Haberler hala yayınına acı haberlerle ve tartışmalarla devam ediyordu. Salondan gelen televizyona kulak verdiler. Spiker

-“Gelişmelerden ciddi kaygı duyduğunu ifade eden Rasmussen özellikle şiddet ve taciz vakaları konusunda duyduğu kaygıyı dile getirdi. Mısır’ın Akdeniz diyalogu kapsamında NATO'nun önemli ortaklarından olduğunu aktaran Rasmussen, "Mısır Ortadoğu'da çok önemli bir aktör. Dolayısıyla durumu çok yakından takip ediyoruz. Tüm taraflara itidal ve sağduyu çağrısı yapıyorum. Başta azınlıklar olmak üzere insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konularında gerekli özenin gösterilmesi gerekli. Sonuç olarak en kısa sürede sivil bir otoritenin yeniden Mısır'da söz sahibi olması gerekiyor. Bu kritik dönemde toplumun tüm kesimlerinin Mısır'da demokrasiyi tekrar hayata geçirmek hedefiyle birlikte hareket etmesi yapılacak en doğru şey olur" şeklinde konuştu. Rasmussen de açıklamasında yaşananlara ilişkin olarak 'darbe' ifadesini kullanmadı. Çadırlarda kalanların geneline yakını işsiz olan gençlerden oluşuyor. Ne için ve hangi amaçla burada bulunduğunun gerekçesini tam anlamı ile anlatan ve izah eden kimse yok. En mantıklı ve anlamlı cevapları verenler ise Mısırlı Hıristiyanlar oldu. Yeni yapılan anayasa taslağının kendileri için iyi olmadığını ve burada çekinceleri olduğunu ileri sürdüler. ABD’den gelen Hıristiyanlar burada 3 değişik çadır kurarak düşüncelerini ve çekincelerini dile getiriyorlar. Meydanda olanların hepsi Mursi'nin gitmesini ve hak istiyorlar ama hangi hakkı istediklerini izah edemiyorlar. Çadırlarda kalanların ortak destekledikleri bir iki şahsiyet var. Ülkenin en zenginlerinin başını çektiği Hamdan Sabbahı ve siyasi lider olarak da Muhammed Baraday gelmektedir. Tahrir meydanında geceli ve gündüzlü konaklayan kişilerin maddi ihtiyaçlarını ve hatta bazı kişilere aylık maaşları Hamdan Sabbahı tarafından verildiği söyleniyor. Eski devrik lider Hüsnü Mübarek döneminde aniden zenginleşen Sabbahı iktidar olmak için her yolu denediği ve hatta ülkedeki ABD elçisinin yanı sıra bazı Avrupalı diplomatlarla devamlı olarak görüştüğü ileri sürülüyor. Ancak şimdiye kadar hiçbir ülke veya kuruluştan olumlu bir işaret alamadı. Ulusalcıların şimdiki en büyük isteği ülkeyi  iki kutup'a ayırmak. Böylece halk ve dış devletler nezdinde kendilerine yer bulabilecekler”

Üzgün bir hal ile başlarını öne eğdiler ve sesin gelmemsi için kapıyı kapattılar.

Dost, can dost okuma kitapları, Ansiklopediler eski yazmalı, yılık tarihi şaheser eser kitaplar. Onlarda neler yoktu ki? Sorun bakalım neler yoktu ki açın tertemiz mis kokan sayfalarını. O kitaplarda temiz giyimli memleketimin anlı pak temiz yürekli insanları, feryat eden insanların yalnızlığına çare olan bilgiler, babalarımızın, analarımızın, bacılarımızın köy muhtarı Mehmet emminin, hayalleri mutlulukları vardı. Ama okuyana ve yüzüne şefkatle, bakana ve sevgi ile okuyana dokunana. Ayrıca da kardeşler yar ve yarenler dostlar vardı, mutluluk dolu okuyucusunun gözlerinin izleri, yaprakların satır aralarına düşmüş, yeni dostlarla buluşmayı bekleyen mutluluk dolu gözlerin izi, taptaze dipdiri capcanlı duruyordu içlerinde. Bu kitaplar ki insanlar gibi temiz ve berrak nur yüzlü, Merhamet dolu güzel bir dünyanın ve ülkenin insanlarının saflığında, gerçek ve hakikati sevgi ile sunan bilgiler ve hazinelerle dolu olan, kütüphane ve kitaplar. Yalnızlığın ve okuyucusu olmadan hapiste ızdırap içinde bekleyen kitaplar ansiklopediler… Kötülük bilmezlerdi, iyilikten insanlıktan nasip almış olanların bin bir cefa ve göz nuru ile yazdığı iyilikten başka bir şey düşünmezlerdi ve yazılmazdı içinde hayaller dupduru berrak umman masmavi denizler gibi. Sanki haykırıyorlardı hep bir ağızdan duymak isteyen sessizce bizim bilgi dolu olun, güzellikten ve anlayıştan iyilikten, başka bir şey kalbinizde olmasın, tıpkı bizler gibi haykıran sessizce, usulca fısıldayan!!
Bu unutamadığım dostlarım, arkadaşlarım ve bin bir güçlükle sakladığım ve annemin kıymet bilmeden, attığı kitaplarım can eski okuma kitaplarından, bugün bir tanesi bile yok ama yenileri var eskisi kadar, hatıralarımın çocukluğumun canlılığını sunmasa da, yeni kitaplarım vardı. Onların şimdi hayalimdeki, yapraklarını sessizce mutluluk ve sevgi ile çevirirken yine de onları eskitmemek istiyorum ve saklamak için eşime ve çocuklarıma, sıkı sıkı emanet ettiğim kitaplarım. Bazılarını ezberimde kalan isimlerini veya kısmi ve parçaları yer yer eski bir sahafta bulursam hemen okuyorum, heyecanla, okuyorum okuyorum, ama onların bana çocukluğumu hatırlatan, temiz yüzlerinin parıltısı hala taptaze duruyor satır aralarında, bana göz kırpar iken. Saatlerce, bir çocuğun masumiyeti ile bağrıma basarak, saatlerce gönlümde okuduğum kitaplarım. Neyse hikâyemize öykümüze dönelim

