Tenha
sokaklarda vuslat çığlığıydı
Kelebeklerin
başının döndüğü son fasılda
İdamına
hazırlanan kına gecesiyle
Merceğiyle
kucaklaşan göz pınarları
Şaşırtır
yalnızlığımın satırlara vuran gamsızlığını
Zamanı
öteledim bütün günler sana biat etsin
Unutmaya
maya tutan gençliğime ağladığımı düşünme
Çiçekleri
sevmeye meyilli gülüşünü
Begonyalar
açan gamzelerini
Sıcak
sabahlara ısmarladım
Oyuncaklarımı
çaldı oyun arkadaşlarım
Senin için
saklayabildim uçurtmayı
Geleceğini
bile bile
İstiyorum
zamanın arta kalanını
Kaldırımlara
takılırken gözlerim
Yüreğime
gömdüğüm günde bekliyor
Tedirgin
dudaklarım
Bir huzur
ısmarlasan uzun soluklu
Ölse içimdeki karabasan rüyaları
Az evvel
geceyi katledip düşüncelerimle
Pimi
çekilmiş gökyüzü ağlardı üzerime
Ben ki aşkından
ıslanmayı beceremeyen zavallı
Karışır
geçmişe sürünen benliğine
Bir
bahardaydın, üç bin yıl önce
Ruhuma
nirengisi takılmış pranga olan yokluğunla
Cümleye
inen isyan nağmelerine esarettim
Söylesene
kim bilirdi en çok yüreğini
Zehir
kuşanıp dururdu kehkeşan bakışların
Yine de en
çok dokunduğum yer kirpiğindi
Tutarsan
soluğu kesilir yıldızların
Ve hapsolur
bütün karanlıklar yalnızlığına
Dudaklarında
kekremsi bir avaz
Vurulur
çakıl taşları şakağından…
adem efiloğlu / ahir-i fırtına