Serbest Kürsü / Mektup

Eklenme Tarihi : 22.10.2009
Okunma Sayısı : 1835
Yorum Sayısı : 0
Esraya ilk mektup







Soruya verilen cevaptır :

Tarih:23 Ekim 2008 Perşembe 22:44:31

Selam…ile…
Ahh esra..Kızım….
Yazdıkların beni gerçekten etkiledi.Herşey için teşekkürler.Önce sorduğun soruya cevap yazmak istiyorum..Çok uzamazsa devam ederiz..
İnsanlar çocuklarına kendileri isim veririm zannederler.Halbuki ismimizi de (her şeyimizi yarattığı gibi,)yaratılış gayemize göre Allah koyar......
Bunun açıklamasını istersin tabii hemen,yapalım,izninle.
Annenin ismiyle kendi ismin hikmette ad ve soyadı gibi özel ismindir.
Ahirette bu isimle çağrılırsın.Ayşe’den doğma Esra gibi..Hatta mezara girdiğinde,defin işleminin sonunda hoca efendinin kabrin başında seslenişidir.
Hitabı; ya Ayşe kızı Esra diye başlar..
Bak sana ne diyeceğim.Anne ismini ve senin ismini arapça harflerle yazıp, birtakım matematik işlemden geçirince senin hangi burçta doğduğun,hangi yıldızın etkisinde olduğun ve nelerden hoşlandığın-hoşlanmadığın,tavırlarının hepsi bir bir bilinir.
Bu herkes için geçerlidir.
Bu bile, ismen, melekler katında,kitab-ı mübinde,levhi mahfuzda yani,kayıtlı olduğumuzu gösterir.Evrende hiçbirşey kaybolmaz.Şekil değiştirir de bir boyuttan bir başka boyuta gizlenir..Bilinç ve bilinçaltı gibi..Vakti gelince ortaya çıkar.Kıyamette günah ve sevapların çıkacağı gibi..
Maddi ilimlerin sınırsızlığı gibi manevi ilimler de sınırsız bir derya..Okyanus.. ve biz herbirimiz birer damla bile değiliz.
Çevrende gördüğün,görmediğin her şey aslında ilahidir.Yaşayan Allah,yaşatan Allahtır.Yaratan Allahtır,öldüren Allahtır...Kudret ve ilah tektir.O Allah’tır.
Sevmediklerimizi de,hatta tiksindiklerimizi bile Allah kutsi (RUH UL KUDDÜS) nurundan yaratmış.Bize hikmeti gereği bazı şeyler çirkin veya güzel gelir.
Biliyor musun; cinler bizim ve hayvanların dışkısını yerler.Bizler için protein ve bazı enzimleri üretirler....Bitkilerin;ciğerlerimizin çıktısı karbon dioksiti,hayvanların dışkısını özümseyip bize oksijen,meyve - sebze ürettikleri gibi.Şarap, üzüm suyunu hazmederek çoğalan bakterilerin dışkılarıdır.
Tuvalette ve hamamda yemek yemek yasaklanmıştır,haramdır.
Niye bilir misin...
Tuvaletler ve hamamlar cinlerin lokantası.Bizim kir ve pisliklerimizle kendilerine ziyafet çekmektedirler.
Bizim yediklerimiz de onlar için tiksinti veren şeyler olduğundan,hamamda ve tuvaletlerde bir şeyler yer içersek, iğrenirler. Eğer korunma enerjimiz yetersizse, bizi çarparlar.
Haklıdırlar....Biri bizim restoranımızda,yemek yediğimiz sırada, tiksinti uyandıracak bir şeyler yese, ona ne yaparız....
Her şeyin aslı nur....Her varlığın ruhu Allahın üfürdüğü ruhu...Hem de bölünemez,parçalanamaz.