 -Hant hant bize öğretilenlerden yola çıkarak kötü davranan bir yönetici karşısında yaşanan tedirginlik korku olarak nitelendirmemiz konusunda duygusal davranmamak gerektiğini öğrettiler hatırlıyor musun? Bize insan ırkının geleceği sizlersiniz demişlerdi hatırlar mısın? Zamanı ve mutsuzlukları değiştiren demişlerdi o zaman aptallar gibi inanmış ve göğsümüz kabarmıştı! Ama oysa şimdi böylesine ızdırap dolu olacağını bilmiyorduk ki! Ah! Ah! O zavallı insanların halini duyamadık, bilemedik ne yazık ki ah ki ah!

-Evet, hatta bunu seninle akşam yemeğinde de konuşmuştuk hatırlıyorum bu eğitim merkezine gelişimizin ilk haftası idi galiba yanılmıyorsam. Bende şimdi üzülüyorum! Her yer her yer kan gölü şimdi! Utanıyorum insanlığımızdan! Ellerim her tarafım her yer kan kokuyor. Etrafımda kan gölü görüyorum silahsız masum insanların geleceğini hiçe sayarak! Bu insanları katletmelerine yardımcı olduk çok yazık bize…!

Gerisini getiremedi. Kelimeler boğazına düğüm düğüm oturdu.

-Evet, iyi hatırladın, Oysa aynı duygu, yöneticiye duyulan öfke duygusunu kontrol etme çabasının yarattığı durum yöneticilerimiz ve genel müdürümüzde neden olmadığın ah!! Şimdi anla! Evet, neden müdahale ettiğimiz ülkelerdeki insanlar içinde duygusal olmamız için bizleri eğittikleri ve onlar için bu duygusal bir duygu ile bakmamak gerektiğini neden öğrettiklerini şimdi anladım evet evet neden geçerli olmadığını şimdi daha iyi anlıyorum,genel başkanlarımız kendi çıkarları için insanların geleceği ile oynar iken bizlere verdikleri nasihati kendileri tutmaz iken bizler sımsıkı sarıldık hedef belirledik.Ne aptalmışım, Hant

-Bravo John sen benden daha zeki çıktın,ben hiç bu yönde düşünmemiştim.Şimdi kafamdaki sis bulutları Kuranı kerim ve sizin bu sözlerinizle dağılmaya başladı.
    - Oysa ben sık nefret duyma sendromunu yaşadım. Bu duyguyu bir hastalık belirtisi sandım.  Okulun ilk gününde, özel biri ile yaşanan ilk randevuda ya da yeni ve değişik bir etkinliğin başlangıcında duyulan duygu sandım ama bunun duyulmasının çok normal olduğunu şimdi anlıyorum..

Hant büyük bir sevinç ile
    - Bu sezgi normal organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri var galiba bende aynı hissi yıllarca duydum ve kendimden nefret ettim.Hissetliklerimiz normal imiş bize öğretilen öğretiler yanlışmış aylarca kişiliğimin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş kırıklığı gibi durumlara karşı kendisini hazırlamasını sağlan bu durumdan dolayı yıllarca kendime eziyet ettin ve geceleri uyuyamadım.

( Edepsizler Topluluğu-5-bölüm başlıklı yazı kul mehmet tarafından 15.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.