Güzel
insanımız “Köylü”
Köy,
bütün ülkelerde, insan topluluklarının bir araya geldikleri en küçük yerleşme
düzenidir. Orada yaşayanlar, çoğunlukla çiftçidirler, tarlaları ekip biçerler,
hayvan yetiştirirler. Pazarımıza organik domates yumurta ve biber getiren, eskiden
yediğimiz tarla ürünlerini yeniden tadtıran bu çalışkan insanları gördükçe, çölde
narenciye, tohum yetiştiren İsrail’den narenciye ve tohum, 3-5 senedir pamuk
eken Yunanistan’dan da pamuk ithal ettiğimizi düşündükçe kahroluyorum. Dünya’da
tarım ürünlerinde kendine yeten 7 ülkeden biri iken bu duruma gelmemize
yanmamak mümkün değil. Köylü yurdun efendisi çarıklı erkani harpı” olmadığı
zamanlarda da dayanıklı bir sınıftı. Bir köylü için günde 10-15 km. yürümek çok
normaldi. Eskiden 35 km. yol yürümek yorucu ama olağan bir durumdu. Günümüzde
hafta sonları bir kaç kilometre yol yürümeyi ihmal eden bir topluma döndük. Ben
köylüleri bugün İmece usulü, sevgiyle ve temiz yüreklilikle hayatlarını
sürdüren, yılların çileleri ve tabiatıyla içli dışlı çoğu bayan olan eli
öpülesi, güler yüzlü doğal insanlar olarak bilirim. Pazarımıza organik meyve, sebze
ve yumurta getirmekte el emek yoğun tarla çapalamakta ve dağ bayır yürümekte ve
ürettiklerini yüklenip getirmekte ve bizleri sevindirmektedirler. Sahtekarlık
ve yalan dolan illeti olan kapitalizm köylümüzü etkilemekteyse de gene dimdik
tırnakları ve emekleri ile çalışmalarına devam etmektedirler. Maalesef gelen
giden iktidarlar köylünün oyunu almış gönlünü kazanamamışlardır.
Geleneksel
töre adetleri bize benzeyen Japonlar endüstri, ticaret ve sermayenin yeni bir
odaklaşma noktası olarak (Taiwan); müteahhitlik, pazarlama ve hizmet
alanlarında sivrilmiş bir beceriyi (Hong Kong); nefis bir iletişim şebekesini
(Singapur); muazzam bir mali sermaye birikimini Asya ekonomisine hızla
kazandırıyor. Türkiye’nin komşu İslami ülkeler ile dini beraberliği olmasına
karşın, ekonomik ve ticari ilişkileri hem dün hem de bugün geliştiremediğini
üzülerek izliyoruz. Uzunca bir süre toplumların temelini oluşturmuş köylü nüfus
ne geçmişte Feodal Toprak Sahiplerince, ne Osmanlıdaki gibi Tımar sahiplerince,
ne de günümüzdeki büyük/küçük bürokratik aydınlarca kollanmamıştır. Din ve gelenek
bağlılıkları yüksek köylü sınıfı. “Bir tas aşım dertsiz başım” zihniyeti ve
gelenekçilikleri, gelişmeyi önleyici bir özellikleri olarak ülkemizi etki
altında tutmaktadır.
Tarım
toplumlarından sanayi toplumlarına geçişte, işledikleri topraklarından ayrılıp
köhne şehirlerde fabrika üretim bantlarında bir çeşit sınıf atlama ve ilerleme,
gelişme heyecanıyla hor görülmüşlerdir. Bu geçiş süreci pek çok zanaat
gelişmesini olumsuz etkilemiştir. Köy Enstitülerinin kapatılması buna örnektir.
Haliyle zanaatkarlık köreltilmiş, köyden sanayi ve şehir yaşamına geçiş yönü
oldukça zayıf kalmıştır. Güçlü, ilerici ve gelişmeci bir burjuva ve orta sınıf
ortaya çıkamamıştır.
Köy
erkeklerinin hiç çalışmadıkları hatalı bir genellemedir. Gerçekten de işlerin
çoğunu hatunlara yıkıp, kahvede yan gelip oturmak, bütün kışı kahvede geçirmek
gibi yaygın kötü alışkanlıkları varsa da, canını dişine takarak çalıştıkları da
oldukça sık görülen bir husustur. Hatta, kendi köyündeki tarlasındaki işin
üstüne bir de gidip başka yerlerde ücretli çalışmaları da söz konusu olabilmektedir.
Ama atadan gördükleri şekilde kara düzen çalıştıkları için, çalışmalarının
getirisi gayretleri ile mütenasip olmamaktadır. Köylü toplum, kendi kendine
yeten, tatmin edici bir yaşam tarzı sürdürmeyi isteyen, birbiriyle, tüm
canlılarla ve yerküreyle uyum halinde yaşamaya çalışan, kentli veya kırsal
toplum insanlarından oluşur.
Köyler,
insanlara canlı doğa ile ruhsal bağlarını yaşama fırsatı verir. İnsanlar her gün
toprak, su, rüzgar, bitkiler ve hayvanlarla iç içe olurlar. Yiyecek, giysi,
barınma gibi günlük ihtiyaçlarını sağlarken, doğanın döngülerine saygılı
olurlar. Köylü insan şartlar ne olursa olsun saflığını insanlığını ve gülüşünü
esirgemeyendir. Günümüz dünyasının ana sorunu, materyalistik büyümenin yaşamlarımızda
sosyal ve ruhsal boyutun eksikliğini hissetmemize sebep olmaktadır.
1998
de, Birleşmiş Milletlerin 'En İyi 100 Uygulama' listesi arasında, ekoköyler en
mükemmel el emek onurlu yaşam modelleri olarak yer aldılar. Sosyal, ekolojik ve
ruhsal çöküntü ile mücadele etmenin etkili ve uygulanabilir yolu ekoköy
projelerine önem vermektir.
Erdil
Ünsal