Bu yazıyı okuyan herkesin cennet
kokusu burnundan gitmesin.
Güzel bir dua ile başladık.
İçinizi ferahlatan bir dilekle…
Cennet kokusu, bütün rayihaların
toplamıdır. Itırdır, güldür, misktir, misk ü amberdir.
Ya cehennem kokusu gelseydi
burnumuza, dayanabilir miydik? Sabredebilir miydik acaba?
Nereden geldi takıldı dilime,
zihnimi ne zamandan beri meşgul etmeye başladı, beni ne zaman kendisine bağladı
bilmiyorum ama bir canın ağzından dökülen bu dua beni kendisine rabteyledi,
meftun etti, maşuk eyledi.
Bir yanlışa düştüğünüz vakit ilk
olarak dilinize gelen bu eşsiz dua sizi de sarıp sarmalayacaktır. ‘Cennet kokusu burnumdan gitmesin.’ diye.
Yaşadığımız dünya o kadar pis ve
iğrenç kokmaya başladı ki savaşlar, ölümler, cinayetler, zehirler, hırsızlıklar,
yalanlar, zulümler sayfa sayfa olmuş ama güzellikler harf harf…
Peki soruyorum size şimdi: ‘Cennet kokusunu nasıl duyacaksınız?’
diye.
Cennet kokulu sözümüz var, cennet
kokulu özümüz var.
Bir iyilik yaptın mı gelir de
konar burnuna cennet kokusu, seni rahatlatır, yanına yaklaşanı cezbeder.
Bir güzelliğe imza mı attın
diyelim gelir de ikamet eder cennet kokusu tenine, seni sarıp sarmalar,
etrafını ihata eder.
Ah cennet kokulu insanlar!
Bir haksızlığa karşı direndin mi,
mücadele ettin mi, sesini çıkarttın mı işte o zaman sana doğru yayılır cennet
kokusu. Buram buram sarar seni. Ruhun cennette olur sanki!
Sadece insana değil nebata ve
hayvanata karşı sergileyeceğin, ortaya koyacağın her türlü olumlu ve güzel
hareketin de cennet kokusunun anında yayılmasını sağlar.
Bakın etrafınıza; ışık saçan,
cennet kokusu yayan, sizi her haliyle mest eden, meftun eyleyen kaç kişi
yaşıyor acaba?
Yaşadığımız dünyada bizleri
varlıklarıyla rahatlatan olmazsa olmazımız olan kaç kişi var acaba?
Çok az kaldı cennet kokulu
insanlardan.
Ya cehennem kokusu yayanlar!
Allah bizleri ve sizleri cehennem
kokulu, fikirli ve zikirli olanlardan uzak tutsun. Onlardan eylemesin.
Cennet kokulu olanlara komşu
etsin. Bizleri onlardan eylesin.