Doğrusu, yanlışı, ağrısı, sancısı... Ne varsa yaşanacak...
Sarhoş tutkuların koynunda ben bir deli...
İçimde yılgın rüzgarların ayak sesleri...

Sadece birkaç cümle Nilüfer’in “Kavak Yelleri” isimli şarkısından. Şarkılar çoğu zaman ne kadar ‘herşeyi’ anlatırlar hayata dair öyle değil mi? Özellikle duygusal anlarımızda. Hatırlayın, bugüne kadar mutlaka en az bir kez hiçbir şey söylemeyip, hiçbir şey sormayıp sadece bir şarkının sözlerine sığındığınız olmuştur. Öyle bir an olmuştur ki, belki de hiç sevmediğiniz, müzik zevkinize hiç de hitap etmeyen bir şarkıyı dinleme isteğini şiddetle duymuşsunuzdur.

Sevincimizden ziyade hüznümüze ortak olmuştur bence şarkılar ya da daha doğrusu oynamak ihtiyacındayken şarkı değil müzik önemliyken bizim için; kızgın, kırgın, durgun vs. ruh hallerimizde kuramadığımız cümleleri başkasının kurmasını beklemiş hatta hazır kurulmuş cümleleri bağıra bağıra tekrar etmişizdir. O zaman farkına varırız ‘cümle kurma’ yeteneğinin. Şarkı sözüdür çünkü bu, her cümleye benzemez.
Bu noktada gelmiş geçmiş ve gelecek tüm şarkı sözü yazarlarını saygıyla anmak gerek sanırım. Kimi “sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir” gibi basit görünen bir cümleyi dört nesile söyletmeyi başarmıştır, kimi yeni nesilin saçmalaşan sözlerinin arasında “hem yara bandımsın hem yaram” , “babamın öldüğü yaştayım” , “benim bir sevgilim var henüz tanışmadığım” ... gibi orjinal cümleler kurabilmiştir.
Milyonlarca örnek verilebilir elbette... İnsan ürünü olan şarkılar insanın insanî tarafını yakalar, türlü hayallere götürür. Tema genellikle aşktır, ayrılıktır. Vuslatı anlatan şarkılar da vardır kuşkusuz da vuslata erince biçem ve biçim değişir.
Tabi bir de para kazanan insanlar vardır şarkılardan. Plakçısından şarkıcısına, vokalistinden müzisyenine bir sektör. Radyo programcılarını da unutmamak gerekir. Radyo! Ne büyülü bir yer bilemezsiniz. Bana o oda rutubet kokar, sonra alışkanlık yapar bırakamazsın demişlerdi de anlamamıştım. Sahne tozu yutmak gibi inanın. Sahne tozu da yuttum zamanında, oradan biliyorum. Sabahın erken saatlerinde yataktan kalkmak eğer sevdiğiniz işi yapıyorsanız hiç zor değildir ya... Beni de o saatte yollara düşüren sebeptir işte. Her gün sizi dinleyen birilerinin olduğunu bilmek ve kimsenin olmadığı genellikle küçük bir odada deli gibi konuşmak! Biliyorsunuz ama, kimse yok değil. Göremeseniz de sesinizin ulaştığı birileri var. Bazen güne sizin sesinizle başlıyorlar. Bazen trafikte sizin sayenizde can sıkıntısından kurtuluyorlar. Bazen de sizin sesinizle uykuya dalıyorlar. Siz ise eğer gerçekten seviyorsanız bu işi, program bitip de potansı indirdiğinizde hemen ertesi gün olsun istiyorsunuz. Hemen yarın olsun, tekrar sesim ulaşsın yüzlerini görmediğim, kim olduklarını bilmediğim o insanlara. Ben sadece on bir ay müzik programı yaptım, üç seneye yakın bir süre de haber sundum ve gazete haberleri programı yaptım. Haber okurken daha sert, tok bir ses kullanılır ve dinleyiciler çok kısa bir süre duydukları sesinizden sizinle ilgili bir fikir yürütemezler. Kendinizle ilgili en ufak ipucu vermezsiniz zîrâ... Haber okunur potans kapanır, bildikleri tek şey isminizdir. Müzik programcılığı ise çok farklıdır. Dinleyiciler sizin hoşlandığınız müzik türünü, hatta gevezeyseniz hobilerinizi, fobilerinizi, günlük yaşantınızda başınıza gelenleri öğrenebilirler. Paylaşmak istediğiniz şeyleri anlatabilirsiniz gönlünüzce ve sesiniz daha sıcak, daha içtendir.

Zamanla bir tutku oluyor radyo. Ayrı kalırsanız içinize kapanma ihtimali de var. Dedim ya bir alışkanlık, bir hastalık gibi... Mikrofon kokusu! Bu işten para kazanmak bir yana sırf para için de yapmıyorsunuz yani. Şarkılar çocuklarınız gibi oluyor. Bazen canınız ne isterse onu çalıyor hem dinliyor hem dinletiyorsunuz, bazen de sevmediğiniz bir şarkıyı belki sevenler vardır diye dinletiyor ve dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Hangi şarkı hangi duyguya iyi gelir biliyorsunuz ve bir doktorun verdiği ilaç gibi insanlara şarkı hediye ediyorsunuz. Bazen çok mutlu ediyor bazen dert ortağı oluyorsunuz. Bu işe gönül veren herkese selam olsun. Nereden nereye geldik... Şarkılar için söylenecek söz bitmez elbet... Şimdilik bu kadar.
( Bir Tutku: Şarkılar Ve Radyoculuk başlıklı yazı gizem--colak tarafından 20.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.