KEHANET/Çİ
 
 
            Gerek şu an gerekse gelecekle ilgili hem kendi hayatları hakkında hem de kendi dışındakilerin hayatları  hakkında varsayımlarda bulunarak,Gayb-ı büyük bir ustalıkla ve o kadar süslü dil ve sözlerle yorumlayarak,karşıdakinin idrak-ı haremi hanesinin sindirilme garabetidir kehanetçilik. Bazen bu yorumlar öyle küstahlaşır ki.Kimin günahkar,kimin sevabkar olduğunu,müneccimlere taş çıkartacak kadar ileriye götürürler.Ve gerçeğin üstünü örterek,çeşitli sınıflandırmalarla cennetin ve cehennemin müdavimlerini belirlerler.
 
Topluma sirayet etmiş bu hastalık İnsanları kahinlerde yada kehanetçilerde yaşam bulmaya zorlar.İnsanlarınsa hayal kurma kudretlerini,ihtiraslarıyla güçlendirerek,çeşitli mahluklar oluştururlar.Bu mahlukları da metafiziksel destanlarla süsleyerek soyut kahramanlar yaratıp insanları durduk yerde çatışmalara sürüklerler.Her insanın hükmetme ve hükümdar olma özelliğinin olduğunu söylerler.Ve böylece kendisini dev aynasında gören sinik varlık,sağa sola sataşmaya başlar.
 
Kehanetin temelinde insanı mevcut sorumluluk bilincinin dışına çıkararak,zihnen ve kalben mutlu kılma amacı vardır.Bu görsel kandırmaca dan başka bir şey değildir.Tatmin olmayan insan hep çifte yoksunluk yaşar. Bu da insanı fakirleştirir. İnanma ve iman etme tutkusundan uzaklaştırıp hazır bir şekilde,kendi içsel isteklerini yerine getirirse,bulunduğu diyarın en mesut ve en üstün insanı olacağını ve bu kudretli yapısını neşe içinde yaşatacak,diğer insanlarınsa kendisini yok etmek için içlerinde ne kadar barbarlık beslediklerini belirterek,hem iyi hem de kötü rolü oynarlar.
 
          Kehanetin en yoğun yaşandığı kesim, içlerinde iman etme hazzına varamamış,hurafeleri ilkeselleştirmiş, tiplemelerde görülür.Bunlar ya kağıtlara yazılmış kurdeleli muskalardaki mutluluk öyküsüyle ya da her zaman dillerine doladıkları birkaç dokunulmaz esrarlı sözle, yalancı ümitlerle,gülünç korkular arasında çalkalanıp durmaktadırlar.
 
Kehanetçiler insanı bir rüya alemine sokarlar ve hiç rüyadan uyanmasını istemezler. Akıl ve hikmeti esas alacaklarına, kendilerini her daim uçurumun kenarında bırakacak kötülük,safsata,hortlak gibi kehanet şarlatanlıklarının içinde bulurlar. Bunlarda; Baktığınız zaman,aklın ve düşüncenin ürünü olan ne teknolojiyi,ne tıbbı,ne atomu,ne rüzgarı ne kasırgaların nasıl duracağına dair bir öneri bulamazsınız. Bu tür gelişmelerin,tam aksine, iyi ve doğru insanları kötü insanlar gibi gösterip  dünyadaki bu gelişmelerin,bu insanlar tarafından  kıyamete sürüklenecek uğursuz şeyler olduğunu vurgularlar. Yıldız falı, su falı ve astrolojik tutarsızlıkların, yaşamı esrarlı kılacağını.
 
Dilenci rahipler,falcılar zenginlerin kapısına gidip onları kendilerinin yaptığı bir haksızlık varsa, bu haksızlığı tanrıların armağanı olan bir güç sayesinde, kurbanlarla, büyülerle affettirebileceklerine inandırırlar. Bir zalim düşmanlarına kötülük etmek isterse , rahiplerle falcılar tanrıları birtakım sözde sihirli yakarmalar ve bez bağlamalarla kendilerine hizmet etmeye kandırdıkları için küçük bir masrafa karşılık doğruya da eğriye de aynı şekilde kötülük edebileceklerini söylerler.
 
