…
Fatih
Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinde kılıç hakkı olarak aldığı Ayasofya’yı
kiliseden camiye çevirdi. Sonra da vakfa devretti. Fatih; “Burada her kim
camilikten çevirecek olursa Allah’ın, Peygamberin, meleklerin, duası makbul
insanların laneti onlar üzerine olsun” diye beddua ediyor. Cami statüsü 24
Kasım 1934 yılında müzeye dönüştürülerek bir inkıtaya uğruyor. Şartlar değişince kurallar da değişiyordu.
Zamanın tasarruf sahibi 1956
yılında Adnan Menderes’e; “Ayasofya’yı aç da kelleni kurtar” demişti. Ama
Adanan Menderes söylenenleri ya anlamadığından ya da gücü yetmediğinden
Ayasofya’yı açmak ona nasip olmadı. Ve kelleyi de kurtaramadı.
Danıştay
10. Dairesi 24.11.1934 tarihli bakanlar kurulu kararını iptal etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hazırlıkları süratle tamamlayarak 24 Temmuz 2020 Cuma
günü, Cuma namazıyla birlikte ibadet açmayı planlıyoruz” sözleri özellikle batı
ülkelerinde deprem etkisi yarattı.
Ayasofya cami olmaktan daha öte, “Roma imparatorluğunun tarihe gömülmesi ve Hıristiyan Batı ülkelerinin hezimetini” temsil eden önemli bir sembol olmasıdır. Başta Ortodokslar olmak üzere, Hıristiyan ülkelerden eleştiri ve tepkiler gelmeye devam ederken, Türkiye’nin ‘İslamileşme ve Osmanlıcılığa dönüş’ olarak görülmektedir. Sırf bu coşkuya katılmak için farklı Müslüman ülkelerden namaz kılmak için Türkiye’ye gelmek isteyenler olmuştur.
ABD
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ‘karardan hayal kırıklığına uğradıklarını,
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ve Demokrat Parti Başkan Adayı Joe Biden ‘büyük
üzüntü duyduklarını’ ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı ‘Hıristiyanlar
için bir hakaret ve aşağılama’ olduğunu açıkladı. Kremlin sözcüsü ise “Bu iş
Türkiye’nin iç işidir” dedi. BEA, Suudi Arabistan ve Mısır, Ayasofya’nın
açılmasını kınarken, Malezya, Katar, İran, Pakistan, Umman, Filistin ve KKTC
gibi ülkelerden ise destek masajları geldi.
Patrikhane;
“Karar Ortodoks Hıristiyanlara bir darbedir. Zira Ortodokslar için Ayasofya,
Katolikler için Roma’daki Aziz Petrus Katedrali gibidir” diyordu. İki gün
boyunca sesi çıkmayan Papa gelen baskılar üzerine; “Ayasofya’yı düşünüyorum,
çok acı çekiyorum” diyor ona Orhan Pamuk’ta katılıyordu. Orhan Pamuk’ta
“Ayasofya’nın camiye çevrilmesi dünyaya –Biz artık seküler değiliz- mesajıdır.
Benim gibi milyonlarca seküler Türkiyeli bu karardan dolayı gözyaşı döküyor,
üzüntü duyuyoruz. Ama seslerimiz işitilmiyor” diyordu.
Doğru
olmayan bir kararla 86 yılı gibi uzun bir süre zincirlenerek bir ayrılık
yaşansa da, son asrın olayı olarak hak teslim edilmiş, adalet yerine konmuştur.
Ayasofya Hilal ile Haç’ın kavgasıdır. Ayasofya Fatih’in
emanetine sahip çıkmak, bağımsızlık demek, bir çağın kapanması bir çağın
açılması demektir. Batıya meydan okuyan işaret fişeği demektir. Hedefim var,
iddiam var demektir.
Ayasofya’nın açılması; “Biz
camiyi cemaati sevmiyoruz, Müslümanlardan hazzetmeyiz” diyenlerin bir yerlerini
acıtması gayet doğaldır. Birilerini ne kadar acıttıysa, o birilerinin ağzını
bıçağın açmaması bile gayet normal değil midir? Hatta onların Ayasofya’dan
yükselen ezan sesleriyle –yaşayan ölü oldukları için- kanları da donabilir.
Ayasofya’nın
camiye dönmesi sebebiyle, Yunan başpiskoposu “Bugün tüm Hıristiyan âlemi için
bir yas günüdür” diyerek bayraklar yarıya indirilerek yas ilan ediliyordu. Ayasofya’da
kılınacak olan Cuma namazı için davet edilen Abdullah Gül de bu daveti ret edenlerden
biri oluyordu.
Erdoğan’ın
Ayasofya camiine girişi sırasında secde ayeti okununca topluca tilavet secdesi
yapıldı. Erdoğan da cemaate katıldı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hutbeye
elinde kılıçla çıkıyor, cami olmasını hazmedemeyenlere mesaj veriyordu. Osmanlı
da padişahlar tahta çıkma törenleri Cuma günü yapılır ve hutbe de kılıçla
okunurdu. Ayasofya’daki Cuma namazına iştirak edenlerin sayısı 350.000 kişiyi
geçiyordu.
...
Ant.- 240720