Urfalı Müslüm AKBAŞ yani Müslüm GÜRSES.
Bir numaraydı bir zamanlar, lülemsi saçları, sanki
yapıştırılmış ve dudaklarının üzerine bastırılmış olan bıyıkları, mahmur
gözleri ve yarı ayık sesiyle gönlümüzde taht kurmuştu her zaman.
Taklitleri vardı onlarca, dinleyicileri vardı
milyonlarca.
Fenomendi o!
Babaydı o!
90lı yılların bir numarasıydı.
Arabesk denince akla gelen ilk isimdi o!
Fanatikleri vardı ellerinde jiletleriyle,
konserlerinde oralarını buralarını jiletlerlerdi. Bu yüzden eleştiri konusu
olurdu sanatçı, bu yüzden espri konusu olurdu bazen. “Müslüm GÜRSES konserine bir bilet alana bir jilet bedava!” diye.
Allah rahmet etsin, sevenlerine sabır versin.
Jiletçi hayranları yüzünden çok eleştirildi. Fanatizm
derecesinde tutkunu olanlar vardı, hayran kitlesi hep belli tiplerdi; ezik,
yıkık, kırık, dökük. Şarkılarda bu yaranın üzerine serpilen tuz tadında olunca
acısı bol bir tarz ortaya çıkıyordu ve dinleyenleri uçuruyordu.
Ama o hep zirvede kaldı yine.
Arabeskin kralıydı o!
Müslüm Baba’sıydı bu ülkenin. Biz ne babalar gördük
diyeceğim ama galiba en sıcak olanı, en kabul göreni Müslüm Gürses olmuştur. Bu
ülke aşina yüzlerini kaybediyor, ekranlarda bir nevi şahsına münhasır zat daha
hakkın rahmetine kavuştu. Allah rahmet etsin, kalanlara sabrı cemil versin.
Onun en çok sevdiğim şarkısı “Konuşsana Birtanem”di.
“Konuşsana
birtanem
Neden
hep susuyorsun
Susmak
neyi halleder
Neden
anlatmıyorsun?” Aklımda hep bu şarkısıyla kalacak.
Bu onun ikinci ölümü?
Nasıl mı okuyun bir zahmet!
Müslüm Gürses,1978'te Tarsus'tan Adana'ya giderken
ağır bir trafik kazası geçirdi. Kazada Gürses'in, şoförle birlikte öldüğü
sanıldı ve ünlü sanatçı Adana'da morga konuldu. Ancak morg görevlisi Gürses'in
bacaklarının kıpırdadığını görünce Gürses'in yaşadığını anlayıp dışarı çıkardı.
Bir dizi ameliyat geçiren Gürses'in beynine plaka takıldı, koku alma duyusunu
neredeyse tamamıyla yitiren Gürses'in işitme duyusu da ciddi biçimde zarar
gördü. Ancak yıllardır kafasına alacağı en ufak darbede kör kalma hatta ölüm
korkusuyla yaşayan, hiç dinmeyen baş ağrılarıyla mücadele eden Gürses bütün bu
zorlukları aşıp Türkiye'nin en ünlü ses sanatçılarından biri oldu.
Burada bir parantez
açıp gençlere şunu söylemek istiyorum. “Kimse
elleri cepte başarı merdivenlerini tırmanmamıştır.”
Bu kazayı Müslüm BABA
daha sonra şu şekilde dile getirecekti: ‘‘O
kazada şoför öldü. Beni de öldü sanmışlar zaten. Sonra alıp hastaneye
götürmüşler. Ben ölümü yaşadım aslında. Bana göre yeniden hayata dönmüş olmam,
Allah’ın bir lütfudur. Alın kemiğim un ufak olduğu için en küçük bir darbede
ölebilir ya da kör kalabilirim. Ameliyatta alnıma beynimi koruyacak plaka gibi
bir şey taktılar. O korkunç kazadan sonra koku alma duyumu yitirdim. Hiçbir
kokuyu alamıyorum ne yazık ki şimdi! Çok kuvvetli parfümler, ispirto kokusu
veriyor bana. Ayrıca işitme duyumu da
yüzde elli yitirdim. Çok ağır işitirim. Neyse, buna da şükür, yaşıyoruz işte!’’
Şimdi şunu demek
istiyorum: Size dünyanın en zengini olmanızı önerseler ve bunun karşılığında
sizden koku alma duyunuzu talep etseler ya da işitme duyunuzu ne cevap
verirdiniz acaba? Şükretmeyenedir lafım! Baba olmak kolay değil! Müslüm olmak
ve o ismi doldurmak da hiç de kolay değil! Kolay olmasa gerek, ünlü olmak, öyle
haybeden bir iş olmasa gerek değil mi? Acılar içinde başarıyı yakalamış bu
yönüyle de örnek teşkil eder insanımıza inşallah.
Çocukluğunda hiçbir
filmini kaçırmadığı ve büyük bir hayranlık duyduğu sinema oyuncusu Muhterem
Nur’la 1982’de çıktığı Malatya turnesi sırasında karşılaşan şarkıcı, 1985
yılında Nur’la hayatını birleştirdi. Son nefesine kadar hanımefendi ile
birlikte mutluydu. İyi birer eştiler, birlikte çok şeyi aştılar. Herkes
Muhterem’e ve Müslüm’e alıştı. Bir elmaydılar, bir kalptiler, bir çiçektiler.
Bir dönem insanının
istisnasız bir şekilde hayatına müziğiyle girmiş adamıydı o ülkemin. İnsanlar
Müslümcüler ve gayrimüslümcüler diye ikiye ayrılırdı, işin esprisi bir tarafa, bir
çizgiydi o, bir kesin hattı, bir sınırdı.
Bir dev adamdı o!
Bir arabesk tavırdı o!
Bir isyan haliydi o!
Yolun cennet yolu olsun Müslüm Baba!