1 Zaman İçinde Yitirilenler
2009 yılı bir çay bahçesi…

- Alo
- Efendim
- Nerdesin oğlum.
- Tam arkandayım. Kapat geldim.
- Hadi gel bakalım.
- Merhaba
- Merhaba, nerde kaldın oğlum kadın gibi bekletiyorsun insanı? Makyajını bitirdin mi bari?
- Ne makyajı ya?
- Kadınlar makyaj yüzünden gecikirler ya hani, onu diyorum.
- Bak kırıcı oluyorsun ama.
- Onun için uğraşıyorum zaten.
- Ne var? Sanki sen hiç gecikmiyorsun?
- Gecikmiyorum tabi.
- Ya yalan söyleme muhakkak sende bir gün gecikmişsindir.
- Söyle bakalım seni ne zaman beklettim.
- Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum. … evet ya sen beni hiç bekletmedin. Ama okuldayken derse hep geç kalırdın. Evet evet geç kalırdın.
- Hasan o zaman ben okula üç vesaitle gelmek zorunda kalıyordum, sense yürüyerek geliyordun okula. Yani evin okulun dibindeydi.
- Haaa doğru ya, hem de çok ucuzdu.
- Yani ?
- Yani, kusura bakma dostum ya. Bugün memurların eylemimi ne varmış. Bize denk gelir, şans yok ya. Zırta pırta eylem yapıyorlar zaten. Ondan geciktim. Ne yapayım yalvarayım mı sana şimdi?
- Tamam tamam bir daha geç kalma yeter.
- Olur dostum hiç geç kalır mıyım?
- Her zaman böyle diyorsun ama hayırlısı.
- Tamam uzatma Vedat ya. Ne yapayım öpücük mü vereyim, makas mı vereyim? Ne istiyorsun?
- Dedim ya bir daha geç kalma.
- Tamam tamam uzatma. Hem etrafta yalnız bir erkek için gayet müsait oğlum, baksana etraf hatun dolu. Of of of, şu hatunu gördün mü?
- Demek sende görüyorsun o hatunu?
- Nasıl yani?
- Bende hayal gördüm sanıyordum da.
- Evet evet, hayal gibi hatun ya. Ama böylesini boş bırakmazlar oğlum. Muhakkak birisi yiyordur bu hatunu.
- Ya oğlum bırak şu argoyu ya. Üniversite bitti artık oğlum. Senin yüzünden yanımıza hatun yaklaşmıyor.
- Nedenmiş o?
- Hatunlar argo sevmiyorlar. Argo sevenleri de var tabi ama çok az onlar da bize denk gelmiyor.
- Ne yani şimdi suçlu ben mi oldum.
- Gayet tabi.
- Sakın o senin pısırıklığından olmasın?
- Ne pısırıklığı oğlum, üniversitede ilk hatunu kim ayarladı?
- Mevlüde’den mi bahsediyorsun?
- Evet.
- Ya o sayılmaz bir kere.
- Neden sayılmazmış, taş gibi hatun işte.
- Taş gibi mi, taş gibi mi? Sence Mevlüde taş gibi hatun mu? Oğlum O’un bıyıkları vardı len. Hem de palaydı.
- Bak doğru konuş. Ben bir zamanlar bir şeyler yaşadığım birisi hakkında böyle şeyler söyletmem.
- Aman, Kadir İNANIR’ım benim. Sanki bir şey yaşadı da. Dört sene boyunca pala Mevlüde’yle beraberdin ne yaptığını sorabilir miyim dostum?
- Ya sen ne terbiyesiz adamsın ya? Sana ne? Sevgilimle ne yapmışsam yapmışım. Bu beni ilgilendirir.
- Tabi tabi, bir şey yapmadığın için normaldir.
- Sen bırak beni, sen ne yaptın O’nu söyle. Okulda yanına dişi sinek bile yaklaşmış mıdır acaba?
- Şey yapma oğlum şimdi, o zaman ben bir ilişkiye hazır değildim.
- Tabi tabi eminim değildin. Hem de dört sene boyunca.
- Ya şimdi biz böyle birbirimizle didişip durursak bir yere varamayız biliyorsun değil mi?
- Hemen değiştir sen konuyu.
- Ya ne değiştirmesini oğlum ya? Baksana taş hatun hala yalnız başına oturuyor.
- Eee?
- Bir atraksiyon yapsak diyorum.
- Ne gibi?
- Ya işte önce kesişiriz, selam filan derken, muhabbetin içine atlarız oğlum.
- Olur mu dersin?
- Olur olur, niye olmasın?
- Hadi o zaman.
- Hah işte şöyle oğlum. Serdar’ın yeni albümü çıkmış biliyor musun?
- Evet ya, dağıldım resmen. Çok güzel yapmış lan. Tam disco biliyor musun?
- Ya bende dowland edeceğim.
- Gerek yok lan bende hallettim, senin flaşa atarız.
- Olur.


