1 Gel Sen Ne Çektiğimi Bir De Bana Sor

Tarih : 3. Şubat 2013
Bir özel okulda idareci / öğretmenim.
******
Akşama doğru bizim güzeller güzeli, maviş sekreterimiz eskilerin çocuk yıldızı Ayşecik misali boynunu bükerekten sordu?
-Hocam buraya en yakın vergi dairesi nerede?
-Hayırdır Hatice Hanım? Niçin sordunuz?
-Ya bizim patronun bir vergisi var. O yatırılacak da.
Söz konusu patron olunca hemen balık misali atladım tabii ki?
-Sen parayı ver bana ben yarın sabah gider yatırırım.
Sekreter hanımdan parayı aldım ve ertesi sabah yani bu gün vergi dairesine gitmek üzere evden dışarı adımımı attım. İşte o andan itibaren de anamdan emdiğim süt burnumdan geldi.
Şimdi siz ‘’Eyvah eyvah..Vergi dairesinde saatlerce ayakta kuyruk bekledi garibim’’ zannediyorsunuz değil mi? Ahhh..Ahhhh..Keşke on saat ayakta kuyruk bekleseydim…Daha da kötü.
Önce Bizim mahalleden bir belediye otobüsüne atlayarak Ümraniye’ye çıktım. Vergi dairemiz Ümraniye Vergi Dairesi olmakla birlikte maalesef Ümraniye-merkezde değil Dudullu’da bu vergi dairesi. Ümraniye’den Dudullu minibüsüne binerek vergi dairesinin yolunu tuttum.
Az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik ve nihayet yol sona erdi. Hani şoför ‘’ Abi son durak ‘’ demese daha gideceğiz sanıyorum.
-Ya hemşerim Vergi dairesine gidecektim ben ama etrafta vergi dairesi göremiyorum.
-Ohoooo…Abi vergi dairesi iki kilometre geride kaldı…
Haydaa..Önünden en az on kez geçmiş olduğum Vergi Dairesini kaçırmış ve taa son durağa gelmiştim.
Oradan tekrar bir minibüse atlayarak gerisin geri döndüm. Bu sefer tam vergi dairesinin önünde indim. Beş katlı bir bina...İlk katta baktım bir masa, Üzerinde ‘’ Danış/ma!’’ diye bir ibare olmadığı için hemen danıştım.
-Hemşerim bu vergiyi nereye yatıracağım?
-Araba vergisi mi?
-Yok araba değil..Maraba vergisi…Biz marabaların vergisi anlayacağın.
-Abi bu katta sadece araba vergileri var..Üst kata çık..
Bu bacakla bir üst kata çıktım…Orada bir vatandaşa gösterdim vergi makbuzlarını . Vatandaş baktı o da ‘’Abi bir üst kata’’ dedi. İnanmayacaksınız ama ‘’ Bir üst kata ‘’ diye diye nihayet beşinci kata çıktım. Yok yok korkmayın hiç kuyruk muyruk yoktu. Hemen vergimizi verip bu kutsal vatan borcunu eda eyledim ve dışarı çıktım.
Şimdi ‘’ Eee...Felaket bunun neresinde, kuyruk bile yokmuş’’ Diyeceksiniz..Ben de zaten işin bu kısmı felaketti demiyorum ki. Bugün çektiklerimin tamamı içinde bu ilk kısım aperatif bile değil.
Vergi dairesinden çıktım. Vızır vızır gelen minibüslerden birine atlayarak tekrar Ümraniye’ye döndüm. Oradan da bizim okula en yakın giden 13-B Sayılı Belediye Otobüsüne binerek okuluma dönecek ve artık yavaş yavaş üşümeye başlayan kemiklerimi ısıtacaktım güya…Boşuna dememişler ‘’ Bahtsız bedeviyi çölün ortasında Kutup ayısı …’’ Tam anlamıyla bahtsız bir günümdeymişim meğerse.
Ümraniye- İski’nin oradaki Hz. Ali Camii Durağında 13-B Belediye otobüsünü bekliyorum. Saat henüz sabahın onu…
Durakta belediye otobüsü bekleyişim üzerinden yirmi dakika geçmişti ki telefonum çaldı.
