Fadime gözü yaşlı bir şekilde, elinden tuttuğu iki çocuğu ile yağmurun
altında yürümektedir. Gözleri ve gök sanki kaderine ağlıyordu.
Yol bitimsizmiş gibiydi.
Bitimsizliğine ne yeminler etmişti oysa aşkının. “Bir ömür boyu”
demişti. “İyi günde kötü günde” “Seni ölesiye seviyorum aşkım”
Kulaklarında yankılanan sözler, mazinin nostaljisiydi artık. Ne vaatler
vermişti oysa kendisine;
“Sen aşkımsın, bir tanemsin. Senin için ölürüm be gülüm!”
Babası asla razı olmamıştı birlikteliğine. Hep tavır almıştı. Ama
gençliğin duygusal dünyası, hayatın salt aşk sözcükleriyle daim olacağı
izlenimi vermişti. O da babasına tavır almıştı.
“Seviyorum, seviyorum işte…”
Fadime birden durdu. Az kalsın hızla gelen bir arabanın altında
kalacaklardı. Çocukların gözlerinden hüzün akıyordu. Elleri titriyordu. Kadın,
çocuklarını kollarıyla kucakladı.
Yağmur yağıyordu ve kadın çocuklarıyla ağlıyordu.
Arabadan dışarı fırlayan acımasız sözler canını yaktı;
“Hey kadın gidecek yerin yoksa gel götüreyim!”
“Gidecek yeri n yoksa”
“Götüreyim” sahipsizliğin acısı şimdi daha fazla can yakıyordu.
Baba evi bir umut gibi gözlerinde canlanıyordu. Kışın ardından gelen
bir bahar gibiydi çocukluğunu, gençliğini geçirdiği yuva.
Yağmur yağıyordu kadın ve çocukları sokaktaydı.
Umudunu bağladığı ev karşısındaydı.
Baba evi diyordu, ama daha çok anne yüreğine sığınıyordu.
Bir ömür gibi geldi, kapıda beklediği an. Zile basmıştı ve kapıdaydı.
Çocuklar, eteğinden tutunmuştu hayata, gözleri yaşlıydı. Sığınacak bir yürek
arıyorlardı.
Pencerede babasının silueti göründü. Kaşları çatıktı. Anne, yalvarır
gibi bakıyordu kocasına.
Çekilen perde, hayata dair tüm umutlarını, yağmurun sularına bıraktı.
Dizleri tutmuyordu. Yere yığıldı. Çocuklar, “Anneeee!” diye haykırdı.
Duvarlar gibi soğuk ve hissiz yürekler sağırdı, duymuyordu, anne olan
çocuğunun feryatlarını.
“Gidersen bir daha dönemezsin bu eve”
Babasının sözleri bir yıldırım gibi düşmüştü hayatına ve yakıyordu.
Aşk sözlerine kandığı güne lanet ediyordu. Babasına, annesine bağırdığı
ve onları terk ettiği aşkına lanet ediyordu.
Duyguları, dinlenmeme hırsıyla kötürümleşmiş babasına söz
söyleyemiyordu. Diline kadar gelen tüm kelimeleri, bağrının mezarına gömüyordu.
Yağmur yağıyordu, kadın çocuklarıyla sokakta yürüyordu.