Bloklaşan toplum zihniyetiyle beraber, insan gitgide yalnızlaşmakta yokluğuyla varlığı arasındaki o ince çizgiyi de kaybetmektedir.
Derseniz ki toplum beni ilgilendirmez ben hayatıma bakarım, buda bir seçenek elbet. Bir çoklarının da böyle yaptığını düşündüğüne eminim.
Eğer gerçekten yapabilirseniz, eğer gerçekten bu ideali hayata geçirebilirseniz zaten hayatınız boyunca başarılı olacağınıza hiç şüphem olmaz.
Lakin toplum yapısından kopmak zor olduğu kadar yıpratıcı da olabilir.
İlk olarak kendi yetiştiğin toplumun değer ve kültür yargılarından arınmak ve onların yanlış taraflarını eleştirebilmek.
İkinci olarak başka bir kültürün veya milletin size yakın gelip gelmediğini sorgulamak, eğer gelmiyorsa bağımsız bir yaşantı sürmek....
Bunları yapmasına yaparız elbet, somut şeyler hep en kolaylarıdır...
Toplumun zihniniz üzerindeki o anlamsız tahrip edici etkisini göz ardı etmek imkansız....

Bu gün baktığımızda herkes kendi fikir ve ideallerini başkalarına kabul ettirmeye çalışmakta ve kabul etmeyenleri de toplum çizgisinin dışına itmeye çalışmaktadır...
Lakin bu esas fikir ayrılıklarını doğurmakta olup, asla iç huzuru bulamayacak olan bir nesilden başka bir şey getirmeyecektir.
Bireyin kendi zihinsel ve psikolojik gelişimi için kendi yolunu seçmesine izin verilmeli, zihinlerdeki ön yargılar ve anlamsız duvarlar bir an önce yok edilmelidir.
Bireyin psiko/sosyal gelişimi için  yalnızca müziği giyimi takılarıyla değil, her alanda, mesela felsefe veya bilim veya edebiyat gibi  alanlardaki uğraşları da desteklenmelidir.
Bunu yapabilecek kişiler ise en başta ailelerdir. Çocuğunuzun girmiş olduğu bir uğraş içerisinde onlara karşı göstermekte olduğunuz "Realist" tavırlar onların onurlarını zedelemekte ve heveslerini yitirmelerine neden olmaktadır!
Burada önemi olan şey  sürü psikolojisini desteklemek değil hiçbir zaman yalnızlık korkusuna dahi boyun eğmeden o sürüye katılmamaktır. Eğer bir an dahi olsa yalnız kalmak düşüncesinin fikirlerinize bulaşmasına izin verirseniz sizi aşağıya doğru çekmeye başlar. Fikirleriniz önemini yitirir. Hayatın anlamsızlığı ve yaşamak kelimesinin anlamının aslında ne kadar sefilce olduğunu düşünmeye başlarsınız.
Peki gerçekten öyle midir?
Bakış açılarına göre değişken bir sorudur.
Ama genel düzeyde düşünürsek hiçbir çaba boşuna değildir. Aileler çocuklarının heveslerini yeteri düzeyde destekleyebildiği takdirde o çocuğun üstün bir  başarı ile hedeflerine ulaşması kaçınılma bir sonuçtur.

Öyleyse toplumdan önce birey desteği kendi ailesinden sağlamalı ve ailelerde çocuklarına karşı koydukları realist tavırlarından azda olsa feragat etmelidirler....

Toplumsal yapıya geri dönmek gerekirse, insanların giydikleri ile , okudukları ile , taktıkları takılar ile veya dinledikleri müzik tarzları ile yargılandığı bir toplumdan asla iyi yetişmiş sağlıklı zihinlerin çıkamayacağı bilinmelidir.
Gençlerin sağlıklı gelişimleri için kişisel bedenleri ve düşünceleri üzerinde her türlü serbestliğin sağlanması gerekmektedir. Bunu sağlayabilen  toplumlar  bu gün bizden yüzyıllarca ileriye gitmişler ve arkalarına dahi bakmamışlardır.

Birde bize hep çocukluktan beri öğrettikleri var tabi....

"Özgürlük, başkasının kişisel haklarına zarar vermediğin sürece senindir" diye...
Peki öyleyse soruyorum, siyah giymek, küpe takmak, oje sürmek(Erkek/Kız), mini giymek, saç boyatmak(Erkek/Kız), aksesuar kullanmak, Rock veya Rap dinlemek,dövme yaptırmak,  göz kalemi kullanmak(Erkek/Kız) hangi bireyin ekonomisine, evine, kişisel herhangi bir hakkına veya bireyin direkt olarak kendine zarar vermektedir? Böyle bir mantık çelişkisi içine düşmüş zihinlerden nasıl sağlıklı bir nesil yetişmesi beklenebilir?

Kısacası gerçek özgürlüğe ulaşmanın tek yolu, kitlesel bir hareket değil bizzat bireysel bir harekettir. Bireyler kendi zihinsel bağımsızlıklarını kazandıklarında, diğer insanların kendi ile ilgili yaptığı şeylere pek takılmayacak ve karşısındakini rencide etme durumuna getirmeyecektir. Bu özgür yetişmiş zihinlerden gelecek için gayet parlak ve başarılı zihinler çıkacaktır...
Saygılarımla....
/Çağan Iero Way/
( Özgürlük... başlıklı yazı Hayalî tarafından 25.06.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.