Bir an oldu, Doğu Türkistan da baskı ve işkence altında yaşayan  
Uygur Türkleri düştü kaleme...

"kim demiş 
 tutsaktır hilal geceye
 görmüyor musun
 yıldızını almış kucağına
 yalın ayak koşuyor güneşe"

kapısı kilitli camilerden
dualar fışkırıyor
patika yollar
seccade yumuşaklığında
eller kelepçeli
ayaklar bağlı
gözler rükuya durmuş
bakışlar secdeye değiyor
kıl çekik gözlü kardeşim
huzur içinde namazını
alnına doğrulan namlu
bölemesin niyazını

kısırlaştırılmış kadınların
doğum sancısında 
umut dolu yarınlara gebeler
ağlayarak çıkacak 
rahimlerinden özgürlük
masmavi olacak
bağımsızlığın gözleri
gök bayrağının rengi gibi

öldürülen çocukların kadar
yakamaz ciğerlerini
karanlık hücrelerde
içtiğin tuzlu su
çarmıha gerilirken
gülümse Osman Batur’a
bir ah etme 
boynunu sunsalar da satıra

kurşuna dizilen sen değilsin
insanlığın bedeni
ağıt yakma sakın 
vurulup da düşene
bak dirilmiş ölülerin
en ön saftalar şimdi
inançları sığmamış kefene

anadan üryan
sokaklarda sürüklenen bacımın
inleyen sesi
zaferinin simgesi
zalimden yana hüküm vermez
tarihin ulvi celsesi

gecenin bir vakti
çığlığın değil 
uykularımı bölen
dedem korkut uyanmış
yıldızları ateşe veriyor
cihanı sarıyor
hürriyetin alevi
dizine koymuş kopuzunu
nede güzel çalıyor
and olsun ki bu bir ihtilal
gök kubbeyi Uygurların türküsü kuşatıyor



Okan KİLİT  24.07.2012
( Uygurların Türküsü başlıklı yazı Okan KİLİT tarafından 10.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.