani…

Kızı kocaya vermek lazım amma velakin nasıl bir koca? Öyle her ‘’yatım var, katım var’’ diyene de kız verilmez ki? Hele de kral kızı…Hem o zamanın kriterlerinde öyle yatın, katın bir kıymeti harbiyesi yok. ‘’ Yatlarım, katlarım, İsviçre bankalarında dolarlarım eurolarım var’’ diyenlere kral ‘’ Lan oğlum bana hava yapma..O dediklerinin feriştahı var bende ‘’ diyormuş.

Kral efendi sonunda düşünmüş, düşünmüş ve bir karar vermiş…Çağırmış vezirini…Şimdi bazıları diyecekler ki ‘’ hay seni tarih öğretmeni yapanın…Kralın veziri olur mu hiç..Sultanların veziri olur.’’ Bre cahiller ben çooook eski devirlerden bahsediyorum..O zamanlar kralların da vezirleri varmış….Neyse efendim…Kral vezirine demiş ki: ‘’ Ey benim kel, kör, kötürüm vezirim…Derhal bir kriter ekibi oluştur ve bu kıza koca olacak adaylar için kriterler belirle’’

Vezir içinden ‘’ Hay senin de kızının da, seni kral diye başımıza dikenin deee’’ demişse de dışından ‘’ Emriniz baş üstüne haşmetlu, kerametlu, muhabbetlu, kudretlu ve dahi rahmetlu kralımızındır ‘’ diyerekten işe koyulmuş. Devlet ricali olacak ne kadar zerzevat varsa toplamış ve uzun çalışmalardan sonra kıza aday olacaklar için KPSS türü bir sınav açılmasına karar verilmiş.

Bu sınava girecekler önce bir odaya girip orada bulunan bir yetmişlik yeni rakıyı bir dikişte içecekler. ( tek nefeste, susuz ve mezesiz ) Sonra ikinci odaya girip orada bulunan çok güzel bir kadınla bir saat sevişecekler. Son olarak da üçüncü odaya girip orada bulunan çok iri ve azgın bir ayının elini öpecekler. Bunu ilk yapan kızı alacak; yapamayanların kellesi vurulacak…Kellesi vurulacak derken üç numaraya vurulmayacak tabii ki..Orasını anlamışsınızdır.

Bundan  sonraki  kısımda  odalarda  ne  olduğunu ve  adayların  neler  yapmak zorunda  olduğunu  karıştırmayın  ve  dikkatle  takip  edin !

Kriter ekibi çalışmaları bitirip kararı krala bildirmiş. Kral bizim Kanuni gibi sakallarını sıvazlayıp ‘’âlâ…âlâ’’ demiş. Hemen tellallar çıkarılıp yurdun dört bir yanına haberler salınmış.

Çok geçmeden saray damat adaylarıyla dolup taşmış…Lakin pek çoğu daha birinci aşamayı bile geçememiş…Sıkar öyle bir yetmişlik rakıyı tek nefeste hem de susuz içmek…Lakin yine de birinci aşamayı geçen bir kaç kişi olmuş…Bunların yarısı da ikinci aşamayı aşamamış…Napolyon’un Jozefin'i gibi bir kadınla bir saat sevişmek ne demek bilir misiniz? ( Sanki  ben  çok  biliyorum da? )  Öyle her babayiğidin harcı değil..Yani anlayacağınız üçüncü odaya( ayının  olduğu  oda ) en fazla beş kişi girebilmiş…Ama üçüncü odadan sağ çıkan olmamış. Ayı hepsini parçalamış.

Kız hüngür hüngür ağlar ‘’ Öğretmene varamadım, naylon çorap giyemedim’’ diye..Baba saçını başını yolar koskoca ülkede kızını verebileceği birini bulamadı diye…

Sarayın bahçesi ya üçüncü odaya kadar gelemeyen ya da üçüncü odada ayı tarafından parçalanan insanların cesetleriyle dolmuş…Artık herkes ümidini kestiği bir anda bir gün sarayın kapısına aslan gibi bir delikanlı gelmiş ve kral kızına talip olduğunu belirtmiş. Kral almış bu delikanlıyı karşısına.

-Bak evlat..Belli ki sen bu ülkeden değilsin…İstersen vazgeç bu sevdadan..Boşu boşuna kellen gitmesin.
-A be kapçık aaazlı susak sen de dersın be yaaa…Var mıdır öyle aatunu almadan gitmek?
-Nerelisin sen?
-Deliormanlıyım be yaa.
-Adın nedir?
-Mestandır bre…
-Ne iş yaparsın?
-A be pelvanım be yaaa…
-İlle kelleyi burada bırakacaksın yani.
-Ne kellesi be yaaa…Bir imtaaan varmış…Sorun bakalım sorularınızı.
-İmtihanda soru yok…Önce birinci odaya girecek ve bir şişe yetmişlik yeni rakıyı tek nefeste içeceksin…Sonra ikinci odaya girip oradaki avratla bir saat sevişeceksin. Sonra üçüncü odaya girip orada bulunan ayının elini öpeceksin.
-Kolaymış be ya…
-İyi madem..haydi yap da görelim.

Mestan Pehlivan hemen peşrev çekip birinci odaya dalmış…Bir dikişte koca şişe rakıyı mideye indirmiş…İndirmesine indirmiş ya anında kafayı bulmuş. Oradan direkt üçüncü odaya dalmış. Millet dışarıda Mestan Pehlivanı bekliyor…’’ Gitti garibim çocuk ‘’ diye arkasından üzülüyorlar. Üçüncü odadan homurtular, bağırtılar, kızılca kıyamet kopuyor.

Tam bir saat sonra Mestan Pehlivan kan revan içinde çıkmış odadan.

-Ayının işi tamam…O eli öpülecek bayan neredeydi?


Yani  demem  o  ki  biz  böyle  bir  milletiz.  Bizimle  şaka  olmaz.  Bizi test  etmeye  kalkmasın  hiç bir  başka  millet. 
( Mestan Pehlivan başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.