Kanaatim odur ki ; her ne amaç ile olur ise olsun ilişki kendine hangi ortamda, hangi doğrularla, hangi güdülerle, hangi beklentilerle yer edinir ise edinsin ama arkadaşlıkta, ama dostlukta, ama sevdalarda,  ama sadece beğenilerde asla ve kat’a kötü niyetle başlatılmaz. Ne başlatan açısından ne de kabul eden açısından ard niyet mümkün değildir, ben buna inanmıyorum ; kim üzüleceği bir tanışlığa, kim üzeceği bir tanışlığa bilerek start versin ki ?

 

Neden yapsın bunu ? Neden olduğundan farklı görünsün ? Neden yalana dolana gereksinim duysun ? Daha binlerce nedenler. Niteliği her ne olur ise olsun duygularını arz edende de kabul edende de,  kardeşlikte de komşulukta da,  dostlukta da taraflardan birinde ard niyet aramak,  illa ki bir yerlere fatura kesmek,  tüm hata bundadır ondadır veya şundadır veya küllen şahsımdadır demek de çok anlamlı değil.

 

Mutlaka birilerinin zarar verme saikiyle hareket etmesi gerekmez.  Belki istem dışı bir sözdür ağzından çıkan, belki tamamen bir yanlış anlamadır, belki kıskanılmadır, belki de kıskanmadır, belki sadece o ana mahsus bir vurdumduymazlıktır, adamsendeciliktir, sorumsuzluktur ama gerçekten belki de anlıktır.  O gün psikolojiniz müsait değildir ya da muhatabın ruh hali dingin değildir, birilerinin fazla hatalı, birilerinin az hatalı olmasının ne önemi vardır ? Belki iyi niyetle bir doğruyu farklılaştırırsınız ama yalan değildir amaçlanan, belki de bunu hiç farkında olmadan yaparsınız, belki yanlış bilgilendirilmişsinizdir, birilerinin zarar görmemesi düşüncesidir ya da siz asla böyle yapmazsınız karşı taraf yapar, karşı taraf da yapmaz  üçüncü bir taraf yapar, o da yapmaz dördüncü bir taraf  yapar ya da kimsenin yaptığı bir eylem yoktur. Ne var ki ortam ve konuların hassasiyeti tamamen yanlış anlamaya müsaittir. Lafı getirmek istediğim özel bir yer yok, cümlelerimde şifreler de yok, hedef adresler de yok, sadece bir durum analizidir bu ; her birimiz için geçerli olabilecek.

 

En sağlıksız mesele ise insanın kendisini ak kaşık gibi hatasız görmesidir; vay ben böyle yaptım da, adamlık kalmamış da, dürüstlük ölmüş de, şöyleymiş de, böyleymiş de diyen taraf adına bunların tamamı doğru tespitler olabilir, kısmen yanlış olabilir, tamamen yanlış olabilir. Gerçekten bu yönde düşünmenin kimseye faydası yoktur. Emek harcanan, zaman harcanan ilişkiler böylece bir bir yok olur gider. İletişimsizlik, güvensizlik, ego duygusu, nefis, “ hep ben “  demek, her tavıra bir mana yüklemek sıcacık birliktelikleri mazi yapar.



İnsanoğlu zor, anlaşılması zor, anlatmak da zor, keşke kırgınlıklar olmasa.



Ne iyiliklerde ne de kötülüklerde mimar asla tek kişi değildir. Her tarafın az ya da çok katkısı vardır, çevre koşulları vardır, önyargılar vardır, yanılmalar vardır, vardır da vardır. Bunları medenice çözmekten de uzağız ;  al atını ver tımarımı, yazdım çizdim konuştum sildim ve finish. Ne acıdır bu, ne yazıktır, ne talihsizliktir. Var mı böyle bir lüksümüz ya ? Bunca ucuz mudur hayat ? Yazık günah değil mi yiten zamana ? Nasıl bir hiç'e tahvil edebiliriz yaşanmışlıkları ? Yarınımızın ne olacağı belli mi ? Önce ben’in terbiyesi gerektir, benim sıklıkla yaptığım bir hatadır anlık öfkelerle hareket etmek, haksız ya da haklı olmamın anlamının  tamamen yittiği bir noktadır o. Çünkü öfke, çünkü anlayışsızlık, çünkü karşıyı dinlememe, çünkü hakim olma, çünkü savcı olma, çünkü yargıç olma, çünkü tek başına yetebileceğin yanılgısına kapılma insanın sağlıklı düşünmesini engeller, keşke kırgınlıklar hiç yaşanmasa.



Mehmet Çağatay ÜNLÜTÜRK

( Keşke Kırgınlıklar Hiç Yaşanmasa başlıklı yazı MCU :) tarafından 13.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.