-Alooo Hocaaammm…Nasılsınız…Biliyor musunuz sizi çok özledim ben?
-Yavrummm..Evladımmmm, Daha dün konuşmadık mı seninle? Önceki gün, bir önceki gün ve ondan önceki tüm günlerde… Senenin üç yüz altmış beş günü, her Allah’ın günü konuşmuyor muyuz seninle? Bu ne özlemesi böyle?
-Demek ki siz beni özlemediniz?
-Yahu özlemeye fırsatım olmuyor ki? Hani bir kaç gün ara versen belki özleyeceğim de…Her neyse..Buyur..Önemli bir şey var galiba..Hemen anlat çünkü otobüs bekliyorum durakta ve de donmak üzereyim.
-Demek ki önemli bir şey olmasa konuşamayacaksınız benimle?
-Ya bana bak zaten şu an canım burnumda...Ne diyeceksen de, ne soracaksan sor. Yine neye taktın kafanı bakalım?
-Ya şeyi soracaktım? Leyleklerin göç mevsimi başladı mı?
-Senin leyleğinin de, senin de, bu cep telefonunu icat edip seni başıma bela eden o mucidin de.
-Bu cevabı hayır olarak mı değerlendirmeliyim hocam?
-Sevilay kapat lütfen..Bak donmak üzereyim zaten. Öfkemi senden çıkarmayayım.
Neyse telefonu kapattı…Bir on dakika sonra telefon yine çaldı. Bu sefer hiç tanımadığım bir numara.
-Sami Biberoğulları?
-Evet ta kendisi.
-Beyefendi ben Aysel’den arıyorum.
-Aysel diye birini tanımıyorum kardeşim. Ben mutaassıp bir erkeğim…O taraklarda bezim yok.
-Beyefedi eğer Aysel’e girerseniz…
-Lan bana bak..Cuma Cuma adamı günaha sokma. Tövbe tövbeeee. Pezo musun nesin anlayamadım ki?
-Beyefendi ben sizi bir telefon operatöründen arıyorum.
-Bu operatör hanımın adı mı Aysel?
-Yahu ortada bir bayan filan yok.
-Eeee Aysel kim peki? Bana bak Travesti filan deme çok fana bozarım seni.
-Ya amca ne kadını, ne travestisi…Mesela senin telefon ne?
-Benimki mi? Montafon. ( Çok sonraları öğrendim. meğer benim telefon Vodafone'muş.)
-Tamam amca vazgeçtim. İyi günler…Hayırlı işler, bol güneşler.
Yarım saattir belediye otobüsü bekliyorum. Ne gelen var ne giden. Bu arada vatandaşın biriyle neredeyse gırtlak gırtlağa kavga edecek pozisyona geldik. Arkamdan biri zart zaartt korna çalıyor. Ben durakta beklediğim için hiç aldırmıyorum tabii ki. Yani benimle hiç ilgisi olduğunu sanmıyorum. Bir başka vatandaş uyardı ‘’ Sana korna çalıyor’’ diye. Döndüm baktım vatandaş gerçekten de bana korna çalıyor. Meğer arabasını park edecekmiş. Kenara çekilmesem herif resmen çiğneyecek beni. Neyse kenara çekildim…Adam öfke ile üzerime geliyor…Ben de öfke ile ona durak levhasını gösterdim ve buraya araba park edemeyeceğini söyledim kibarca. O da kibarca özür diledi benden.
-Ulaaaaa..Sahiiii..Durakmış burası…. Abi kusura bakma.Ben de kendi kendime ‘’Bu herif niçin böyle salak salak cadde üzerinde duruyor?’’ diyordum.
Ne demişler: ‘’ İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar’’ Ne kibar adam değil mi? Bakın nasıl da özür diledi benden.
Saat on bir oldu bizim belediye otobüsü hâla yok ortalıkta. Sinir katsayılarım iyice yükselmeye başladı. Dizlerim alarm veriyor…Platinli ayağım iyice uyuşmaya başladı. Ve bir kez daha çaldı telefonum.
-Hocam ne yaptınız gidebildiniz mi okula?
-Yok gidemedim.Hâla otobüs bekliyorum.
