karşıma çıkan yine aynı rüzgardı
gürültüsünü keserek dinlenmeye gelen
hırçın süzülmeleri soracaktım
içimi üşüten baş rolünü oynarken
ben karşı gölgemi tanıyamamıştım
sarsılmayan gölgelerin yürüdüğü kaldırımlarda
sen de var mıydın?
varlık neyle borçlanmıştı avizesine?
bir avuç ışığıyla
esinti beklerken
beden küreğiyle taşımıştım ahret çiçeklerini
soluksuz sabahın som kaşında
bir sunak yıkılır kelepir alışverişte
teneşirime ter dökerim sessizce
kan damlar oluğuma kimse beklemeden
misafirim rota değiştirse de
baharımın kaftanı hatırına
bir kuşak giyerim gölgemi kırmadan
servi sallantısında kaçmayan kalabalığım
görünmeyen tozlar güneşte ısınırken
ben çözünür veya eririm
yolların sergi beklediği çığlıklar
uzak değildir kapıma
eşiğimi her gün rüzgarın yaladığı
kestane sarkaçlı sokak adımları
bir abone bekler akşam yalazında
yılgın taylar gibi dolaşırken kırlarda
püskürür mazgallar ben ayrılmazken
minik çalkantılara feda ettim ruhumu
elime dolmayan damlalardan bihaber
yaldız seherinde görünmeyen yelken
yıldırımlar büküyor kumsalı(mı)
bir köpük düşsün ateşime
şemsiyemle karşıladığım vurgun kaleye
Gürsel ÇOPUR