sensizliğin şarkısını mırıldanıyorum
çok sensizim çok, telafisi yok
çok çirkinim tarife gelmez içim, resme;
fırçası çoktan kurumuş ressamın
deklanşöre gülümseyen yüz değil
benimkisi
hüzne meyyal akla melal; aşka helal
sana leyal
bir yüze sahibim yüz verme sakın
bakma bana kör olursun
yakma kendini köz olursun
bu sen misin sorusuna hazırlıklıyım
dışım süslü olsa da içim puslu mu
puslu
bıraktığın gibi değilim işte
mutlu sözcükler kuramıyorum
hüzne bandırıyorum kalemimi
can hokkamda hüzünden mürekkepler var
gözlerimden akan yaşla dolduruyorum
can hokkamı
yüreğimden dökülen sözler kan
renginde, al mı al
azrail canımı al da al bu mevsimde
koyun can derdinde kasap et
bense sen derdinde mustaribim
yusuf'u bekleyen yakup hüznünde
içimde saklı kulübelerim var sığınmacıyım
gözlerimin feri çekilmiş benzim atmış
saçım ağarmış sözüm hüzünleşmiş
boşuna esme ey rüzgar
dalım kırık yaprağım dökük
düşüremezsin canımı
meyvem kurtlu çiçeğim pörsümüş
ömrüm perişan olmuş
ay vurmuyor şavkını suya
yakamozlar yok
yıldızlar terk etmiş ben diyarını
yansıman yok yüreğime
gölgen dahi yeterliyken
sebebiyken tarifsiz sevincin
senden hiçbir iz yok bu gece ay yok bu gece
yıldızlar küs mutluluk sadece süs
sana elveda diyemiyorum
galiba ben sensiz yapamıyorum