Babamın veraset ilamı için 3 no lu annemle birlikte Fethiye Adliyesindeydik. Babam, son görev yerim Fethiye’de Rahmet-i Rahmana kavuşmuştu ve ölmeden önce de oraya defnedilmeyi vasiyet etmişti. O bakımdan veraset ilamını da Fethiye adliyesinden alıyorduk.
Hakime hanım elindeki vukuatlı nüfus kayıt örneğine bakarak sordu bana.
- Kardeşim şimdi ben soracağım sen cevap vereceksin tamam mı? Bu Kani, Sami ( Ben ) Raci , Naci ( Fırlama olan ), Recai, Zekai, Sezai ve Yasemin’in anneleri kim?
- Efendim. Kani, Sami, Raci ve Naci’nin anneleri, Fatma.
- Fatma nerede?
- O rahmetli oldu.
-Hımmm
- Yasemin’in Annesi, Şükran
- O nerede?
- O Balıkesir’de. Babamla zaten bir sene kadar yaşadı.
-Hımmm
- Recai, Zekai ve Sezai’nin anneleri ise Vildan. İşte bu yanımdaki bayan.
- Memleket Kars diyor?
- Evet efendim öyledir.
- Bu Naci takıldı kafama. İsim tamam. Soyadı da hiç yabancı gelmedi. Çok afedersiniz bunun şöyle acayip bir lakabı var mı?
- Var efendim.
- Nedir?
- Efendim arkadaşları ona Fırlama Naci derler.
- Tabii ya... Hatırladım şimdi. Demek sen Naci abinin abisisin.
Haydaaa... Bizim Naci, hem de unvanıyla birlikte Fethiye adliyesine kadar kendini tanıtmış ha. Bu kadarına da pes doğrusu. İyi de adliyelik bir olayı filan yok nereden tanır ki bu kadın?
- Efendim kardeşimi nereden tanıyorsunuz?
- Senin Kardeşin plastik işinde çalışıyor değil mi? İstanbul İmes te?
- Evet de...
- Babam senin kardeşinin patronuydu bir zamanlar. Evde her Allah'ın günü senin kardeşinin esprilerini anlatırdı. Sonunda dayanamadım ve tanıştım kardeşinle. Vay beee nereden nereye.
Evet nereden nereye. Kardeşimin hem adı hem de lakabı taaa Fethiye’ye kadar gelmişti.
Naci gerçekten de esprili bir insandır. Mesela daha bekarken bir gün eve misafir getirdik bir iki arkadaş. Rahmetli annem de hamsi buğulama yapacak. Lakin çok ağır bir kadın annem. Her hamsiyi iki saat tek tek yıkıyor. Naci dayanamadı. ’’ Yav anne onlar hep denizde zaten. Abdestleri vardır. Tek tek gusül abdesti aldırmana gerek yok’’ deyince misafirler yerlere yattı gülmekten.
Fethiye’ye takılmayın. Olayın o kısmı tamam. İlamı aldık. Cici anneyi yolladık. Zaten ana mevzu da o değil.
Naci’ye gelelim yine.
Naci’nin espriden yana vukuatı çok. Ama aşağıda anlatacağım gibisini hiç duymamışsınızdır.
*****
Bu kadar fırlama olan Naci beş vakit namazında niyazında biri aslında. Gençliğinde kırmadığı ceviz yok ise de evlenince tamamen elini ayağını çekti o alemden. Ama fırlamalık baki.
Uzun bir gece vardiyasından sonra eve gelen Naci hemen kendini yatağa atıyor. Daha bir saat bile olmadan ev telefonu çalıyor. Dadaş kızı yengem telefonu alıyor ve Naci’yi uyandırarak ona veriyor.
- Seni ariyirler. Arhadaşlarınmiş. Acil diyirler.
Naci alıyor telefonu.
-Alooo kimsiniz la sabah sabah?
- Abi ben Selami. Yanımda Cebrail de var. Biraz sonra sana uğrayacağız. Bu gün denize gidiyoruz. Sakın hık mık etme. Sen de geliyorsun. Araba, mangal, et her şey tamam. Sen sadece mayonu al tamam.
