Görev hazırlıkları son halini almış görevli paşalar ve askerler yolculuğa çıkmanın heyecanıyla oradan oraya koşturuyorlardı.Bu görevliler içinde en heyecanlı kişiler bizdik.Yeni evli çift olarak birbirimizden ayrılmak istemiyorduk.Hele Nurbanu içinde ki heyecanını yenememiş son bir çırpınış olarak;babasına durumu ağlar gözlerle ifadeye çalışmış,yalvarmış. "Mevcut durumu,Efendimize arz etmesini ve Selim Sabri’nin şimdilik bu görevden beri edilmesini istemiş.Hiç olmazsa burada önemli işlere bakmamı ama şimdilik şarka gitmememi söylemiş" Bu durumu, Reşat Ağa’dan işitince Nurbanu’yu bayağı bir azarladım. "Böylesi bir durumun Efendimize intikalinin yakışıksız olacağını düşünemedin mi?" diyerek kızgın bir şekilde son cümlemi söyledim.

Mahcup ve mağrur bir şekilde boynunu büküp iri badem gözlerine yaşlar inince dayanamayıp "Gençliğine ve heyecanına verdim" diyerek sarılıp gönlünü aldım. Ama içime bir korku ve kuşku düştü.Efendimiz bu durum karşısın da ne cevap verecekti acaba? Gidip durumu düzeltmek adına Efendimize; "Kızınız gibi sevdiğiniz, Nurbanu’nun gençlik hayaline ve acemiliğine verin Efendim desem" Olur muydu? Lakin,Bu sefer de Reşat Ağa zor durumda kalmaz mıydı? Tam böylesi bir kutsal görev öncesi olacak şey miydi bu? "Hay Allah ! Ne hale düştüm" diye kahırlandım...


***

Saray’ın önünde görülmemiş bir kalabalık vardı.Birileri habire Padişah Efendimiz aleyhine bağırıp tezahüratlar atıyorlardı. "Ya bu adama sahip çık ya da biz yapacağımızı biliriz." Ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk.Koşarak olayı öğrenmeye çalıştım.Kapının önüne çıktığımda nöbetçilere durumu sordum.Onlar olayı kısaca özetlediler.Efendimizin çok değer verdiği süt kardeşi İsmet Bey’in büyük oğlu Ahmet Fehim’i istiyorlardı.Ahmet Fehim, Efendimizin himayesinde çok genç yaşta Paşa olmuş şımarık birisiydi.Gençliğin ve saray da yetişmişliğin vermiş olduğu rahatlık ile hareket ediyordu.Bu yönüyle,Efendimizin evhamını ve kuşkuculuğunu çok iyi bildiği için de kendi emrine bağlı bir İstihbarat teşkilatı kurdurmuştu.Temelde, Padişaha ve saraya bağlı bir teşkilat olup,hizmeti bu yönüyle teşekkül edecekti. Lakin,kısa sürede yegane kendisine hizmet ve itaat eden hususi bir ordu haline getirmişti.Bu adamlar, Fehim Paşa’nın emriyle haraç toplar,kız kaçırır,rakipleri ortadan kaldırır ve masum halkın evlerini yağma ederlerdi.


Fehim Paşa ise zevkü sefa alemlerinde sabahlara kadar hususi eğlencelere katılır.Her türlü melaneti işlerdi.Hakkında el altından çokca şikayet gelmişti.Bu durum Efendimizin aleyhine iş yapan diğer paşaların çokca işine işine geliyor...Ahmet Fehim Paşa’nın korunmaklığı ve şımarıklığından en üst derecede yararlanıyorlardı.

Durumu izah için Şehzade Burhanettin Efendiye malumat verdim.Olayların bu boyuta ulaşması karşısında bir hayli sinirlenen Şehzade Burhanettin sinirli bir şekilde oturduğu masasından kalkarak ileri geri gidip gelmeye başladı.Sonra bana dönerek;

" Artık bu Fehmi çizmeyi fazlaca aşmaya başladı.Babamın rikkat ve merhametinden azami derecede yararlanan bu çiyana ders verme zamanı geldi" dedi.Sonra biraz durdu.Etrafı şöyle bir kaç kez kolaçan etti. Sonrasında; "Kalk Selim Sabri! Şu çiyanı ininde basalım"dedi. Sonra bana doğru geldi,kulağıma eğilerek fısıldamaya başladı;
"Bu olaydan ikimizden başka kimsenin haberi olmasın tamam mı"dedi. Zaten sevmiyordum o şımarık ukala adamı.Kendimi toparlayarak; "Tabiki efendim,emin olabilirsiniz"dedim. Bu ifadelerimden sonra tekrar eğildi; "Babam’ın dahi" dedi.Kafamı tasdik eder manada öne arkaya sallayıp beraber dışarı çıktık...

***

Yorgun bir şekilde konağa geldiğimde Nurbanu boynuma sarıldı.Gözlerinin içi gülüyordu.Kendi kendime "Hayırdır! Ne ola ki" dedim.Kıyafetlerimi soyunurken; "Hayırdır, Sultanım! Nedir sizi böylesine neş’eye gark eden olay" dedim.Gayet neşeli ve munis bir sesle; "Yemeğimizi yerken, anlatırım yakışıklım!" dedi.Sonrasında kafamın içinde tilkiler cirit atmaya başladı.Şehzade Efendimiz;" Gecenin saat on’unda tebdili kıyafet giy benim konağın oradan gizlice dışarı çıkarız" demişti.Gündüz değilde neden gece çıkıyorduk ki.Bu iş sadece Ahmet Fehim’i sıradan bir meyhanede yakalama işi değildi. Bu işin başka bir boyutu daha var.Çünkü ,gündüz çıkmaya karar verip arabaya doğru yürürken ne düşündü,düşünmedi bilmiyorum."Selim Sabri bu işi akşama tevdi edelim.Saat On’da kıyafetlerini değiştir.Şöyle külhanbeyi kıyafeti giy,tebdili kıyafet seninle bir teftiş yapalım" dedi. Acaba başka neleri teftiş edecektik ki?


Devamı var
( İsli Demlik-18- başlıklı yazı Arzeni tarafından 4/6/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.