O sabah telefonun sesi ile uyanmıştı, bir gece önce düşünmüştü arayan kişiyi, özlemişti. Bir süre özlem dolu konuşmalardan sonra vedalaşıp buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Kendisine bir kahve alıp oturduğunda tanıştıkları birkaç sene öncesi gözlerinden film şeridi gibi geçmeye başlamıştı.

 

Yılın en soğuk günü idi, hayatı boyunca unutamayacağı günlerin başlangıcı ve yaşanacak acı günlerin habercisi gibi senenin ilk karı düşüyordu şehrine. Bir nakliye kamyonunun önünden son kez bakıyordu az önce boşalttığı evine, gözyaşlarını içine akıtarak yanında oturan kızına belli etmemek içindi çabası. Koskoca dünyada tek başına kalmış gibiydi, kimsesiz ve çaresiz.

 

Yaşadığı rahat günlerin sonu, iflas eden dükkânlarının açtığı yaraların başlangıcı, mücadele içinde geçen yıllarının ortasındaydı o dönemler.

Dönüp kızına bakarak yutkundu, bir an derin bir nefes alarak ‘ anneannen bizi bekliyordur şimdi evde sıcaktır’ diyebilmişti.

 

Aradan geçen birkaç ay içinde yaşadıkları küçük yere alışamamış tek tesellisi kendisinden birkaç yaş büyük olan annesinin komşusu olan Emine olmuştu. Annesiyle anlaşamadıkları için kızı babasının yanına gitmiş, kaybettiklerine birde evladından ayrılma acısı eklenmişti.

 

Emine sarışın masmavi gözleri ile küçük yaşında şehirden kasabaya gelin gelmiş zaman içinde uyum sağlamış biriydi. Eşi ise bir o kadar iyi, dürüst, namuslu biriydi. Kasabaya yürüme mesafesi ile yarım saat süren, dağın eteklerinde bir çiftlikleri vardı, her gün emine kapıyı çalarak ‘hadi bahçeye gidiyoruz sen de gel bir hava al’ der, ikisi birlikte yürüyerek bahçeye gider, yol boyu birbirlerini teselli ederlerdi. Bahçeye geldiklerinde emine hemen ocağa çay koyar ‘sen çayı demle ben hayvanların yemini vereyim’ diyerek işlerini yapardı. Çayı demleyip evin önündeki betonu yıkadıktan sonra ‘emine gel çay hazır’ der, birlikte çay içip sohbet ederlerdi.

 

Sıkıntıları farklı olmasına rağmen,  ikisi de teselliyi birbirlerinde bulmuş, geçen bir yılın ardından çok iyi iki dost olmuşlar, birbirlerine yardım etmek için çırpınıyorlardı. Emine hanım ve eşi Nadir Bey kasabasına yabancı olduğu için kendi ailesinden biri gibi davranıyor sahipleniyorlardı,

 

            Birkaç ay sonra her şeye baştan başlamak istemiş, kendi evini tutmuştu. Yine böyle bir telefon ile acı haberi almıştı.

-         Nadir ağabeyini ameliyata aldılar, hastanedeyim yanıma gelir misin?

-         Hemen geliyorum.

 

Gittiğinde Emine’nin gözlerinde korku dolu ifadeyi görmüştü.

-         Neyi varmış ne oldu?

-         Kansermiş.

 

Hıçkırıklara boğulan Emine’yi bir yandan sarılıyor teselli etmeye çalışıyor, bir yandan da gözyaşlarına hakim olamıyordu.

 

 

Birkaç hafta sonra hastanede tedavisi bitmiş evlerine dönüyorlardı,  belirli süreler içinde gelip tedavinin devamı için gereken ilaçlarını alacaklardı. Nadir Bey’de bir an önce çiftliğine temiz havaya, doğaya, huzura kavuşmak için can atıyordu. Birden,

-         Sen de bizimle gel, eve gidip ne yapacaksın hep birlikte bir arada olalım demişti.

-         Evet sende bizimle gel birlikte olalım bir süre.

Emine çaresiz gözlerle bakıyordu yüzüne, onca sıkıntıyı, derdi, tasayı birlikte yaşamışlardı şimdi onları yalnız bırakamazdı.

-         Tamam. Diyebildi.

Yaklaşık 1 saat süren yolcuktan sonra çiftliğe ulaşmışlardı, çocukları çiftlik kapısında onları bekliyordu, hepsi birden kollarını açarak anne ve babalarına hasret ve özlemle sımsıkı sarılmışlardı.

 

Nadir Bey belli aralıklarla hastaneye gidiyor, alması gereken ilaçları alıyor, geri döndüğünde çok bitkin, yorgun olup sürekli yatıyordu. Temiz hava, doğal gıdalar alternatif tıp, bitkiler ne gerekiyorsa kullanıyorlardı. Emine yatan eşine bakıyor gözleri dolduğunda ağlamamak için bakışlarını kaçırıyordu, olduğu yerden dışarıya fırlayıp gözyaşlarını tutamıyordu.

-         Eminecim ne olur güçlü ol, Allah’ın izniyle iyi olacak bak sende göreceksin üzülme…

-         Tamam. Ben güçlüyüm yeneceğiz, bana güç veriyorsun bunu da atlatacağız, biz neler atlatmadık değil mi? Diyordu.

 

Sıkıntılı geçen aylardan sonra, o gün Nadir Bey’in testleri yapılacaktı, herkes heyecan içinde sonuçları bekliyor, dualar ediyorlardı. Hastaneye gidip testler için gereken işlemler yapıldıktan sonra Nadir Bey.

-         Bu binalar beni bunaltıyor sonuçları beklerken dışarıya çıkalım demişti.

Doktorunun gelmesine de epeyce vakit vardı. Dışarıya hep birlikte çıkıp bahçede çay içtiler, sohbet ediyorlardı ki; Emine’nin telefonu çalmıştı. Telefondaki doktordu,.konuştuktan sonra kapattığında

-         Doktor bizi yanına çağırıyor. Demişti

Hızlı adımlarla Doktorun yanına giderken bir yandan dualar ediyor, heyecan içinde sonucu öğrenmek için sabırsızlanıyorlardı.

İçeri girdiklerinde Doktor oturmalarını istemiş, eline aldığı Nadir Bey’in dosyasını inceliyor göz ucuyla Nadir Bey’e bakıyordu.

-Sonuçlar nasıl çıktı doktor bey. Diyebildi Emine.

- Evet sonuçlar çok güzel, her zaman bir umut vardır dualarınız kabul oldu.

O an ki sevinç ve mutluluk her şeye bedeldi.

 

Hayatınızda sizler için özel olan her zaman birileri vardır. Emine hanım ve Nadir bey’de onun için çok özel kişilerdi. Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, özlemişlerdi birbirlerini, nasip olursa ertesi gün bir araya gelecek, hasret giderip, o günleri yad edeceklerdi.

 

 Ayşe Manav

( Vefa Borcu başlıklı yazı Ayşe Manav tarafından 13.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.