GÜNAHKAR VE ERMİŞ

Bir gün bir günahkar, bir ermişe geldi ve dedi: “ Ey ermiş, günahlarımın ağırlığından nasıl kurtulabilirim? Öyle kötülükler yaşadım, öyle kirli ki içim, kendime bir yabancı gibiyim.” Ermiş, “Anlat” dedi ona, “ne kötülükler yaptın?” “Bir hırsızım öncelikle” dedi günahkar. “Geceleri evlere girdim ve insanların mallarından çaldım. Emeklerini çaldım onların, heveslerini. Hayatlarından çaldım yaşanmış ve yaşanacak.” “Bu kötü” dedi ermiş. “Sen sadece onların biriktirdikleri malları değil, o mallarla, onların biriken günahlarını da çaldın. Ve zararda olan sensin. Onlar mallarını kaybetti ama asıl kaybolan sensin. Onlara iyilik ettin, kendine kötülük. Ama bil ki, herkes biraz hırsızdır. Ben de. Kimi başkasından çalar, kimi kendinden. Ben kendi hayatımdan çaldım. Kendimden çaldığım zamanları, ibadete harcadım. Nefsim, belki de davacıdır benden.” 

“Sadece bu da değil” dedi bunun üzerine adam. “Daha çok günahım var. Bir kere, hiç sevmedim insanları. Alay ettim onlarla, yüzlerine karşı ve arkadan. Dedikodu ettim en çok, kavga ettim, didiştim. Hiç sevmedim insanları hep nefret ettim.” “Üzülme” dedi ermiş adama. “İnsanlar da senden nefret etti. Onlar da didişti seninle, onlar da kavga etti. Doğrusu ya, ben de sevemedim belki insanları. Yaşadım hep kendime. İnsanlara vereceğimden kısıp, kendime verdim.” 

“Ayrıca” dedi adam, “büyük bir günahım daha var ki nasıl diyeceğimi bilemiyorum. Ben katilim yüce ermiş! Bir insan öldürdüm. Hayatını yarıda kestim bir bıçak gibi, yaşayacaklarını yok ettim, geleceğini söndürdüm.” “Evet” dedi ermiş, “bu gerçekten büyük bir günah. Ne hissettiğini biliyorum çünkü ben de yaşadım bunu. Ben de nefsimi öldürdüm. Senelerimi tükettim hiçlik yolunda. Farkımız yok aslıda, görüyorsun. Ben de senin gibiyim.”

Düşündü bunu adam, düşündü ve dedi ki: “Madem farkımız yok, yüce ermiş, madem benim gibisin, ben de senin gibi olmalıyım. Oysa bir kedinin oynaması gibi yumakla, boğuşmaktayım günah yumağı hayatımla. Bir kördüğüm içinde, büyülenmiş gibi, tüm varlığımı dolayıp iplere, çözmeye uğraşmaktayım bilinçsizce. Madem aynı günahları yaşamadayız yüce ermiş, madem senin gibi olmalıyım, elimi ayağımı çekip bu yumaktan, ben de zararsız günahlar yaşamalıyım.” 

Ve böylece ermiş, günahkarı günahlarının ağırlığından kurtardı. Onun da kendisi gibi olduğunu göstererek, onu da kendi gibi yaptı.

 

KUYUDAKİ SES

Etrafı ile irtibatını kesmek istercesine yüksek duvarlarla çevrili , viraneleşmeye başlamış yüksekçe bir evin avlusunda ; sağa sola dağılmış sonbaharın emareleri. Kurumuş dallara eşlik eden geniş yapraklar adeta oynaşırcasına birden çıkan fırtınada ve avlunun hemen hemen ortalarında bir yerde açılmış , yılların birikintisi ile dolu bir kuyu.

 

Kışa hazırlıkta tabiat; güz sonu işte. İnsanın içini ürperten bir sessizlik, sisli ve sırlı bir gecede ; etrafın sakinliğinden emin karanlığa sığınmış birkaç yarasa, baykuş, kurt, çakal ve anlaşılmayan daha niceleri gezinmekte. Kısa ötüşler ulumalara karışmakta adeta.

