Henüz 6 aylık memurken, bir köy muhtarının
işlediği fiilleri nedeniyle Muakkik olarak görevlendirilen Murat Bey; bu
görevin ne olduğunu bilmiyordu. Sorumluluğu ve görevi için epeyce araştırdı,
örneklere başvurdu ve muaffak oldu öğrenmeye. Kendini savcı gibi hissetmeye
başlamıştı bile. Şahıs ölü insanlar üzerine Samsun Ziraat Bankası’ndan adlarına
imza atarak tonlarca gübre ve tohumluk buğdayları zimmetine geçirmişti. Ayrıca
diğer çiftçilerinde borçlandıkları
Miktarda ki tohum ve gübreyi
eksik teslim etmişti. Köyün ileri gelenlerinden cesur bazı kişilerin müşterek
şikâyeti üzerine Kaymakamlıkça Lüzumu Muahkemesi için başlatılmıştı soruşturma.
Gerekli tebligatlar yapılarak ifadeleri
alınmak üzere celp edildiler, müştekiler, şahitler ve sanık muhtar daireye. Tüm
ciddiyeti, konuya hakimiyeti ile soruşturmaya başladığında sıra sanık muhtarın
ifadesine başvurulmaya gelmişti. Orta yaşlarda, pardüsesi omuzun da, kalın taşlı tesbihi elinde ukalaca ve
genç muakkiki umursamadan girdi odaya.
Sertçe onu uyarmış ve kendine çeki düzen vermesini sağlamıştı Murat Bey. İlk salvoyu
yiyen Muhtar daha dikkatli davranmaya mecbur kalmıştı. Ama yinede kendisini
çocuk olarak gördüğü her halinden belliydi. Bunu sezen muakkik köşeye sıkıştırdı
onu sorularıyla. Ve çöktü kaldı Muhtar efendi. Baktı yalvaran gözlerle.
Tahkikat birkaç ay sürdü konunun çetrefilliği ve şahitlerin sayısının çok oluşu
nedeniyle.
Durumun vahametini
anlayan muhtar; tavassutta bulunmaları için onlarca hatırı sayılan insanları
devreye soksa da, Murat Bey idealist tutumu karşısında yakalayamadı hiçbir
olumlu neticeyi. Kendisini ziyarete gelerek, özel görüşme talebinde bulunan
muhtarı müsait olan bir odaya alarak çay ısmarladı ona. Bir müddet sonra,
misafirperverliğinden cesaret alan Muhtar : “ – Araştırdım, bir ahşap evde onca
insan yaşıyorsunuz. Onlara sen bakıyorsun. Beni bu işten kurtar, biri Samsun’da
olmak üzere istediğin iki daire alayım sana. Rahat edersiniz. “ deme cüretini
göstererek, bohça gibi yaptığı büyük mendilini masaya bıraktı “- Bunlarla da
piyasaya olan borçlarını ödersin !”
dediğinde, ayağa kalkan genç muakkik patlattı tokatı suratına. Bohçasını
alarak apar topar kaçtı attığı tekmeyi kıçına yemeden. İlk defa böyle bir
olayla karşı karşıya kalınca; durumu anlattı daire amirine. Onu karşısına alıp sakinleştiren Vural Bey; “ –
Rüşvet almaman elbette çok güzel bir davranış, ama bu yüzden adamı tokatlaman
yanlış. O şimdi başka bir mizansen yaratıp Kaymakam’a şikayet edecektir seni.”
diye telkin ve tembihte bulundu. Dediği gibide olmuştu. Kaymakam’a giden o
koskoca Muhtar, onun rüşvet istediğini vermeyince de tokatlayıp tekme attığını
söylemişti. Daire amirinin telefonu çaldı, arayan Kaymakam Bey’di. Olup biten
kendisine anlatılınca; o da muhtarı makamından kovmuştu.
Fezlekeyi
tamamladı ve “ Lüzumu Muahkeme “ gerekir kanaatı ile İta Amirine teslim etti.
İlçe İdare Kurulunda oy birliği ile kabul edilen fezleke mahkeme edilmek üzere
C. Savcılığına gönderilmişti.
Aradan
aylar geçti, kapısı çalınmadan palto
omzunda, kalın taşlı tesbihini sallayan muhtar ve kendisinden davacı olan o gurup
girdiler içeriye. “ – Buyurun oturun, hoş geldiniz, çay ısmarlayayım. “ dedi
genç memur. Alay edercesine bakan Muhtar : “ – Ben çocukların çayını içmem. İyi
bak bize; arkamdaki davarlar beni şikayet etmişlerdi. Şimdi hazır olda
duruyorlar. Sen kabul etmedin teklifimi de ne oldu ? Başkaları yedi ve ben
özgürüm. Büyü biran önce ve otur borç
harç içinde o köhne, kırık
dökük evde!” dedi ve sertçe çekti kapıyı. Gidiş o gidiş. Çok şey öğretmişti
hayata ve gerçeklere dair bu olay. Ve hala devam etti o evde oturmaya.
Aradan 10 yıl
geçmişti. Meyveli ağaçların kesim ve nakli için biriken dilekçelerin keşfine
gitmek üzere kiraladığı araçla, soğuk ve karlı bir havada yola çıktı Murat Bey.
Keşif sonrası arıza yapan aracın tamiri için mola vermeleri gerekince, bir
kahvehaneye girdi. Doluydu tıklım tıklım, göz gözü görmüyordu sigara
dumanından. Televizyon yüksekçe bir yere konulmuştu ve onun dibindeki bir
masada sadece bir kişinin oturduğunu ve pür dikkat televizyon seyrettiğini görünce
sevinerek gitti o masaya ve izin istemeyi ihmal etmeden oturdu. O şahıs duymadı
bile. Gelen garsona sipariş vererek 4 bardak çayı içti peş peşe. Bir ara adam kendinden
tarafa bakınca o meşhur muhtarı gördü. Hala aynı derecede kaba saba biriydi.
Hiç ilgilenmedi bile kendisiyle. Aracın tamir edildiğini işaret eden şoförüne “ -geliyorum
“ dercesine işaret etti. Hesabı almak üzere gelen garsona muhtarı göstererek
parayı ondan almasını istedi. İtiraz etti muhtar :” – Ben mi davet ettim seni.
Kendin oturdun. Ver içtiğin çayların parasını!” “-Ayıp olmuyor mu muhtar?
Misafirin sayılırım. Tanımadın mı beni ?” diye cevap verince; dikkatle
kendisini adeta inceleyen muhtar :”