“Güzelime güzelleme” diye yazmıştı Kaptan ajandalarının birine. Açtım ve okudum utanmadan. Etrafa papatya rayihaları doldu. Kalbe bir huzur geldi, akla bir ışık… Ne de karışık bir hal?

Bir aş hikâyesi, bir deruni his tercümesi…

İlk satır doğradı yüreğimi. İçimi titretti. “Sabahları sana uyanmak ne güzeldir be Sevgili!”  diye başlıyordu.

Sonrası perişan etti beni.


“Tam tekmil sana uyanmak, aşka… Bundan daha güzel ne var başka?

Bilmem güneş midir aydınlatan dünyamı sen misin yoksa?

Bilmem sesin midir dolduran melodilerle içimi yoksa kuşlar mıdır?

Bilmem papatya mıdır kokan, sen misin mis gibi?”        

Aşkın dili ne de güzel, ne de sakin, ne de kavgasız gürültüsüz? Aşkın yansıması ne kadar da masum, ne kadar da saf, ne kadar da örtüsüz?


“Özelimedir sözlerim.

Sana yaslanmak bir ömür boyu, sana bakmak doyasıya, seni öpmek ve her an çoğalarak sevmek seni, sana kahvaltı hazırlamak; tost makinasında ekmek kızartmak ve üzerine tereyağı sürmek, onun üzerine bal… Ve sana vermek.

 Espri yapmak sıcacık, birazcık kızdırmak, elini tutmak ve sarılmak...

Yaşamak bu olsa gerek! Of Allah’ım of!”

Nutkum tutulmuştu mektubu okurken, bir tuhaf oluyordum. Hem mutlu oluyordum, hem üzülüyordum. Ve okuyorum hıçkıra hıçkıra…


“Canım diye seslenmek sana, kulağına seni sevdiğimi fısıldamak, saçlarını okşamak usulca, gezmek seninle her yeri, film seyretmek evde, yorumlamak bir haberi, çirkinleşmek azca, yardım etmek birine, gülmek doyasıya... Seni sevmek ölesiye…

Yanmak bu olsa Rabbim, of of!”

Sanki kalp magmasından akıp gelen bir lavdı bu sözler. Öylesine sıcak akıcı ve yakıcı… Okuyanı mahvederken yazanı ne hale sokmuştur acaba? Ah be Kaptan!


“Aynı şarkıyı dinlemek seninle ve kaçmak herkesten uzağa, baş başa kalmak, geceleri sende uyumak, sende rüya görmek... Seninle tatlı yemek mesela, çikolata içmek sıcacık. Karda debelenmek kışın, yazın kumda sarmaş dolaş olmak!

Islanmak yağmurda seninle el ele kol kola ve sende hastalanmak ve iyileşmek…

Aşk olsa bu Tanrım, of ki ne of!”

Of diyesim tuttu benimde! Sanki onun yerine ben yaşıyorum bunları, ben yazıyorum. Ben de gülmeyi severim. Gözlerim hep gülüyor gibi… İçimi boş ver ama!


               “Susamak sana… İçtikçe seni daha bir susamak… Dudaklarına susamak, aşkına… Yanında durmak ve mutlu olmak… Kollarında uyumak… Ellerinde yaşlanmak… Nefesinde soluklanmak… Gülüşünde mutlu olmak… Gözlerinde değerli olmak kirpiklerinde yaş olmak… Senden bir zerre olmak, bir damla, bir parça… Ömründe olmak… Masanda… Sandalyende… Karşında… Kalbinde kalmak… Sevgine layık olmak… Saygını yitirmemek… Aklını meşgul etmek… Saçından tırnağına değin sana hükmetmek… Ve sende özgür olmak… Sende yok olmak… Senin olmak!

Ne büyük bahtiyarlık!

Ne saadet!”

Okumak hiç bu kadar can alıcı olmamıştı ve çekici gelmemişti bana. Aşk böyle bir şey olsa gerek işte! Taşı bile yumuşatır kayayı bile yerinden oynatırdı.


“Rabbim beni sana, seni bana uygun görsün.” diye bir cümleye denk geldim de kalakaldım kaç dakika! Anımsamıyorum. Bundan daha etkili bir dilek, bir istek, bir talep, bir dua yok sanırım.

“Sen doluyorum yine baştan ayağa. Sen kesiliyorum. Senleşiyorum. İstiyorum bunu. Bile isteye sen oluyorum, güle oynaya… Sen… Tek sen, illa sen, vallahi sen, billahi sen!

Fikrimsin!

Hissimsin!”

Bir his saklıydı bu cümlelerin altında, bir gözyaşı saklıydı ardında… Kaptan öyle ucuz aşkların adamı değildi, kolay aşkların adamı hiç değildi.


“Senin dışında her şey, herkes hayal gibi… Gerçeğimsin yaşadığım. Aşkımsın. Yazdığımsın. İnandığımsın. Beni bu dünyada seven tek insansın kalbi olarak. Başkası yok inan. Beni sevensin. Sevenimsin. Anlıyorum ve biliyorum bunu. İşte bu yüzden sana olan sevgim katlanarak artıyor. Çoğalarak seni seviyorum.

Dünya bir yana sen bu yana; sen bana, ben sana…

Kimsem yok senim var!

Herkes mal sahibi mülk sahibi… Ben ise sen sahibi… Herkes mal zengini… Bense sen zengini…

Yetmez mi be Küçüğüm!”

Ajandayı kapattım ve yüreğimin üstüne koydum.

Kaptan’ı hissettim yanağımdan dökülürken yaşlar.

               

( Güzelleme başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 1/13/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.