 

Böyle bir tasvirde; geniş omuzlu, oldukça uzun boylu, heybetli, kahverengi gözleri çok derinlerde şaşkınca etrafa bakınan, bezgin , sırtı epeyce çökmüş yaşlı bir adam çıktı o köhne evden gecenin meçhullerine. Gölgeler yüzüne yapışmışcasına ve tarifsiz bir hüzün gözlerinde. Telaş ve merakla , heyecandan kısıkça seslendi etrafa : “ Gülten!.. Gülten !... Neredesin ? “ 

 

Daha sert ve haşin esti rüzgar, ay saklandı bulutların arkasına. Bir sessizlik başladı hüküm sürmeye. Olacaklara şahitlik etmekten imtina için çekingenlik, tabiatta bile. Sustu baykuşlar, kanatlarını topladı yarasalar, ulumadı köpekler. Ateşler söndü, oralara sessizlik ve durgunluk çöktü.

 

Son bir umutla ağır aksak yaklaştı kuyuya yaşlı adam. Eğildi baktı dipsiz karanlık kuyuya ve fısıltıyla ürkekçe seslendi : “ Oradamısın  yoksa ? “ Hiçbir yanıt gelmedi karanlıktan. Daha da eğildi tıkanan nefesi ile ve taradı, bakınıp durdu kuyuya. Bir yosun kokusunda; durgun ve karanlık sudan başka bir şey yok gibiydi sanki. Daha dikkat kesilince bir el görür gibi oldu suyun yüzeyinde açılıp kapanan. Ve elini uzattı… Uzadıkça uzadı eli ve tuttu o elleri. Yukarıya doğru çekmeye başladı son bir kuvvet ve çaba ile… Kalın gri bulutların arasından çıkan bir ay gibi parlayan gözlerini gördü sonra. Gülümsüyordu o kahverengi gözleri, yanaklarında bir gülücük teşekkür edercesine. Ve çıkardı onu sudan; üşümüştü, kurulayıp sarıldı ısıtırcasına. Can buldu kadın yeniden. O atıldığı, karanlık serin kuyudan kurtulmuş yeniden merhaba demişti yaşama.

 

Yorulmuştu adam, nefes nefese, titreyen ayakları daha fazla taşıyamadı onu ve çöktü yere öyle kaldı birden. Vahşi bir kaplan gibi çalıların dibinden sinsice yaklaştı bir gölge ve tuttu o bitkin adamı ayaklarından. Diğer tarafından ise kadın. Ve attılar o az önce çıkarıldığı dipsiz kuyunun soğuk sularına yardımlaşarak. Soğuk suda kendine geldi adam ve haykırdı: “ Nankörler ! Kahpeler!..” Acı ve hüsranla haykırırken; parçalara ayrılıyordu bedeni inceden. Keskin cam kırıkları gibi feryadı dağılıp delip geçiyordu geceyi. Zerrelere ayrıldı bedeni yaşlı adamın ve aktı gitti denizine.

 

Kuyuda ; pislikler içinde canhıraş yaşayan ve yaşlı adam tarafından kurtarılan genç kadın, topladı evini barkını ve terk etti ; yerleşti körfeze. Gül gibi teni ; vicdanın rengini aldı zamanla ve karardı baştan başa…

 

Bir gün o simsiyah teni ile ; körfezde bir kumsalda güneşten yanarken kendini attı denize. Dalgalar yüzüne tükürür gibiydi ve tenine adamın zerreleri bulaştı, her zerresi döndü yangın yerine. Sahile çıktı korkarak şaşkınca. Olup bitene bir anlam veremeyen kadın ; bir midye kabuğunu aldı avucuna.. Bir ses duydu :” Kahpe ! Nankör ! Kancık ‘” O ses yaşlı adamın haykırışıydı. Ve hiç susmadı kulaklarında …

 

( Mana Aleminin Gücü -- Meseller 2 -- başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 30.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.