PEÇETELER

ß

 

 

 

 

 

Bir edebiyat dersinde filizlendi bu kitabın her bir harfi ve her harften mürekkep kelimeleri. Kalorifer kenarında tespih taneleri gibi dizilmiş birkaç sıranın en sonuncusunda alevlendi kitabın her bir hecesi. Önce kelam yazı oldu peçeteye döküldü, ardından sır oldu kalpte mimlendi.

Dört sırdaş, dört yoldaş, en önemlisi dört dostun kaleminden, gönlünden, ruhundan, bedeninden kısacası her bir zerresinden çağlayanlar burada kelam oldu, burada kelimelere dönüştü. Her bir kelime önce tartıldı katrelerin nasibince, ardından biçildi terzilerin ölçüsüyle.

Her biri de kendi dünyasında duvarların üzerine tırmanmaya çalışan dört kişiydi. Itır kokuları, taze reyhanların arasında filizlenen, dikenlerle mücadele eden dört arkadaş idiler. Dostlukları önce garipseme, yerme, ardından sevme ile pekişen dört kişi… Her biri de ayrı dünyanın, her biri de kurdukları ayrı düzenin bir parçasıydılar.

Galip, kelimeleri metne, metni kitaba dönüştüren, belki de en konuşkanı, en asabi görüneniydi. Her bir konuşmasında sınav, her bir sınavında ise dost düşman ayırt eden haliyle devamlı kendine çizmeye çalıştığı yolda ilerlemeye çalışırdı. Siyah saçlı, kahverengi gözlü –her ne kadar sık sık değişse de-, uzun boylu, kitabın temellerini atan kişiden birisiydi. Mehmet’le ikizlerdi okuldaki herkesin nazarlarında. Me

Ebru, umursamazdı. En azından umursamaz gibi görünmeye çalışır; ama umursamamak için çabaladığı şeyleri içindeki fırtınayla dindirmeye, çözümlemeye, anlamaya uğraşırdı. Her daim Galip’in önündeki sıranın üzerinde kafasını büker, derince bir nefes alır, ela bakışlarıyla ders arasında en azından mütebessim bir bakışla “o konuyu” anlamadığını dikte ederdi. Her zaman her şekilde ve nerede olursa olsun birilerinin yanındaydı. Siyah ve gür saçlı, ela gözlü birisiydi.

Mehmet, grubun diğer üç üyesine nazaran oldukça farklı birisiydi. Kalbiyle, aklı arasında kin, nefret, kötü düşünceden beis bulundurmaz, her daim yanlış anlamalarından dolayı, ne yaptığını bilemeden sevdiklerine zarar verirdi. Hani “hatanın neresinden dönersen kârdır” ya tam da bu söz onun için biçilmiş bir kaftan, uzunca boyunun üzerine geçirilmiş bir ferace gibiydi. Yaptığı hatayı en çabuk şekilde anlayan belki de oydu dörtlünün içinde. Kahverengi gözlerinin gerisinde sakladığı o masum, tebessümlü, saf ve berrak bakışlarının altında sevdiklerine zarar vermeyecek bir yüreğin sıcaklığı vardı. Uzun boylu, kumral saçlı, açık kahve gözlü birisiydi. Galip’in ikiziydi diğerlerinin nazarlarında.

Azize, asi, hırçın, inatçı, en önemlisi de bu kitabı filizlendiren diğer bir aza. Her zaman yanınızda bulabileceğiniz birisi ve simsiyah gözlerinin altında yatan, uysal bir kız edası. Sevdiklerini tam seven, sevmediklerini hiçbir zaman sevmeyen birisi… Kolay kolay vazgeçmeyen, azminden feragat etmektense diğer şeylerden feragat etmeyi yeğleyen, tuttuğunu koparan birisi… Zor yolda yanına aldığı dostunu da katarak, bir sırdaş, bir yoldaş edasıyla yürüyen, ufak boyunun arkasına sakladığı hanım hanımcık bir edayla her zaman yanınızda olacak birisi. Siyah saçlı, kömür karası gözleri onun fiziksel özellikleri.

Evet, dört yoldaş, dört sırdaş ve bu dört kişinin peşinden diğer tüm arkadaşlıklar. Ülkemizde sıradan bir halkın lise hayatı ve lisenin, en önemlisi de liseli dostlukların insan karakterine olumlu, olumsuz etkileri.

Bazen “çıkarcı” oldular, bazen “artist”, belki de birbirlerini destekledikleri için pek de sevilmediler; çünkü dördü de birbirini desteklemek için vardılar. Issız bir çölün ortasında ya da hayvanlarla dolu bir ormanın ortasında, dördü de halkanın tam ortasındaydılar. Kime saldıran olursa, dördü de birlikteydi ve dördü de yekti.

Ve bir gün ayrılsa da yolları, bu kitap birleştirecek onları!

SAM_0682

NOT: Dört dostun gözünden diğer dostlar anlatılacaktır, lütfen alınganlıklara mahal vermeyelim. Sadece başkarakterler bu dört kişidir.

( Dostluğun Kitabı Peçeteler başlıklı yazı Galip Argun tarafından 24.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.