Naci kendi ayağını kırar, arkadaşlarını kırmaz. ’’ tamam ’’ diyor ama felaket de kızıyor. Kızınca da aklına hemen bir şeytanlık geliyor
- Selami oğlum siz bu sene hiç denize gittiniz mi?
- Yok abi bu sene ilk olacak.
Naci ellerini ovuşturuyor. ’’ Yaktım ulan çıranızı sizin. Görürsünüz sabah sabah insan uyandırmayı ’’ diyor. Tabii ki içinden.
Yataktan kalkan bizim birader doğru evin bahçesine iniyor ve İncir yaprakları koparıp bu yaprakları iğneyle iplikle birbirine bağlıyor.
Az sonra arkadaşları geliyor. Bizim üç kafadar Paşabahçe Sosyal Tesislerine doğru gazlıyorlar.
Yarım saat kadar sonra tesislerin ağaçları altında mangal kurulup tavuk kanatlar ızgara edilmeye başlanıyor. Yiyorlar, İçiyorlar ( Kola ve ayran tabii ki ) Beykoz’a inip hep birlikte öğle namazını da eda etikten sonra tekrar Paşabahçe’ye dönüyorlar ve sıra denize girmeye geliyor. Naci soruyor arkadaşlarına
- Siz bu sene ilk kez denize giriyorsunuz değil mi?
- Evet abi.
- O zaman bakın size ne diyeceğim. Biliyor musunuz aslında denize bikiniyle girmek çok sevaptır.
- Ya abi bizle kafa bulma olur mu öyle şey.
- Ulan oğlum düşünsenize Adem babamız ve Havva anamız zamanında elbise- mayo filan var mıydı? Onlar neyle girdiler denize? İncir yapraklarıyla değil mi? Peki bikini giyen kadınlara bakın. Onların nereleri örtülü. Adem Babamız ve Havva Annemizin incir yapraklarıyla örttükleri yerleri. Dolayısıyla haram olan bikini giymek değildir. Herkesin içine bikini ile çıkmaktır haram olan.
- Vay beee. Doğru ya Adem babamız zamanında kumaş mı vardı. Eee bunu biz niçin anlattın şimdi?
- Şunun için anlattım ki eğer o sene ilk kez denize giriyorsanız mayo yerine incir yaprakları ile örtündüğünüz takdirde çok büyük sevabı vardır bunun. Adem babamızın bir sünnetini yerine getirdiğiniz için de bir sene boyunca her işiniz rast gidiyormuş.
- Yav abi bu kadar insanın içinde incir yaprağı ile denize girilir mi?
- Oğlum ne olacak. Hem şöyle az ileride girerseniz kimse görmez sizi. Bakın ben geçen hafta girdim. Ne oldu dersiniz? Kemal abiden iki senedir alamadığım alacağımı aldım. Anlasanıza oğlum çok büyük sevap çoook.. Haydi şimdi girin arabaya. Orada benim hazırladığım yapraklar var. Ben onları ipe dizdim. Onları takın belinize doğru denize.
Selami ve Cebrail... İkisi de çok saf, çok temiz insanlar. İnanıyorlar bizim fırlamaya anlayacağınız. Minibüse girip soyunuyor ve Naci’nin hazırladığı yılın son kreasyonu mayolarını giyiyorlar.
Minibüsten çıkar çıkmaz Naci onların bu halline tepine tepine gülüp bir poz da resimlerini çektikten sonra başlıyor
- Oğlum siz salak mısınız? İnsan bu kadar mı aptal olur? İşte sizin gibi her sakallıyı hoca sananlar yüzünden şarlatanlar ortalıkta cirit atıp malı götürüyorlar.
Naci bu işte. Yaş elli dört ( O zaman 54 idi Şimdi 65 ) ama aklı fikri hâlâ fırlamalıkta. Bu kadar fırlama olmasaydı Askerliği sırasında Konya gibi yerde, Aslanlı Kışla yakınlarına çingenelerden tavuk çalmak için onu görevlendirir miydi astsubaylar?
( Olmaz Olmaz Demeyin-2. Bölüm Babamın 4 No Lu Evladı Fırlama Naci başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.