Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 26.12.2016
Okunma Sayısı : 1493
Yorum Sayısı : 4


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesine göre Türkiye, Yunanistan 
ve İngiltere'nin Kıbrıs'ta anayasa düzeninin yeniden kurulması amacıyla, derhal görüşmelere başlaması 
gerekmekteydi. 

Bu sebeple düzenlenen Birinci Cenevre Konferansı 25 Temmuz 1974'te toplandı ve 6 gün sürdü; 
30 Temmuz'da imzalanan Cenevre Antlaşması ile sona erdi. 

Üç Dışişleri Bakanı, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Türk ve Rum olmak üzere iki otonom idarenin mevcut 
olduğunu kabul ettiler ve bundan doğan sorunları gelecek görüşmelerde görüşmek için anlaştılar.

Madem ki bir işe kalkışmıştık, başarılı olduk demek için çok ödün vermemeliydik. Heyecan içinde
gelişmeleri takip ediyorduk.

Protokol'de garantör devletlerle Türk ve Rum toplumlarının temsilcilerinin katılacağı II. Cenevre 
Konferansı'nın 8 Ağustos 1974 günü toplanması öngörülmüştü. İkinci konferansa kadar Rum ve 
Yunan askerlerin Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekiyordu ancak bu gerçekleşmedi. 

Ayrıca Rumlar ve Yunanlar, Türk bölgelerine saldırılarını sürdürüp birçok Türk'ü esir almış; özellikle 
Muratağa, Atlılar, Sandallar ve Taşkent gibi yerlerde Türk halkı kuşatma altına alınmıştı.

Bu durum hepimizi çok üzüyor, bir an önce ne olacaksa olsun diyorduk. Belkide ateş kesi bozarak 
İkinci bir Harekat gerekiyordu. Ama gerekenin yapılacağından da kuşkumuz yoktu.

İkinci Cenevre Konferansı 8 Ağustos 1974'te başladı. Türk tarafı Kıbrıs'ta coğrafi esasa dayalı federatif 
bir devlet biçiminin benimsenmesini önerdi ancak bu öneriyi Rum tarafı kabul etmedi. 

Türk askeri yetkililer Rum kuvvetlerine daha fazla zaman kazandırmamak, köprü başındaki Türk 
kuvvetlerinin ve Türk köylerinin güvenliğini sağlamak, birinci harekat sonucunda sağlanan üstünlüğü yitirmemek için, Türk hükümeti ise Türk köylerinde soykırıma devam edildiği haberlerinin gelmesi 
üzerine 14 Ağustos'ta ikinci harekatı başlatma yönünde hem fikir oldular.

Cenevre'de sürdürülen görüşmeler sırasında anlaşmanın mümkün olmadığı kanaati kesinleşince 
harekâtın yeniden başlatılacağı anlamına gelen "Ayşe Tatile Çıksın" (Ayşe, Turan Güneş'in kızı Ayşe 
Güneş'in adıdır.) parolasını Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Başbakan Bülent Ecevit'e bildirdi.

O günlerde bu parola hiç dilimizden düşmedi. İkinci Harekatın böyle zekice bir şifreyle başlatılması 
halkımız arasında günlerce konuşuldu durdu.

Evet bu paralo ile başlayan İkinci Barış Harekatı bizleri yeniden heyecanlandırmış ve umutlandırmıştı.

14 Ağustos saat 02:20'de konferans bir sonuç alınamadan dağıldı. 14 Ağustos 1974 sabahı saat 04:30'da 
Kıbrıs'taki Türk birlikleri harekete geçtiler. Doğu yönünde başlayan bu saldırı harekâtını 15 Ağustos 
1974'de Komando Tugayı ve Kıbrıs Türk Alayı Kuvvetleri'nin batı yönündeki saldırı harekâtı izledi ve 
Türk birlikleri Kıbrıs'ın kuzey kıyısında doğudan batıya doğru bir dörtgen çizmeye başladılar. 

Bu dörtgenin bir tarafı kuzey kıyısı, öteki kenarı ise Atilla Hattı olarak bilinen merkezi Lefkoşa 
olmak üzere doğuya ve batıya yayılan hattı. Varılması planlanan son hedefler doğuda Magosa, batıda ise 
Lefke idi. Çarpışmalar daha çok ilk gün ve Omorfo, Lefke, Çatalköy ve Ortaköy'de oldu. 

İkinci Barış Harekâtı'nın üçüncü günü sonunda Ada topraklarının %38'i ele geçirildi ve hedeflenen 
Magosa- Lefke hattına ulaşıldı. Ancak Rum kuvvetleri çekilirken geçtikleri Türk köylerini yakarak 
silahsız insanları katletti. Toplu katliamlar, harekâtın bitiminde ortaya çıkarıldı.

Yunan Temyiz Mahkemesi cuntacılar hakkındaki dava sonunda 21 Mart 1979 günü 2558/79 sayılı şu 
kararı verdi:Zürih ve Londra andlaşmalarına göre Kıbrıs'a yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. 

Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör devletlerden biridir. Esas suçlular 
darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu suretle de bu müdahalenin koşullarını hazırlayan Yunan 
subaylarıdır.

Kıbrıs Barış Harekatı sonunda tarafların kayıpları şöyleydi: Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 Kara, 
65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam: 498 şehit ve 1.200 yaralı vermiştir. Kıbrıs Türk 
tarafı ise, 70 mücahit ölü, 270 sivil ölü, 1,000 yaralı. Kıbrıs Türkleri genel olarak 1672 şehit 
ve binlerce yaralı vermiştir. Rumlar ve Yunanlar ise 4 bin ölü, 12.000 yaralı vermiştir.

Savaşın dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerleri de kayıp vermişti: 3 Avusturyalı asker 
ölmüş, 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker de yaralanmıştı.

1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 
kurulmuştur.

Mehmet Fikret ÜNALAN
Otuz beşinci bölümün sonu
( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Otuz Beşinci Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 26.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.