Hikaye / Yaşamdan Hikayeler

Eklenme Tarihi : 20.12.2016
Okunma Sayısı : 1317
Yorum Sayısı : 3


Zordu çok zordu altmışlı, yetmişli ve seksenli yıllarda genç olmak, öğrenci olmak.  Ben altmışlı 
yıllarda henüz çocuktum. Ama yetmişli, seksenli yılların acısını ziyadesiyle yaşadım.

Altmışlı yıllar dünyada "bir önceki on yılda ekilen tohumların iyi ve kötü hasatlarının alındığı
yıllardı. Sonuna doğru büyük kaoslar yaşandı. Dünyayı yavaş yavaş uyuşturucu belası sarmaya
başlarken, ırkçılık artmış, bundan Türk Milleti'de nasibini almış, yavru vatan Kıbrıs'da Rumların 
katliamları ile karşı karşıya kalmıştı. Küba'da Castro devrimi olurken, Çin'de Mao kızıl muhafızları 
rejim muhaliflerinin üzerine salmış Nelson mandela ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Daha 
neler, neler..."

Yine altmışlı yıllar Türkiye'de aşırı sol diye tabir ettiğimiz devrimci hareketin kendini tam
olarak hissettirdiği yıllardı. " Özellikle 68 kuşağı Türkiye solunun tarihinde önemli bir yer almış 
kuşaktır." 

Ancak, Türkiye de sol onlarla başlamış değildir, Osmanlı döneminde 1910 yılında Hüseyin Hilmi 
tarafından kurulan Osmanlı Sosyalist fırkasına kadar gider. 68 kuşağının özelliği solun özellikle
gençler arasında topluma yayılması tanınması hatta desteklenmesi noktasında sağlamış oldukları 
başarıdır.

O zamana kadar sadece bazı aydınlar yazarlar çevresinde desteklenen tartışılan sol düşüncenin
yayılması konusundaki gelişme sadece Türkiye ile de sınırlı değildir.

Dünyanın genelinde sol hareketler kapitalizm karşıtlığı yayılmıştır. Bunda tabi ki iletişim çağının 
ilk adımlarının yine bu dönemde atılmaya başlamış olması ve iktisadi anlamda bir durgunluğa 
girmiş olan kapitalizmin zayıflamasının payı olduğu kadar, İkinci dünya savaşı esnasında doğan 
bu çocukların bu savaştan en karlı çıkan Sovyetler birliğinin gücüne duydukları hayranlık ve 
beraberinde pek çok ülkede devrimlerin gerçekleştiği tarihsel sürece denk gelmiş olmalarının 
etkisi de vardır. 

Ancak Türkiye de bu sol hareket Altmış sekiz yılında daha çok tam bağımsızlık ideali etrafında 
birleşir aslında istenilen daha çok Kemalist devrime sahip çıkmak ve Amerikan karşıtlığı Amerika
düşmanlığıdır.

Ülkücülük ise, aslında Türk-İslam Ülküsü çerçevesinde politika üreten siyasi bir Türkçülük
hareketidir. 

Bu siyasi hareketin nihai hedefi, tüm dünyanın ve insanların adilane bir şekilde yönetildiği küresel 
siyasal yapının sağlanması daha sonrasında ise İslam öğretilerinin insanlığa doğru kanallardan 
aktarılmasıdır. Ancak Altmışlı yılların ardından yetmişli yıllarda sol hareketin güçlenmesi nedeniyle 
etki tepkiyi doğurmuş, Ülkücü Gençlik silahlanıp mücadeleye girmiştir.

İşin doğrusu her iki kesimde dış güçler tarafından, özellikle Amerika ve Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği tarafından desteklenip yönetilmiştir.

Tüm bunların sonucunda bir sürü idealist genç ya öldürülerek, ya da başka şekilde bunun bedelini
çok ağır şekilde ödemiştir.

Bütün bu hareketlerde dönemin siyasi partilerininde çok büyük hataları olmuştur. Bazı gruplar
Siyasi partilerce desteklenmiş. Eylemlere göz yumulmuş. Kim iktidarda ise onun borusu ötmüş.
Kıbrıs harekatı bir nebze bu hizipleşmeleri, gruplaşmaları ortadan kaldırmış. Milli birlik beraberlik
sağlanmış, ama çok geçmeden her şey yine eskiye dönmüştür.

20 Temmuz 1974 yılında yapılan Kıbrıs barış harekatı sırasında on yedi yaşında olduğum için 
bu dönemi çok iyi hatırlıyorum. Zaten ne olduysa bu harekattan sonra oldu. O yıllar gücümüzü,
vatan severliğimizi tüm dünyaya gösterdiğimiz, hatta tüm dünyayı karşımıza aldığımız yıllardı.
Ne yapılan tehditler, ne konulan ambargolar bizi yıldırmamıştı. Ama dedim ya çok uzun sürmedi.
Ne yaptıysak yine kendimiz yaptık ve el birliği ile ülkeyi kaosa sürükledik.

Yirmi dokuzuncu bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN



( Bin Dokuz Yüz Seksene Doğru (Yirmi Dokuzuncu Bölüm) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 20.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu