Ey İstanbul!
Ey o koca cüssesinde türlü hayranlıklar biriktiren şehir!
Yahya Kemal'i bile ölürcesine kendine aşık edensin,
Hatta ; Justinyen'i, Theodora'yı,
Ve onun gibi nicelerini de...
İki kıtayı tek kalpte birleştiren de sensin,
Yine sensin iki denizi mesken tutan.
Fatih'inden, burçlarından, saraylarından utanmıyorsan;
Bari türbelerinden, camilerinden, şu gökyüzlü minarelerinden utan!

Sana mı kaldı benim gibi bir acizin yüreğini parçalamak?
Bağrındaki Eyüp Sultan'ı, Mehmed'i kucaklamak varken,
Ey İstanbul!
Sana mı düştü kalbimi en saf ve ev derin yerinden bıçaklamak?

Bin yıllık Bizans'ın yıkılmaz surları sende,
Asya ve Avrupa'nın kapıları da sende...
Daha ne istiyorsun,
Sahip olmak istediğin ne var böyle bir acizde?

İçin rahat olsun, oldu sonunda;
Kor bir alev düşürüp gönlüme,
Yıkık-dökük bir sevda bıraktın bana,
Ve tüm acıları toplayıp gömdün kalbime...

Ama bil ki;
Nasip olur da yine bir gün yolum düşerse yanına,
Kanmam bir daha
O yalancı "İstanbul Masalı"na...

MURAT AKTAŞ
( Bir İstanbul Masalı başlıklı yazı Murat Aktaş tarafından 17.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.