Laiklik herkesin bildiği gibi hukuki tanımına göre, “Devlet
ile din işlerinin ayrılmasıdır” deniyor. Bence de olması gereken doğru budur. Son
yıllarda pek çok yerde görüyoruz, görsel medyalarda ve yazılı medyalardan
dünyadaki bazı devletlerde olup bitenleri her vatandaş gibi ben de istemeyerek
de olsa izliyorum ve üzülerek olup bitenleri kendimce takip ediyorum.
Dini aynı olduğu
halde sadece mezhebi farklı diye bazı ülkelerdeki toplumun bir parçasını
oluşturan insanlar, bazı yerlerde birbirlerini hunharca katlediyorlar, ve
bunlar birbirlerini acımasızca çoluk çocuk demeden öldürüyorlar.
Yine bazı
ülkelerde ise ülkeyi oluşturan bazı toplumun insanları farklı dinlerden diye, o
ülkedeki çoğunluk azınlığa hükmediyor ve farklı inanışa sahip toplum
insanlarının bulundukları ülkede varlığını ortadan kaldırmaya, adeta yok etmeye
kalkıyorlar. Ülkelerinde gereksiz yere farklı dini inancı var diyerek toplu
katliamlara kadar varan asimilasyon veya yok etme yoluna başvuruyorlar.
Üzülüyorum.
“Neden diyorum” inanç Allah ile kul arasında olan bir şey değil mi, bir insanın
günahından sevabından sadece kul kendisi sorumlu değil mi?
Ve soruyorum.
Yüce kitabımız Kuran’da ve çeşitli peygamberlere indirilmiş diğer dini
kitaplarda insanlara cennet ve cehennemin var olduğu söylenmiyor mu?
-Söyleniyor.
Peygamberlere
indirilmiş dini kitaplarda günahkar olanların var olduğuna inandığımız
Cehennem’ e, ve günahkar olmayanların sevabı çok olanların ise yine var
olduğundan şüphemiz olmayan cennet’ e gideceği söyleniyor.
Şimdi ben derim
ki, hal şimdi böyleyken, insanların ve toplumların kendi doğru yolunu,
kendisinin bulmasından daha doğru ne olabilir. Buna karışmaya kimin hakkı
olabilir.
Dinini öğrenmek
isteyene okuyacak okullar var okul dışında öğretecek yetkililer var kitaplar
var. Okur ya da sorar öğrenir ve yeri gelince de bunları ister uygular ister
uygulamaz. Kimsenin kimseye illa da, sen şu dinden ya da sen şu mezhepten
olacaksın demeye kimin ne hakkı vardır.
-Bence yoktur.
Bence derim ki,
ceplerimizde taşıdığımız bizleri tanıtan nüfus cüzdanlarımızda mezhebimiz
hanesinin ve hatta dinimiz hanesinin bile olmaması yazılmaması gerekir. Bir
ülkeyi oluşturan toplum içinde her milletten her dinden her mezhepten her
düşünceden insan olmasından daha doğal ne olabilir.
Bana göre, Laik
düşünce ne güzel bir düşünce ki, devlet idaresine din işlerini sokmuyor ve herkesi
kendi dininde kendi inanışında yaşamada serbest bırakıyor.
Böyle olunca
da, kimse kimsenin dini inancına ya da mezhebine karışmadı mı, o ülkede birlik
beraberlik ve kardeşlik oluşuyor.
Ama ne yazık ki
bu günlerde görsel medyalardan ve yazılı medyalardan sıklıkla görüyoruz ki, laikliği
içlerine sindiremiyen veya benimseyemeyen ya da başkalarının ülkesini karıştırması
sonucu ülkesinde laik düzeni bozan bazı ülkeler ne yazık ki şimdi hepsi kargaşa
içinde savaş ve zulümlerin olduğu ülkeler durumundadır. Medyadan üzülerek
bunları izliyoruz.
Ben sade bir
vatandaş olarak, kelime anlamı yabancı kökenli de olsa Türkiye Cumhuriyeti nin şimdiki
idaresinin laik bir devlet olmasından gurur duyuyorum. Ve din konusunda
başkasının dinine mezhebine karışmayan görüşlere saygı duyuyorum. Ve sonra vatanımda
Laik Türkiye cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal önünde saygıyla eğiliyorum.