İÇİMİZDEKİ BAHAR

 

Bahar tazelik ve güzellik demektir. Doğada dört mevsim, bir yıl içinde yaşanır. İnsan ömründe ise, bu zaman ortalama seksen yıla yayılır. İstisnai olarak kışta bahar baharda kış yaşanabilir. Yüz veya yüzün üstüne çıkabilir.

İnsan ömrünü dörde bölecek olursak, ilk yirmi yıl taze bahar, ikinci yirmi yıl yaz, üçüncü yirmi yıl, sonbahar, dördüncü yirmi yılsa kıştır. Bildiğimiz gibi kış doğanın ölümüdür, taksit taksit gelir. Güneşin yeniden doğması için önce batması gerektiği gibi, doğanında taze bir şekilde canlanması için bitkilerin ölüp yeniden dirilmesi gerekir. Bu ölüp dirilme binlerce yıldır yaşayan insanoğluna işte sende böyle dört mevsimden ibaretsin der gibi, mevsimi her üç ayda bir değişir,bu değişim insan oğlunda yirmi yıla bir tekabil eder, zira insanoğlu ömründe bir kere ölecek bir kerede dirilecek. Ademoğlunun öyle doğa gibi çokça ölme dirilme şansı yoktur.

Çayır çimen yeşillendi ovalar,

Koyun kuzu birbirini kovalar,

Bundan böyle güneşlidir havalar,

Çırpın allı turnam bahar geliyor.

 

İstisnalar her zaman vardır. Kış ortasında bir ağacın çiçek açtığı görülür. Yine yaz ortasında meyveli bir ağacın kuruduğu vakidir. İnsanoğlu da böyledir. Dünyaya gelirken, daha  bebekken bu âlemi terk edenler vardır. Taze baharında gidenler. Sonbaharda yaprağını dökerken hayata gözlerini yumanlar vardır. Birde beşinci mevsimi yaşayanlar, bu gibi istisnalar yüce Mevla’nın bazı kullarına lutfudur. Hele bir de sağlıklı ise ne mutlu beşinci mevsimi yaşayanlara.

 

Mevsim, kapıda kış içerde bahar,

Gönül sağanağı bulut mu arar,

Haçan mor dağları bir matem sarar,

Eğlen allı turnam bahar geliyor.

 

 

Bahar nedir. Bahar tazelik ve canlılıktır. Bıkkınlıksa kıştır. Kışı bahara çevirmek kolay değildir ancak zoru başaran kimseler hayatlarında baharı daha çok yaşıyorlar, zira bahar insanın içindeki bir olay. Kişi içindeki baharı yaşatabilmesi için çevresinde yaşanan kötü olayları bertaraf etmesi gerekir, oda oldukça zor. Kışı, bahara çevirmenin yolları. Nefsini kırmak, onurundan gururundan taviz vermek, hakkını aramamak, haklı durumdayken haksızlığı kabul etmek gibi, olup bitenlere boş vermek, olanları olmamış saymak ve tevekkel olup Allah’a sığınmak. Bunları yapabilen kimse kendi içinde baharı çokça yaşayabilir, bunları yapmak kolay mı? Değil. Fakat yapabilen, iki cihanda bahtiyar olabilir.

 

Bir demet karanfil koydum yoluna,

Serdim mendilimi gülün dalına,

Göz yaşımı kattım hasret seline,

Eğlen telli turnam bahar geliyor.

 

İnsan bedeninde görünmeyen çok şey gizlidir, ayrı ayrı adlandırdığımız, gönül, kalp, yürek, ruh, can, akıl, fikir hiç birisini göremeyiz, bunlar bizim olan ancak gözlerimizle göremediğimiz varlıklardır. Biz görmesek de bedenimizi onlar yönetirler. Düşünmemizi ve iyiyi kötüden, kötüyü iyiden ayırmamızı onlar sağlar, aksi halde hayvanlar gibi insanda nereye sürülse oraya giderdi. Cenabı Hakk Âdemoğlunu meleklerden bile üstün yaratmış. Tabii burada bir incelik var emrine itaat etmek şart, kullarına üstünlük verirken başıboş bırakmamış.

 

 

Sümbülle yarıştı mart menekşesi,

Bahçeyi süsledi bahar lalesi,

Bülbülü inletti gülün şulesi,

Çırpın allı turnam bahar geliyor.

 

 

Gönül dediğimiz nesne aslında hep tazedir, yorgun ruhumuz zaman zaman onu etkilese de, o tazeliğini hep korur. Yapmak istediği hal ve hareketler de yaşlı bedenine bakıp etrafından utanır kendisine çeke düzen verir. Laubali hareketlerden çekinir hoplayıp zıplayamaz kendisini dışa dönük engelleyebilir ama, içe döndüğünde işi zordur. Bazı gönülleri aşk esir alır yaşına başına bakmaz. Aşk gençlikte hoş karşılansa da ilerleyen yaşlarda, bizim kültürümüzde ayıp sayılır. Bu durumda aşka esir düşen gönüller iki kat daha fazla acı çeker. Aşksa başlı başına bir hastalıktır aklın önüne geçer.

 

Geceler gündüze gebe duramaz,

Gönül sağanağı bulut aramaz,

Kanatsız kuş dost iline varamaz,

Çırpın allı turnam bahar geliyor.

 

 

Gönülle ruh birbirinin tamamlayıcısıdır, duyguları ruh, gönüle, gönül de ruha gönderir. Çıkacak sanat eserleri böyle çıkar, en güzel mısralar böyle dizilir. Bu ikisi arasındaki fark, gönül ölümlü, ruh ölümsüzdür. Onun için insan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar, hiç kimse yarın öleceğini düşünmez, zira ölüm baharın tazelendiği gibi, yeniden dirilmektir. İşin aslı ölüm bir mekân değiştirmektir.

 

Ak papatya sarı nergiz açtılar,

Kelebekler kanat vurup uçtular,

Erguvanlar rayihalar saçtılar,

Çırpın allı turnam bahar geliyor.

 

 

Sanırım hiç bitmeyecek bahar öbür âlemde yaşanacak. Herkes otuz üç yaşında olacak, sınavı kazananlar için her şey ellerinin altında olacak, zahmetsiz bir yaşam süreci, kim bilir daha neler neler. Dileğim o ki içimizdeki bahar hiç bitmesin.

 

Rabia BARIŞ

  

 

 

( İçimizdeki Bahar başlıklı yazı Rabia Barış tarafından 12.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.