1
Dünya Bankası'na
göre yolsuzluk; kamu gücünün özel menfaatler için kötüye
kullanılmasıdır.
Uluslar arası şeffaflık örgütü daha genel bir ifade ile:
yolsuzluğu sadece “kamu gücüyle” sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel
çıkarlar için kötüye kullanılması olarak tanımlar,
Yolsuzluk: Yolsuz olma durumu. Bir
görevi, bir yetkiyi kötüye kullanmak. Parasızlık Tdk.
Tabi ki bizim konumuz: “Bir görevi,
bir yetkiyi kötüye kullanmak” olacaktır.
Yolsuzlukların en yaygın olanı da
rüşvettir.
Rüşvet: Yaptırılmak
istenen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal
veya para olarak sağlanan çıkar. Tdk.
İrtikap: yalan söyleme, hile yapma,
kayırmacılık, iltimas, sahtekarlık (Sahte işler yapmak).
Zimmet: Kurum ve kuruluşlarda
çalışanlara veya para işleri ile uğraşan görevliye imza karşılığı teslim edilen
para veya eşya Tdk.
Zimmetine verilmiş para ve malların
bir kısmını ya da tamamını kendi çıkarına kullanma vs.
Bu ve benzeri yolsuzlukların tamamı hırsızlıktır.
Örneğin rüşvet, aldığınız kadar ya da
daha fazlasını verirsiniz. Verdiğiniz, mal ve hizmet, HIRSIZLIKTIR
Yalan söyleme, kişinin ya da tüm
toplumun, gerçeğe ulaşmasını engellemek, HIRSIZLIKTIR
Hile yapmak, sahtekârlık, kişiyi ve ya
toplumu aldatmak, HIRSIZLIKTIR
Kayırmacılık, iltimas, (birilerinin
hakkını çalmak), HIRSIZLIKTIRa
Zor alım (Zorla alma, gasp),
HIRSIZLIKTIR
Zimetinee mal ve ya para geçirmek
(emanete hıyanet), HIRSIZLIKTIR.
Özetle, yolsuzluğun her çeşidi nasıl
tanımlanırsa tanımlansın, HIRSIZLIKTIR
“ Yeryüzünde hırsızlıktan başka günah
yoktur. Hırsızlık, bütün günahların anasıdır.”
Adına ne derseniz deyin,
hangi dilde söylerseniz söyleyin, hırsızlığın azı da çoğu da sonuçta b.k yemek
gibidir. Yiyenin, ağzı kokar.
Eğer bir toplumda bazıları, hırsızı
ağzının kokusundan tanıdığı halde O’nu dışlamıyor içinde barındırıyorsa o bazılarının
da ağzı kokmaktadır. Çünkü az ya da çok O da o b.k tan yemiştir.
Yolsuzluğun bana göre en başta gelen
sebebi yoksulluktur. Yoksulluğun sebebi de yolsuzluktur.
Özetle, “Yoksulluk yolsuzluğun, yolsuzluk
yoksulluğun sebebidir.” Birini yok etmeden diğerini yok
edemezsiniz.
Bunun dışında, geleceğin ne
getireceğinin bilinmemesi (Gelecek korkusu), daha iyi bir hayat yaşama arzusu,
doyumsuzluk gibi sebeplerden yolsuzluk yapar insanlar.
Bu konuya (Denemeler- İnsanın
Doyumsuzluğu- sayfa, 82) değinerek: “Az gelişmiş ya
da gelişmekte olan ülkelerde özellikle ücret karşılığı çalışan memurlar,
işçiler, işini kaybetme, iş bulamama endişesi ve küçük esnafın tezgâhını
kapatma kaygısı gelecek korkusunu büyütmektedir. Bu korku giderilemediği için de rüşvet başta
olmak üzere, ahlaksızlık, yolsuzluk, hırsızlık gözü açıklık, aç gözlülük,
doyumsuzluk yaşam biçimi haline gelerek toplumsal yozlaşmaya sebep olmaktadır.”
Demiştim.
Yaşar Kemal, “Her
ağacın kurdu kendinden olur” der
Bu anlamda yolsuzluk, tüm devletleri
içinden çürüten insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bu olgu yoksul ülkeler
ve gelişmekte olan ülkelerde darbe süreçlerinde ve diktatörlükler de daha
yaygın olsa da zaman, zaman gelişmiş ülkelerde bile varlığını sürdürmektedir.
Yolsuzluk, gelişmiş olsun ya da
olmasın, tüm dünya devletlerinin ortaklaşa mücadele etmesi gereken temel
problemlerden birisidir. Bu gün gördüğümüz mücadele, Uluslar arası barış çabaları, çevreyi koruma
mücadeleleri vs. ‘mış’ gibi mücadeledir.
Oysa,
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930’larda ifade
ettiği: “En
uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz.
Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak
gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.
Dünyanın filân yerinde bir
rahatsızlık varsa bana ne?" dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa,
tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak
olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir.” Anlayışıyla mücadele gerekir.
Öyle, gelişmiş ülkelerin bir takım
kuruluşlara bütçelerinden, çok küçük miktarda verdiği paralar olsa, olsa
yoksulların ölmeyip sürünmesini sağlar. Nitekim yapılan da o dur.
Bölgesel savaşları durdurun. Ülkenizde bir bulaşıcı hastalıkla nasıl
mücadele ediyorsanız, aynı kararlılıkla, yolsuzlukla mücadele ediniz. Dünyanın
her yerinde insanı aşağılayan sadaka vermeyi de, sadaka almayı da dilenciliği
de en azından rüşvet kadar yasaklayın. Sadaka alanı da vereni de dilenciliği de
cezalandıran yasalar yapın.
Dünyanın bütün ülkelerinde Bir Doların altı,
Bir doların üstü gibi, insanlık adına utanç verici hesaplar yaparak,
vicdanınızı rahatlatmak yerine; Birleşmiş Milletlerde ya da diğer uluslar üstü
organizasyonlarla beraber yoksul bıraktığınız ülkeler için insanca yaşayacak
asgari bir ücret belirleyip, bu ücretin tüm dünya ülkelerine kendi halkına
verme yükümlülüğü dayatın. Bu ücreti vermeyen devletler için de bu amaçla bir
fon oluşturun.
Bu çabalar Kapitalizmin ve
Emperyalizm yarattığı yıkımı belki birazcık durdurabilir.
Yazımı şöyle sonlandırayım:
YOKSULLUK KADER DEĞİLDİR.
Kapitalizm
bir seçimdir, kader değildir.
SOSYALİZM GEÇMİŞ DEĞİL, GELECEKTİR!
--------------------------------------------------------- Tahir Eker 21.1.2022