Nefislerimiz farklı olsa da,farklı görünse de aynı nurdan yaratılmış...Aynı hamurdan yapılmış ekmekler gibi düşünebilirsin.Veya aynı kaynaktan doldurulmuş şişe suyu gibi..Ayrı ayrıyız ama aynıyız.Fark cesetlerimizde,huylarımızda,ama yine de birbirine çok yakın….Ana rahmine düştüğümüz anda hangi yıldızın etkisinde ve hangi burcun hangi evresinde isek,o yıldız ve burcun tesirini aldığımız gibi,anne ve babadan,soy genlerimizin etkisini de taşırız.Doğum saatimizde yine bir kere daha yıldızlardan ve burçların evrelerinden etkileniriz.Ana rahminde etkilenme ile doğduktan sonraki etkilenmenin şiddeti farklıdır.Ayrıca yaşadığımız çağın galaksi içindeki etkisi sürekli değiştiğinden,sürekli birtakım yıldızlardan etkilenme devam eder.Her doğanın beyni, farklı oluşumlardan dolayı farklı açıldığından, günlük etkilenmelerde her can için bir kez daha farklı farklıdır.Sen bütün bunlara,hastalıkları,aile içi farklılıkları,sosyal çevre etkilerini,eğitim çeşitliliğini ekle.İşte sana birbirine benzemez görünen çokluğumuz.
Ama belli bir formattayızdır.İnsanız.Aynı şeylerden zevk alır, aynı acıları çekeriz.Adem’iz Havva’yız
Bütün bunlara yaptığımız hareketleri,söylediğimiz sözleri eklemeliyim.
Kur’an-ı Kerimin bize bildirdiği bir gerçek var ki çok kişinin gözünden kaçıyor..Yaptığımız her davranışın bir anlamı olduğu,söylediğimiz her sözün az ya da çok tecelli ettiği gerçeğidir.Olur olmaz sözleri şaka şamata söyleriz.Meleklerin şakadan anlamadığını bilmeyiz.Onlar robot gibidirler.Nefisleri olmadığı gibi iradeleri de yoktur.Ne söylersek onu yerine getirirler.Bize tabi olmuşlardır.Secde etmek demek,itaat edin,ne isterlerse yapın demektir.
Sana küçük bir deneyimimi anlatayım….İçinden senin gibi biri yeterince çıkarım yapar.Sorduğun sorunun cevabı da inşallah içindedir.
Bir zamanlar,kızımın komşusu fena halde bunalmıştı.Yuvası yasak ilişki nedeniyle dağılmıştı...Kocası başka bir kadın tarafından ayartılmış,karısını ve çocuklarını terk etmişti.Ortalıkta kalan hanımefendi,cinayet işlemek üzere idi.
Kocasını elinden alan kadından başlıyor,severek evlendiği eşini,biri kız biri oğlan öz çocuklarını,sonra da kendini öldürme planları yapmış,gerçekleştirmek üzere olduğunu itiraf ediyordu.
Üstelik bu hanım,yedi yaşından buyana beş vakit namaz kılıyordu ve tarikat ehliydi.
Hiç bir zaman zikirden kalmadığını,namazını kazaya bırakmadığını, verilen bütün zikirleri yaptığını söylüyordu..
Ve
Adı, NALAN dı..Ağlayan..İnleyen demek....
Ailesi bilmeden ona,ağlayıp inleyip dursun diye Nalan ismini koymuştu..!!!
