Arabamda gidiyorum. Teybin sesini sonuna kadar açtım. Ray Charles söylüyor. Kelimeleri anlamasam da ne söylediğini duyabiliyorum. Uçmayı anlatıyor olmalı. İplerden azat olup süzülmeyi boşluklarda… İngilizcem yok, kabul ediyorum. Cahil olduğum konularda ahkam kesmek gibi bir derdim de… Ama benim amacım, bilmediğim bir dili anladığımı iddia etmek falan değil… Benim sözünü ettiğim Ray Charles denen muhteşem adamın sesi… Kelimelerden bağımsız konuşabilen sesler vardır. Dilmiş, miliyetmiş zerre umursamadan köprüler kurarlar insanlarla. Umursamadıkları başka şeyler de vardır. Senin için hayatın en temel yanlarını oluşturan, tüm gününü etkisi altına alabilecek kadar güçlü çekim merkezleri yaratan dünyanda… İşte bu adamın sesi “takma bunları, keyfine bak” diyenlerden…

Evet, ne diyordum?: Gidiyorum bu kez. Arkadaşımla sözleştik, filmlerdeki o özgür ruhlu kadınlar gibi takılacağız biraz. Tatili deniz, kum, eğlence olmaktan öte anlamlara taşıyacak keşifler yapacağız birlikte dağlarda, bayırlarda. Güzergahı Ayşe belirleyecek. O böyle gezilere talimli… Bir yere seyahate gidiyorsa, ilk işi oranın tarihi yerlerini, harabelerini keşfetmeye girişmektir.Yorulmayı göze almam gerekecek galiba. 

Bu duruma en çok da Erdem şaşırdı. “Sen ve özgürlük, öyle mi?” dedi, asla başaramayacağı bir şeyi yapmaya kalkışan küçük kızına, duygusal bir hasar yaratmadan bu işten vazgeçmesini nasıl anlatacağını kestiremeyen bir baba tonuyla. Ayrıca küçük bir kızdan farklı yanlarım da vardı. Eli yüzü düzgün, yaşlı kategorisine henüz girmemiş tüm kadınlar gibi karşı cinsin çekim alanına her an girebilirdim mesela. Güzel memleketimizde bir kadın istediği kadar duvarlarla örtsün yüzünü, yanlış anlaşılmamak adına gözlerini sağa sola fazla kaydırmadan ancak bir şeylere takılıp düşmesini önleyecek miktarda bir görüş alanına hapsetsin kendini; bizim centilmen erkeklerimiz o muhteşem özgüvenleriyle kadınlara dair her hareketten olduğu gibi bu uzak durma tavrından da kendilerine bir pay çıkarır mutlaka çünkü, hatta onu yaklaşmak için cesaret bulmalarını sağlayacak bir kılıfa bile sokmayı becerirler. Bu yüzden bu mesafeli tavrı bir tür ‘dikkat çekme oyunu’ gibi görüp pişkin bir tebessümle bir kadının yanına ilişmeleri an meselesidir. 

İşte O da bu yüzden bu kadar tedirgindi. Bunu belli etmemeye çalışsa da, onsuz gitmemden hoşlanmadığını başka nedenlerle gerekçelendirip duyduğu rahatsızlığı ortaya dökmekten ısrarla kaçsa da aslında çok iyi anlıyordum onu. 

Ama maalesef gitmem gerekiyor. Arabanın içini dolduran bu esintinin bir benzerini de kendi dünyama taşımam, yorgun soluklardan arındırmam gerekiyor havayı.

Bu yüzden teybin sesini sonuna kadar açtım. Şarkıcının sesindeki o umursamaz tonu hakim kılacağım bundan böyle hayatımda. Sonuna kadar açıp onun ardına saklayacağım diğer sesleri. Çünkü hayatıma hep durmamı söyleyen sesler hakim oldu şimdiye dek. “Düşersin” diyen… Şimdi de sevdiğim adam aynı şeyi söylüyor. “Ben de geleyim.” dedi bana dün akşam. O hiçbir şeyi takmaz, soğukkanlı tavrından sıyrılıp en içerilerinden açmayı göze alarak yüreğini… Tarafımdan yönelmesi olası tüm oklara sonuna dek meydan okurcasına… “İki kadın ortalarda dolaşacaksınız. Sizi çok kolay bir av gibi görecek o kadar aç kurt var ki her yerde. Hiç değilse yakınlarınızda olmama izin verin. Söz veriyorum, izin verdiğiniz mesafeyi bir adım bile aşmayacağım. Yeter ki gerekli olduğunda yardımınıza koşabilecek kadar yakınınızda olduğumu bileyim.”

“İyi de hayatım, ben biraz da senin o aç kurt dedilerinle başa çıkabilmek için çıkmıyor muyum zaten bu yolculuğa? Sadece karşı cinsten değil, her cinsten ve nitelikten baş belasıyla da koca ömrümde bir kez olsun tek başına cebelleşebileyim, diğer hemcinslerimin pekala baş edebildiği o zorluklardan alnım açık, dimdik çıkabileceğimi gösterebileyim kendime diye..?”

“Sen yine o zenci şarkıcıyı dinledin değil mi?” dedi rakibin diş geçiremeyeceği kadar esaslı olduğunu anlayan birinin çoktan vazgeçmişliğiyle. O sanatçının üzerimdeki etkisini çok iyi bildiğinden, kararım hakkında tek bir itiraz cümlesi bile yöneltmedi sorusunu cevaplayan o onay anlamını bulunca gözlerimde.

“Adam alakasız şeyler söylüyor… Sen uçmayı, özgürleşmeyi anlıyorsun.” dedi sadece tatlı bir sitem ifadesiyle. Şarkıcıya sevgisini ele veren bir tebessüm vardı sesinde.

“Kelimelerden söz ediyorsun sen.” dedim, o tebessümün bir eşini de dudaklarıma iliştirerek. “Onlar umurumda bile değil… Ben sesin ne söylediğine kulak veriyorum sadece. Ve o da bana bu yolculuğa kesinlikle çıkmamı söylüyor.”
( Özgür Kadın başlıklı yazı mavilikler tarafından 4.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu