1
Çoğu zaman evin erkekleri, eşleri ile beraber gider alış
verişe. Yani biz de böyle en azından sizi bilmem. ''Bizde de genelde öyle''
dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bizim Türk Toplumunda her ne kadar kadınlarda
çalışıyor ise de genelde eve ekmek getiren erkek milletidir. Durum böyle
olunca, herhangi bir alışverişte parayı harcarken de erkekler kılı kırk yararak
hareket etmek durumunda kalmaktadırlar. Tabi ki ''Yuvayı yapan dişi kuştur.''
Lafını biz hiç bir zaman yabana atmış değiliz erkek milleti olarak. Onlar
olmasa hem vallahi hem de billahi halimiz nice olur. Lakiiiiiiiiiin bu işin bir
de bütçe yanı var değil mi? O zaman biz de ne yapıyoruz Hatçe'ye değil de
bütçeye bakıyoruz. Büyük marketlerde eşlerimize, ne kadar az para harcatır isek
bizden iyisi yok değil mi ama? Şimdi aşağıda sizlere, dostlarıma, arkadaşlarıma
bunun ile ilgili taktikler vereceğim, beni can kulağı ile dinleyin ve de
dikkatlice okuyun hemi...
Bir kere ilk yapacağınız iş gideceğiniz market konusunda seçim yapmaktır. Bu
marketlerin büyüğü de var, küçüğü de... Hemen eşinizin beynini yıkamaya
başlayın azizim. O adı her ne ise (reklam olmasın diye yazmıyorum) küçük
markette bir kere ürünler daha ucuz ve kaliteli dediniz mi hatuna, kafasında
soru işaretleri mutlaka çakacaktır. Çakmıyorsa da mutlaka ısrar edin. Bir iki
ürününü mesela göklere çıkartın. ''Hanım buranın bir peyniri var aklın durur,
böyle peynir yememişsindir.'' Ya da ''Buranın tezgâhtarları müşteri ile bir
ilgileniyorlar bir ilgileniyorlar sorma gitsin. Hem de meyve sebzeleri sudan
ucuz.'' gibi sallayın sallaya bildiğiniz kadar. Korkmayın arkanızda ben varım.
Kim diyor derler ise atın benim üstüme...
Velev ki hanımı küçük markete dalmaya ikna edemediniz de gittiniz daldınız
büyük markete. Ne yapacaksınız? Hanım reyonları gezerken siz başka yerlere
bakıyormuş gibi yapın, ama yan gözünüzde onda olsun yine çaktırmadan. Pahalı
mallara yöneldi mi, palavralarınızı bir bir sıralayın. Sucuk mu alacak? ''Ya
bizim komşu Şerafettin Bey geçen almış o sucuktan hiç beğenmemiş, siz fiyatına
bakmayın yaramaz o sucuk, yaramaz dediydi bana.'' deyiverin gitsin. Hanımınız
Şerafettin Beyi bir daha apartmanda görene kadar oooh seneler geçer seneler...
Gittiniz gittiniz bu seferde o en ünlü giyim mağazasından içeriye daldınız.
Ürünleri de pahalı mı pahalı diyeyim yani. Ne yapmak lazım? Çalıştırın bakalım
toriği. ''Hanım hanım bunların çoğu Çin Malı imiş hem de içinde kullandıkları
malzemeler kansorejen madde ihtiva ediyor imiş, ben de üç gün önce ki filan
fişmekan gazetesinden öğrendim de sana söylemeyi unuttum.'' Hanımınız yer mi bu
palavrayı? Belli olmaz kimisi yer, kimisi de yemez. Onun için illa yerler diye
de hazırlıksız olmayın yanınızda biraz para, kredi kartı filan bulunsun. Ne,
anlamadım kredi kartınızın limitleri dolu mu? E daha iyi ya, kasa da cırt cırt
öttü mü, hanım da ısrar etmez işte ne güzel... Muhtemelen hanımınızın da kredi
kartı vardır ve limitleri de sizinkinden yüksektir. Yanılıyor muyum? Bana hak
vereceğinizi biliyordum. Eee tabi ki kendi kredi kartınızı da, onun kredi
kartını da sonuçta siz ödüyorsunuz. Hadi hayırlısı Allah kuvvet versin size...
Et mi alacak hanımınız? Siz et kaç para biliyor musunuz? Biliyorsunuz tabi. O
zaman ne yapmalı? İstikamet tavuk ve piliçler, marş marş. Zaten, deli dana yine
hortlamamış mıydı? ''Nerede okudun herif?'' Cevap hazır olmalı mutlaka ''
Vallahi geçenlerde Time Dergisi on sayfa haber yapmış bunu.'' Külliyen yalan
Time Dergisi böyle şey yazmaz. Hanımınız biliyor mu bunu? İşte, burada
karınızın İngilizce bilmediğine ve Time Dergisinde ne yazdığı hakkında bir
fikri olmadığına bir seviniyorsunuz, bir seviniyorsunuz ki...
Gelelim büyük alış verişlere. Araba mı alacaksınız? Girdiniz bir Alman Arabası
ya da Japon arabasını beğendi hanımınız. Lakin bütçe işte bu Hatçe değil. Daha
önce de sermayeyi kediye yüklemişsiniz, kedi kendisine yüklenen sermayeyi geri
vermiyor, çok açılmışsınız. Ya Hatun bu Japon arabalarının öyle bir arızası
varmış ki Japon Hükümeti yüz on sekiz milyon Japon Arabasını geri çağırıyormuş.
Amma sıktınız ha yüz on sekiz milyon Japon Arabası çok uçuk bir rakam. Bari
usturuplu bir yalan atın da kadın da size inansın. Yüz on sekiz bin deseniz
olur mesela... Pahalı arabadan vazgeçirip, daha ucuz ve ekonomik arabalara
yönlendirdiniz mi siz de biraz rahat nefes alırsınız bütçe de üzülmez Hatçe'de...
Meyve veya sebze alacaksınız. Tabi ki ucuz olan meyve ve sebzeler sizin ilgi
alanınızda olan. Pahalı meyveler için palavralar hemen hazır. ''Kolesterol
yapıyor o baktığın meyve hatun, yanında ki sebze de onda da kolesterol var,
öbür yanda ki meyve hele o hele hele o kolesterolün en babası var onda diyeyim
yani.'' Yer mi sizin hanım bunları? Bence yemez, sizce de mi yemez? Niye
anlatıyorum ki ben bunları sanki? Hani şansınız denersiniz bir kere, ''Olursa
olur suyu olmazsa hamur suyu.'' da demişler. Şu sonbahar günü bende ki de ne
akıllar. Hiç işte öyle aklıma gelenleri yazıyorum naçizane. Hepinize en derin
sevgi ve saygılar...