1968 yılı bir çay bahçesi;

- Merhaba, geciktin dost.
- Merhaba dost. Kusuruma bakma, bizim mahalledeki Emine teyzeyi hastaneye götürdüm.
- İyi etmişsin dostum. Nasılsın?
- Nasıl olabilirim dostum? Sen iyi misin sanki? Memleket elden gidiyor, rahat edebiliyor muyuz?
- Ayın on beşinde altıncı filo İstanbul’a gelecekmiş. Nasıl rahat olunabilir ki?
- Bunlar Kıbrıs’taki soydaşlarımıza yardıma giderken yolumuzu kesenler değiller mi?
- Evet onlar.
- Geldikleri gibi giderler dostum.
- Evet haklısın, geldikleri gibi gitmeliler. İngilizler gibi.
- Bir şeyler yapmalıyız.
- Yapacağız elbette. Elimiz boş duracak değiliz. Bu memleket bizim. Nasıl kurtuluş savaşında sömürücü, emperyal güçlere karşı durmuşsak bunlara da öyle karşı duracağız. Benim canımı sıkan iktidarın vurdum duymaz tavrı.
- İşbirlikçiden başka bir şey değiller.
- Tüm öğrenci arkadaşlarla örgütlendik, memlekete sahip çıkacağız. 6. Filoyu denize dökeceğiz.
- Evet.
- Merhaba,
- Oooo merhaba Nalan.
- Merhaba, buyur otur.
- Arkadaşlar ne yapıyorsunuz?
- Oturduk çay içiyorduk.
- Onu görüyorum. Bu 6. filo hakkında diyorum. Bildiriyi bende okudum.
- Nalan olmaz. Sen gelmemelisin. Polisin tavrı ortada. Hem babana söz verdim.
- Benim adıma benim babama benden habersiz söz mü verdin yani?
- Evet.
- Olmaz Vedat. Bunu yapamazsın.
- Ya Nalan uzatma Allahaşkına.
- Uzatırım hiç kusuruma bakma. Kadınlar da en az siz erkekler kadar bu memleketin sahibi değil mi? Anca beraber, kanca beraber.
- Tamam tamam. Olaylara karışmak yok ama.
- Tamam oldu canım. Sen nasılsın Onur?
- İyiyim bende. Seni sormalı?
- Böyle bir ortamda iyi olmanın mümkünatı var mı?
- Haklısın yok.
- Üniversite de baskı, sokakta baskı, siyasette baskı. Ne olacak bu memleketin sonu bilmiyorum ki?
- Bizim gibi gençler sayesinde gayet iyi olacak merak etme.
- Geçen fakültede kavga çıkmış, sebebi neydi? Yine faşistler mi?
- Ben insanları faşist ya da devrimci olarak ayırmıyorum Nalan. Bu memleketi seven herkes benim için aynı kefededir.
- Bence yanılıyorsun.
- Bence de.
- Nasıl yanılıyorum?
- Bu adamlar memleketi sevdiklerini iddia ediyorlar ama yaptıkları memleketi sevmek değil, memlekete ihanet etmek.
- Bu çok ağır bir itham. Bence memleketi sevmek paydasında buluşmalıyız. Biz memleketi sevdiğimiz için bizi sağ sol diye bölmüyorlar mı zaten?
- Bir bakıma haklısın.
- Kendisine sağcı diyeni de, solcu diyeni de bir çatı altında toplarsak ancak o zaman hakkımızı savunabiliriz.
- Peki o zaman fakültedeki kavga?
- Son derece duygusal. Siyasetle hiçbir ilgisi yok. Bir kız arkadaşı seviyormuş genç. Sevgisini söylemiş. Kız terslemiş ve bizimkiler de siyasi olaya dönüştürmüşler. Bence çok büyük yanlış.
- Bence değil.
- Neden ?
- Bizim duygusallığa ayıracak vaktimizin olduğunu mu düşünüyorsun?
- Bence aşka her zaman vakit olmalı.
- Yanılıyorsun ya. Memleket elden giderken aşk meşk mi düşüneceğiz?
- Düşüneceğiz elbette, yoksa insanlıktan çıkmaz mıyız?
- Aslında evet.
- Bizler öğrenciyiz. Düşünmeli, tartışmalıyız. Kavga bir seçenek olmamalı.
- Ama öyle değil işte.
- Yanlışta burada değil zaten?
- Tamam tamam nutuğa başladın yine. Şimdi ne yapacağız sen onu söyle….
( Zaman İçinde Yitirilenler başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 30.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.