Dikiş Tutmayan Bunca Kırgın Yaşanmamışlıkları Dikmek Çok Zor!
Oh ne ala her şey güzel olmuş diye
bir hayalim olsa da, dünya da, bunca kendini sadece kendini sevmiş bencillerle
kendini bilmezlerle darmadağınık olmuşken, ben değil bizlerin, bir adım atarak
bencillere engel olamadığımızdan ya da yetkimiz olmadığından sadece söylemlerle
bu karışık dünyada yaşamak zorunda olduğumu bilmem, yüreğimin bunca sıkıntıları
alamayarak patlamak üzere olmasına rağmen, yamamak için aşkı buldum ve onunla
sabırla tahammül ederek dikiyorum tıpkı aşık Seyrani’nin dediği gibi…
Eski Libas Gibi Aşık’ın Gönlü
Söküldükten Sonra Dikilmez İmiş
Güzel Sever İsen Gerdanı Benli
Her Güzelin Kahrı Çekilmez İmiş
Sevdiğim Değildin Böylece Ezel
Askınım Bağına Düşürdün Gazel
İbrişimden Nazik Saydığım Güzel
Meğer Pulat Gibi Bükülmez İmiş
Seyrani'nin Gözü Gamla Yaş İmiş
Aşk-ü Sevda Cümle Derde Baş İmiş
Ben Bağrını Toprak Sandım Taş İmiş
Meğer Taşa Tohum Ekilmez İmiş
Ne kadar güzel ve doğru demiş, meğer
taşa tohum dikilmezmiş, gönüller taş olduktan sonra! Yalpalayarak dünyada
yürüsem de/yürüsek te yürümek zorunda olduğumuz hayatın ömrün bir yolu var, matemi
yaşamak yerine, az içine bir parça bir nebze azıcık ferahlatan huzurlu anlar
ekleyerek yaşamak zorundayız buda bizim imtihanımız ve onlarında imtihanı. Bir
paravan arkasında yaşayarak yüzümüze gülenlerin, paravan arkasında nefreti toplayarak
gece uyurken ya da gözümüzün içine baka baka ortaya sermeleri, buyurun diyerek
dünyamızı alt üst etmelerine engel olamasak ta, içimizde nefretlerini kabul
edilemez olduğunu söyledikçe, yüzlerine haykırmadıkça bu böyle devam edecek!
Olumsuzluklara tekme savurmak
varken, beklemek işte böylesine acı ve ıstırap verici olunca, gönlümüzü dikecek
aşk ve sabırın olması bir nebze ferahlatsa da diyorum ki, beklemek mi gerekir
az daha? Yoksa beklemek hep böyle zulümle mi devam edecek? Vakti gelmedi mi
tekme savurmak yüzlerine karşı haykırmak? Kararsızım! Yere düşen hayallerimiz
geleceğimizi yollarda toplayarak bir araya kırılmış olarak toplayarak eklemek,
dikmek belki zaman içinde eski halini canlılığını koruyacağına inanmış ve
Rabbimde umudum bitmez olduğu inancımla bekliyorum/bekliyoruz! Hamur
mayalanmayınca, güzel pişmez tadı olmaz olsa gerek diyorum, söylerken kendimi sizlerle
sevgiyle yoğrulmuş yüreğimle beraberce fırında pişerken pişmeyi bekliyorum…
Bu dert yanmaktan öte ,yaşanılan
haksızlıklar karşısında olanların feryadını duyarak yüreğimin parçalanmasıdır, kendini
bilmezlerin insan hayatına pranga vurarak kölesiymiş gibi davranan sefillerin
yaptıkları zulmü görünce çatlıyorum parçalanırken dikiyorum gönlümü aşkla
sabırla…Mesela evlenmekte helal boşanmakta helal şimdi sen boşanırken hayır
benim malımsın diyerek karşındaki eşini kölen gibi görür, ona yaşama hakkını
vermezsen bu ne insanlığa sığar ne de vicdana, asacaksın böylesi insanları
yolun ortasında veya ömür boyu hapis karanlık tek başına bir hücrede…
Racon kesmekte nedir? O eşindi dün,
bugün nasıl olurda düşmanınmış gibi davranabilirsin şerefsizzzzz…Bunca
olumsuzluklara rağmen bir gülümseme bulmanın peşin değil miyiz? Ah yine yüreğim
şişti patlayacak gibi! Kendi ellerimle dokunamıyorum/dokunamıyoruz gönüllere
yazmak dokunma iken kifayetsiz kalıyor, iki üç kişi bizim dışımızda olandan
başka okuyan yok, bu nefret dolu insanların da okuyası yok o zaman boşa mı
yazmış oldum bilemiyorum! Anlayamıyorum!
Ses çıkarmadan çıt çıkarmadan seyirci kalmak, en büyük zulüm çekiyorum bu zulmü
dokunamadan engel olamadan! Dikiş tutmayan bunca yaşanmamışlıkları dikmek çok
zor!
İman gücümle yaşarken, eksik olan
bendeki imanımın beni /bizi güçlü kılmayan sebepleri o kadar çok ki, hangisini
sayayım? Yoksa imandaki güç, böylesi düzensizliği olumsuzluğu zulmü bir anda
bitirtmeye muktedir iken, bizlerde ki eksik olanı bulamadan buna gücümüzde
yetmeyecek, beklemek kaderimiz desem olacak mı olmayacak mı doğru mu yanlış mı
biliyorum onu da bilemiyorum, sabırla bekliyor ve uzaktan seyir etmenin
sancısıyla yaşıyorum/yaşıyoruz vesselam, selamlarımla.
Mehmet Aluç