Kendilerinin istediklerini yaparsanız ve kendilerine uyarsanız daha hayırlı olaylar olacağını hipnotize ederler. Yani savaşa gitmeden savaş kazanılacağını,bir bakarsınız size dünyanın herhangi bir coğrafyasında yemyeşil, denizi olan bir ülkeyi  emrinize sunmuşlar. Ve zavallı insan zihnini yormadan bunlara inanır. Hayal olanı gerçek gibi görür. Kehanet varlığını geçmişte yaşanmış bazı doğa üstü olaylara dayanarak, hatta bu tür söylemlerini kutsal kitapları kaynak göstererek bakın bu kitaplarda da  böyle yazıyor diyerek,bilinçaltındaki sinsilikleriyle iyice beslemektedir. Bunlar farfaracıdırlar.
 
Geleceği bu tür gürültü ve patırtının üzerine inşa ederek,amaçları insanı bu tılsımdan hiç çıkarmama ve mantıklı düşünmeye meylini önlemektir.Bireylerin ahlakça,zihnen ve kültürel olarak gelişimlerini sürekli erteleyerek. Hakkın,adaletin,erdemin gerçekleşmesini geciktirirler.
 
          Bunlar hep teori olarak kalır.Bu kehanetçilerin yanında tabi ki ne bir alimin ne bir filozofun sözünün hiçbir değeri yoktur. Bu alim ve filozoflar toplumun yararına bir şey söyleyecek olsalar,hemen ortalığı velveleye vererek kaos oluştururlar.Bunları dinleyen insanlar yığınla kötülüğe akın edrlerler. Ve buna kısa süreliğinede olsa bu tür şeylere kolayca ulaşırlar. Bunların evi, yurdu mağaradır. Kehanetçiler karanlığı kendilerine rehber edinmişlerdir.
 
Dostları ve dostlukları yarasalar ile dir. Bunlar ışığa düşmandırlar. Işığın hakimiyeti mağara aydınlarının hükümranlığını bitirir. Ama ne yazık ki günümüz modern dünyasında, bu mağara kehanetçileri, modern bilinci imana ve  iman davacılarına düşman ederek, kendilerini dinleyen, kendilerine uyan kitleler bulabilmektedirler. Geleceğe yönelik gerçekle yüzleşen bir toplum inşa etmek yerine; Uysal, bağımlı, itirazsız, buyurgan kabullü topluluklar oluştururlar.
 
Topluluklar arasında sınıflama,vekaletsiz sınırlı efendiler yaratırlar.Kehanetçiler düzgün akan ve yol gösteren gerek vahye dayalı gerekse bilimsel ırmakların akışını saptırırlar, yavaşlatırlar. İnsanlara güvenmezler. Bir şeyler üretmelerine engel olurlar. Her şeyin gelip geçici,sadece kendilerinin kalıcı olduklarına inanırlar.
 
Kehanetçileri bertaraf etmek için gerçek aydınlara gitmeliyiz. Birilerine şirin görüneyim ve birileri beni sevsin arzusunda olmadan, tamamen minnetsiz  kendini  kehanetlerle, kehanetçilerle mücadeleye adamış, her bir bireyin taşıması gereken manevi erdemleri, hiçbir grupsal ve sınıfsal ayrım yapmadan,hiçbir çıkar gözetmeden, fildişi kulelerinden çıkmış insanların zorluklar karşısında yolunu açan, mücadele eden ve doğrunun mutlaklığını savunan hiçbir sınıfın ve zümrenin etkisinde kalmadan yol gösteren yüreği naif bilgisi ışık olan aydınları önümüze alarak yürümeliyiz.  
                                                                                  
 
   
( Kehanetçi başlıklı yazı Abdurrahman tarafından 7.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu