Anamur’un değerli Halk Kültürü Araştırmacısı-Fotoğraf Sanatçısı-Coğrafya Öğretmeni Nevzat Çağlar’ın “Anamur Ahmet Bülbül’ü Kaybetmiş Haberimiz Yok” yazısının başlığını görür görmez şaşkına döndüm. Ne yapacağımı şaşırdım. Dondum kaldım bir süre öylece.

     Ve sonra da “Vay be!” dedim, “Demek sen de bırakıp gittin bizleri yani, öyle mi Ahmet Bülbül? Yakıştı mı şimdi sana sessiz sedasız çekip gitmek!”.

                             ***

     Ahmet Bülbül’ü çocukluğumdan beri tanıyordum. 1990’lı yılların başından sonuna kadar Boğuntu Köyü’ne düğünlere gelirdi. Cuma akşamı başlayan düğünler, Pazar akşamına kadar sürerdi.

     O zamanlar düğünlere kemanıyla Ahmet Bülbül, davuluyla Mahmut Narman, gırnatasıyla Aptal Ali gelirdi. Bazen dümbelekçi de gelirdi ama, genel itibariyle düğünlere bu üçlü gelirdi. Çünkü en iyi düğünleri bu üçlünün çaldığını düşünürdü köylü. Köyden birileri düğün yapacaklarında mutlaka bu üçlünün düğünlerine gelmelerini istiyorlardı.

     Düğün hazırlıkları başladığı vakit, “Düğünü hangi çalgıcılar çalacakmış?” sorusu sorulduğunda “Ahmet Bülbül, Mahmut Narman, Aptal Ali.” denildiğinde ayrı bir mutlu olurdu düğüne gelecek köylüler. Boğuntu Köyü ve civar köylerde bu üçlü çok sevilirdi.

                             ***

     2000’li yılların başından itibaren Anamur’da yaşamaya başlamıştım. Haliyle daha sık görüyordum Ahmet Bülbül’ü. “Görmeyeli uzunca bir zaman olmuştu. Hasta olduğunu biliyordum. Bileklerinde şişlikler vardı, irili ufaklı, içi sulu. Sanırım bir çeşit romatizmaydı. Nedenini, yıllarca elinden düşmeyen kemana bağlıyordu. Bu yüzden arada bir hastaneye yatar, tedavi görür, çıkar gelirdi, Cumhuriyet Meydanı’nın köşesindeki Sinanoğlu Eczanesi’nin önüne. Çaycının alçak iskemlesine oturur, çantasından çıkardığı kasetleri, yerde yazılı küçük bez parçasının üzerine sıralardı, titizlikle. Çünkü kasetlere kendi sesi gizlenmişti. Kemanıyla çalıp söylediği Anamur Yolları, Danışman, Sarı Yaylam, Koyun Okşaması, İrfani, Türkmen Kızı…

     Kendi sesini kendisi satmaya çalışırdı meraklısına, vefalısına, değerini bilene. Yoksa her dakika onlarca insanın geçip gittiği kaldırımda Ahmet Bülbül’ün varlığından haberi olan bir elin parmaklarını geçmezdi. Öğleye kadar burada kalır, akranlarıyla eski günleri yâd eder, belki bir iki kaset satar, öğle yemek parasını çıkarırdı.

     Yemekten sonra da omuzundaki kaset çantasıyla Jandarma Karakolu’nun karşısına sıralanmış, ağzına kadar dolu kahveleri dolaşırdı. Bu kahvelere Bahşiş, Boğuntu, Akine, Ormancık gibi köylerden gelenler olurdu. İçlerinden kaset alan olursa, kendince gününü kurtarmış sayardı. Ne de olsa o köylerde, bir zamanlar, bir hafta süren köy düğünlerinde, Ahmet Bülbül’ün kemanından çıkan nağmeleri herkes duyardı.

     Bülbül’ün Çukurabanoz’dan Karaağa’ya kadar gitmediği köy, çalmadığı düğün kalmamıştı belki de. Bazen hiç kaset satmadığı günler de olurdu. Bu durum onu yıldırmaz, kaset çantasını yanından ayırmazdı.

     ...Kimdi Bülbül? 1936’da Evciler Köyünde dünyaya gelmiş. Kendisi gibi kemancı olan babası Mustafa Bülbül’ü aklı ermeden kaybetmiş. Mustafa Bülbül, aynı köyden Âşık Mustafa’yla amca çocuğu olurlarmış. Halk hekimliği ve âşık tarzında söylediği şiirleriyle tanınmış biridir Âşık Mustafa. Ahmet Bülbül’ün halk sanatçısı olmasında aileden gelen etkenler rol oynamış olmalı. İlk kemanı çaldığı zaman on dokuz yaşındaymış. Keman çalmayı kendi çabalarıyla öğrenmiş. Askere giderken kemanını yanında götürmüş. Asker dönüşü düğünlerde keman çalmayla geçimini sürdürmüş Ahmet Bülbül.

     Babasını tanıyanlar, “Şu havayı baban çok iyi çalardı, sen de bir çalıver.” diye ısrar ederlermiş. Silifke’nin yetiştirdiği, halk müziğimizin değerli araştırmacısı Özcan Seyhan, Ahmet Bülbül’ü ziyaret ederek kendisinden derleme yapmış. Bunu söylerken gururlanırdı. Görüştüğümüz günlerde yakınırdı Bülbül. Haklıydı. Unutulmuştu. Bir zamanlar peşinden koşanların arayıp sormadıklarını dile getirirdi sık sık. Bir de çok sevdiği kabak kemanesini satmak zorunda kalması kendisini çok üzmüştü.

     ...Sessiz sedasız gitmiş Bülbül.”(*)

                             ***

     Sessiz sedasız değerlerimiz aramızdan ayrılıyor. Bizim haberimiz yok. İyi ki, duyarlı insanlarımız ve dostlarımız var da, bu değerlerimizin hayatta olup olmadığını öğrenebiliyoruz.

     Bu güzel yazınız için çok teşekkürler Sevgili Nevzat Çağlar. Sayenizde Anamurlu keman üstâdımız Ahmet Bülbül’ü hem daha yakından tanıdım hem de sessiz sedasız çekip gittiğini öğrendim. Anamur’dan bir çınar daha göçtü.

     Nur içinde yat Anamurlu keman üstâdı Ahmet Bülbül. Mekânın Cennet olsun.

    

* Gerçemek Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 33

 

 

[email protected]

 

[email protected]

 

facebook.com/mehmetsahincileroglu

 

twitter.com/msahincileroglu

 

GSM: 0506 935 73 17

( Anamur’un “bülbül”ü Sustu başlıklı yazı Şahincileroğlu tarafından 6/17/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.