Ona, kendisinin içinde bulunduğu bu durumdan dua ederek kurtulabileceğini,ancak bana güvenmesi,dediklerimi aynen uygulamaya söz vermesini,bu sözü de Allah adına, asla vazgeçmemek üzere vermesini şart koştum.O tarikat zikirlerini hemen terk etmesi gerektiğini epeyce izah ettim.Ayet ve hadislerden örneklerle sakıncalarını anlattım.Yanlış zikirler aldığını ve bilmeden,kendi yuvasını kendisinin dağıttığını anlattım.Adının yanlışlığı kadar ibadetinin de yanlış olduğunu uygun dille izah ettim.
Tamam söz veriyorum dedi.
Bana inanmış,güvenmişti....Kendisine kırk gün sabreder, dediklerimi yaparsa işlerin yoluna girmeye başlayacağını,devamında,Allah’ın izniyle, o kadının kocasını terk edeceğini...Eşinin yuvasına dönüp kendisinden özür dileyeceğini,yuvasının yeniden mutlu bir yuvaya dönüşeceğini söyledim.
İmkansız hocam, o adam o kadını bırakıp ta gelmez,gelse de ben affetmem diyor,başka birşey demiyordu.
Gözleri iki çeşme iki pınar,ağlamaktan kan çanağına dönmüştü....
Bazen onunla birlikte ben de ağlıyordum...Anlattım anlattım...
Allah’ın herşeye gücünün yettiğine inanıyorsan,bu dediklerimin de olabilir,daha önce milyonlarca kere olmuş şeyler olduğunu kabul etmesi gerektiğini söyledim.Namazlardan sonra şu kadar,bu duayı oku diyerek, cenabı hakkın bir esmasını verdim....
Tamam dedi ve gitti.
Ne zaman istersen beni telefonla arayabilirsin, dedim....Kocanı ve o kadını şimdilik unut…
Öyle yaptık...
İlk yirmi bir gün çok çetin geçti..Sık sık aradı ve ne zaman,ne zaman dedi, ağladı...Devam ettirdim.....Seccadende, namaza durduğun zaman şöyle şöyle nurlar gördüğünde, kurtuldun demektir, dedim....
Kırk küsur gün sonra telefonda yine ağlıyordu....
Hıçkırıkları yakınımdakiler tarafından duyuluyor,sesi insanın içine işliyordu...
Diyordu ki;
Hocam yerlere basamıyorum...Her yer o söylediğiniz nurlarla dolu.Göğe baksam gökler dolu,yere baksam yerler o nurlarla tıka basa dolu...Allah duamı kabul etti hocammm..Size borcumu nasıl öderimmmm..
Bir de hocam, ben nasıl o nurlara basarımmm...Hiç kıpırdayamaz oldum..Nurları çiğnemekten korkuyorum.Allah’tan utanıyorum,diyordu..
Allah razı olsun,de yeter,dedim.Her yer ve her şey zaten nur...
Nalan hanım...Ortalık değil, senin basiretin değişti.Kalp gözün açıldı.....
Bak seni kırk yıldır eğittiğini söyleyen şıhlar,basiretini açmayı bile başaramamışlar.....
Şimdi de şu tespihe başla, dedim...
Başladı...
Aradan üç ay geçti geçmedi, eşi evine döndü...Yeniden normal hayat sürmeye başladılar...
Aradan yıllar geçti...O zaman, on ve on iki yaşlarında olan çocukları, üniversiteyi bitirip evlendiler....
Bu kadar yeter mi.
Sana da bir tespih....
al bakalım....
her namazdan sonra okuyabildiğin kadar,yani zamanının elverdiği kadar,doygunluk gelinceye kadar diyelim,
RABBİ ZİDNİ İLMİ oku. Taha / 114. ayet.Zikre uyarlanmışı...
Rabbim ilmimi çokça artır, demek.
En az kırk gün hiç ara vermek yok...tamam mı.
Yeni sorularına açığım.
selam en selame