-Hımmm..Anladım. İsterseniz size bir otobüs fıkrası anlatayım..Isınırsınız.
-Bak Sevilay. Şu anda beni cehennemin ortasına atsan yine de ısınamam.O bakımdan hiiiç boşuna kontörlerini harcama.
-Kontör ne demek hocam. Feda olsun .
-Ya evladım donuyorum ve çok öfkeliyim. Rica etsem sonra arasan?
-Hocaaammm..Donuyorum dedin de aklıma geldi…Size sevindirici bir haberim var?
-Ne oldu? Hükümet doğal gaz fiyatlarında indirim mi yaptı?
-Yok hocam bilemediniz..Küresel ısınma başlamış..Artık ısınırsınız bol bol.
-Tamam Sevilay. Öğrendiğim iyi oldu. Haydi kapat artık şu telefonu.
Her insanın bir telefon sapığı vardır mutlaka..Benimki de bu işte…Atsan atılmaz, satsan satılmaz…Ne de olsa öğrencim.
Tam bir saattir otobüs bekliyorum. Yürüyerek gitseydim kesin varmıştım şimdi okula. Ha geldi, ha gelecek diye beklerken hem ayaklarıma kara sular indi hem de soğuktan dondum.
Baktım otobüsün geleceği yok şöyle iki yüz metre kadar yürüyüp bir ilerideki Mithat Paşa Durağına gittim. Oradan Atakent minibüsleri geçiyor..Onlarla da gitmek mümkün…Lakin Atakent minibüsleri de bu gün sırf bana gıcıklık olsun diye hiç geçmiyorlar.
Saat 11.30 oldu..Ben hâla bir 13-B ya da Atakent minibüsü geçsin diye bekliyorum. Onlardan hiç biri geçmedi ama arkasında ‘’ Sabır Ya Hacı ‘’ yazan bir kamyonet geçti sanki benimle dalga geçer gibi.
Saat 12.00..Hava açık ama müthiş bir ayaz var…Bu durakta öyle bir rüzgar var ki. Tüm yönlerden esen soğuk rüzgar artık ilik milik bırakmadı. Resmen beynime beynime sirayet etmeye başladı. Hani o anda belimde bir on dörtlü olsa tüm şarjörü boşaltacağım…Artık havaya mı olur, kendi donmak üzere olan beynime mi olur Allah bilir. Gözlerimden inen yaşlar burnumdan akan sümüklere karışmış vaziyette..Hani oturup önüme bir mendil açsam akşama kadar bayağı bir para toplarım garanti..Aynen o vaziyetteyim…Beynim durmuş..Hiç bir şey düşünemiyorum. Oysa bütün bu sıkıntıların çok basit bir çözümü var. Ama o öfke ve iliklerime işlemiş soğuk yüzünden aklıma hiç bir başka çare gelmiyor.
Saat 12.05 Telefonum bir kez daha çaldı.
-Hocam…Cuma’dan önce bir arayayım dedim. Nasılsınız? Hayırlı Cumalar.
-Takır takırrr takıırrr.
-Anaaaa…Hocam bakın leylekler gelmiş…Seslerini duyuyor musunuz? Ben sizin telefondan gayet net duyuyorum.
-Takır takırrr takıırrrr…O leylek değil..Benim.
-Hocam ne güzel leylek taklidi yapıyorsunuz.Yetenek sizsiniz yarışmasına katılsanıza.
-Sevilay def ol. Tamam mı def ollll. Ben burada donuyorum sen orada yetenek diyorsun.
-Siz hâla gidemediniz mi okula?
-Maalesef gidemedim.
-Hocam bir taksi çevirin…O kadar da uzak değil zaten.Fazla yazmaz.
-Lan Sevilay.Sabahtan beri leylekdi, küresel ısınmaydı beynimi yiyeceğine en baştan söyleseydin ya…Hay aklınla bin yaşa sen.
Yok şimdi Allah’ı var…Sapık mapık ama baya işe yarıyor bazen…
Çevirdim bir taksi ver elini okul. Bir daha öyle her göreve balık gibi atlamak mı? Tövbeler tövbesi
( Gel Sen Ne Çektiğimi Bir De Bana Sor başlıklı yazı Sami Biber tarafından 31.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.