Allah senden de razı olsun...
Yaptığın bütün dua ve dileklerine amin diyorum.En samimi duruşumla amin Allah’ım amin diyorum....
Selamen selame.



---------------------«»---------------------
Yazının sonunda gelen cevaptır…( 10/25/2008 )
---------------------«»---------------------

Küçük mahşerimi yaşasam… tek tek an an geçse ömrüm gözlerimin önünden… şükrü unuttuğum anlarım için bugün şükretsem tek tek…Yarabbi ne büyüksün desem, ne yüce ne Ulu… sonra şükürsüzlüğüme ağlasam…O nun beni unutmamasına rağmen benim Onu unutup yaşadığım anlarıma ağlasam… ezan seslerine kulak tıkayışlarım geçse sıraya sonra…bir bir onlara da tövbe etsem… Affet Allah ım desem affet… senden başka neyim var ki… senden başka kimim var ki… Seni unutup yaşadığım her anıma pişmanım, her anıma tövbekarım… kabul et bu günah dolu kulunun tövbelerini… tek tek geçsin gözlerimin önünden şükürsüzlüğüm… ben mi kazandım sanki bunca başarıyı… sanki ben miyim başaran… ne kibirliymişim Allah ım… ne günahkar… senin yarattığın güzellikleri kendime ait bildim… başarılarımı kendime ait bildim… her başarımın arkasında Sen vardın ama…affet beni Allah ım affet… şükürsüzlüğümü kibrimi gururumu affet… sensin her şeyin sahibi…. Nasıl unuttum Seni… nasıl… utanıyorum geçmişimden… utanıyorum…ama sen ama sen kabul ediyorsun beni günahlarımla beraber…Gel kulum gel diyorsun alıyorsun tüm merhametinle… nasıl da azap ettim kendime bunca yıl… nasıl da görmek istemedim…ama hidayet verdin işte… gel dedin bana… sen sev beni iste dedin… vereyim kat kat fazlasını… açayım önündeki karanlıkları… yeniden doğdum Sana… geç bir doğuş geçmişim için… şimdi istiyorum onarmak geçmişimi… affet beni ya Rahim… affet… merhametine muhtacım merhametine muhtacım…ben Sana muhtacım Allah ım ben Sana muhtacım… aksın tüm günahlarım içimden… akıtsam zehirini gözlerimden… saatlerce günlerce ağlayayım ağlayayım Allah ım Sana ağlayayım… bunca yıl hep maddeye ağlamadı mı … şükrü unutmuş gözlerim sabrı unutmuş gözlerim Sensiz kalmaya değil ezansız kalmaya değil maddeye ağlamadı mı… şimdi ağladıklarımın kat kat fazlasını Senin için ağlamak istiyorum Allah ım..Senin için… merhametine sevgine azabına… en çok en çok da sevgine… beni kabul ediyor olmana… pişmanlığımı kabul buyur… aç gönül gözümü… saf beni ver bana yine… varayım onla seccademe… ıslansın saatlerce gözyaşlarım… nasıl da özlüyorum seccademde yalvarmayı… ahhhh ben… ağlasaydım ya yıllardır Aşkından Allah ım… dolsaydım hep senle… ama hikmetmiş yaşadıklarım…nasıl da çektin sıyırdın beni içinden yaşadıklarımın… bir ettim gönülden tövbe… nasıl da kabul ettin… nasıl da kabul ettin… ben bir adım gelememişken sana Sen bin adım geldin… gözyaşlarım Sana akıyor şimdi… dünyaya sevdamı sök at kalbimden…sök at kalbimden Allah ım… tek rızanı istesin ömrüm tek Seni istesin.. yaptığım yapacağım her şeyde tek Sana varsın gözlerim… tek Senin lütfunu görsün bu kör gözlerim… aklıma geldikçe geçmişim ve bu günüm… nasıl da uçurumdaymışım… nasıl da Sensizmişim umutsuzmuşum…. Şimdi özlüyorum Seni… tek umudum Sensin… sana susadı gönlüm..Sana aç ömrüm… ver bana gerçeklerini.. göster bana gerçeklerini.. sıfatların güzelliklerini keşfedeyim tek tek… yaradılış gayemi öğreneyim fark edeyim…yardım et bana Allah´ım… yardım et bana… temizle beni günahlarımdan…arındır beni umutsuzluklardan… utandığım geçmişim hayır olsun bana…kaldır gönlümdeki pislikleri… koy oraya sevdiklerinin sevgisini… sana açtığım avuçlarım temizlensin günahlardan… nasıl da bi haberdim kurandan…nasıl… umutsuzca ağladığım o günler de keşfe varsaydım Seni….. keşfe varsaydım Seni… keşfe varsaydım Seni….
Seni unuttuğum o günlere nasıl da pişmanım…pişmanım Allah ım… dünyevi tutkulara kapılmıştı ruhum affet affet Allah ım affet…umutsuz değilim rahmetinden…utanıyorum Allah ım utanıyorum ama… huzurunda utanmadan duramıyorum… varmak istiyorum Sana yardım et bana… yardım et Allah ım…
Günahlarım çıksa da karşıma, tövbe etsem gözyaşlarımla… tövbe etsem gözyaşlarımla… unuttuğum, vicdanımı rahatlatıp unuttuğum günah dolu günlerim için tek tek ağlasam..karşında döksem gözyaşımı…affet desem Allah ım affet… affet… merhametine muhtacım Allah ım merhametine muhtacım… Seni bulmak için aramamı nasip et bana Allah ım… hidayeti nasip et… Seni bana nasip et…Seni bana nasip et… Seni bana…
( Esra'ya İlk Mektup-adı, Nalan Dı..ağlayan..inleyen Demek. başlıklı yazı HaciAli Bayram tarafından 22.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu