"Çocukken yarın neler oynayabiliriz diye düşünürdük, Şimdiyse yarın hayat bize hangi oyunu oynayacak diye düşünüyoruz" diye not almıştım Can DÜNDAR’IN bu sözünü kara kaplı ajandama… Kara haberler cereyan edince dünyada, açtım Pandora’nın Kutusu gibi kara kaplı ajanda mı ve yazmaya koyuldum ölen insanlığını 21. yüzyılın…

            Şimdi Libyalı çocukları hayal ettim. Yarın acaba şer güçlerin bombaları hangimizin başına düşecek acaba diye… Yarın ki oyunumuz savaş oyunu… Lakin bu savaşın muhattabı yok, erkekçe değil yani… Birileri bombalarını yüklüyorlar oyuncaktan uçaklarına getirip başımızdan aşağıya boşaltıyorlar sahiden… Ben Libyalı bir çocuğum, gözlerim hep semada, kulaklarım bomba seslerine ayarlı. Burnumda ölümün kokusu var çileklerin yerine… Hayallerimde tek dişi kalmış canavarlar var. Ve ben bu kalabalık ve dine imana gelemeyen dünyadan korkuyorum. Bombalardan, gazdan, tanktan, zehirden… Ve insanlığından Batı’nın… Yaratmış olduğumuz kâğıt aslanlardan, karton güçlerden bir de. İktidara demir atan ve kanımızı bir vampir gibi hiç durmadan ve doymadan emenlerden… Kadifeleşen devrimlerden Kaddafileşenlere, Saddamlardan Mübarek zatlara değin değişen bir şey yok, bombalar neden?

                        İnsanlık utansın. Açarken kan kırmızı güller bahçemizde, akan kanımızdır oysa ülkemizde… Çiçekler kanımızdan kırmızı! Oynarken evimizin önünde, kimin uçağıdır gelip bombalar bizleri başımızın üstünde…

            “Şimdi sen ölüyorsun Libyalı çocuk. Senden on sene önce öldü Iraklı çocuk. Senden kırk sene önce Vietnam'da Nepal’da yandı bir çocuk. Senden altmış altı sene önce Hiroşima'da şeker yiyemeden öldü bir çocuk. Senden doksan sene önce öldü Anadolu'da beşikte bir çocuk... Şimdi sen ölüyorsun Libyalı çocuk Keşke ama keşke parayı hiç bulmasaydı Lidyalı çocuk.” Çocuklar ölmesin hiç uğruna, yanmasın çocuklar gazlarla, şeker yesinler durmadan mermi yerine… Beşikte salınsın dursunlar ninnileriyle annelerinin, tanklar uykularını bölmesin. Uçaklar misket bombası atmasın oyuncak diye…

            Her şey yer altı ve yer üstü cevherlerin için. Sen bir tehlikesin onlar için. Para için, silah için, petrol için bilmem daha nice ne için? Her şeyin bir kıymeti vardır lakin tek senin canının bir kıymeti yoktur. Ölen herhangi bir çocuktur, öncekiler gibi onlarca, daha evvelkiler gibi yüzlerce, daha daha evvelkiler gibi binlerce… Masum ve saf ve temiz ve pırıl pırıl bir gökyüzü gibi yüz binlerce çocuk… Japonya’da, Irak’ta, Gazze’de Bosna’da, Çeçenya’da, Ruanda’da ve Libya’da… Bakın bir zahmet görün bir zahmet! Ölenler kimin çocukları bir tek! Ölen kimin yavrusu… Yanan var mıdır başkasının çocuğuna?

“Koşuyor altı yaşında bir oğlan

Uçurtması geçiyor ağaçlardan

Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman

Çocuklara kıymayın efendiler

Bulutlar adam öldürmesin” Bulutlar bugün çocukları öldürüyor, umurunda mı Batı’nın? Umurunda mı Amerika’nın? Kusuyor bütün irinini; leş kokan, kan tutan, ölüm salan... Bir tek size yok ölüm öyle mi? Bir tek size yok hüzün?

Büyürse bu öfke ile bir çocuk, kan ile sulanırsa fidan boyu, kaybederse anasını babasını kardeşini gözlerinin önünde… Ne yapar sizce vakti geldiğinde? Bu öfke ve kin tohumlarını atmayın efendiler! Kıymayın insanlığa yok yere? Sırf güç ve iktidarınız için yakmayın her yeri herkesi nahak yere…

            Bir çocuk düşünün korkular büyütsün ağır bombaların ardından. Korkular büyütsün o küçücük havsalasından yarına ait. Sonra denk geldiğinde bir gün çarşıda bir oyuncakçı dükkânına… Çeker kolundan annesi haydi girelim diye… Çocuk geriye doğru adım atar “Girmem” der “ben o dükkâna…” Cahit IRGAT’IN şiiri anlatır bunu bize:

“Anne girmem bu oyuncak dükkânına

Orda toplar, tayyareler, tanklar var”

            “Dünyada bir anket yapılmış sadece bir soru sorulmuş? Soru şuymuş: “Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm ile ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz.”   Anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış. Çünkü:

Afrika’da insanlar 'yiyecek' kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

            Batı Avrupa’da insanlar 'eksiklik' kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar

            Doğu Avrupa’ daki insanlar 'kişisel görüş'ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

            Orta Doğu’da insanlar 'çözüm'ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

            Güney Amerika’daki insanlar 'lütfen' kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

            İsrail’deki insanlar 'dürüstlük' kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.

Ve Amerika’daki insanlar 'dünyanın geri kalan kısmı'nın ne anlama geldiğini bilmiyorlar.”

            Gerçek mi değil mi bilmem ama çıkan tablo hani yalan gibi de durmuyor. Kendileri ve diğerleri, ben ve ötekiler… Elbette bu filmin tersi de yaşanır bir gün! Hani ne demişti şair: Güden çoban sürüyü döndürünce ters yöne,
 
Geçmez mi sürüdeki topal koyun en öne...”

          Irak savaşında dönemin Amerikalı komutanına hitaben Iraklı bir çocuğun yazmış olduğu şiirden birkaç dize ile yazıyı bitirmek istiyorum:

Sizde de barış böyle midir Franks?
İnsan hakları çocukları yetim
Ve ayaksız bırakır mı orada da?
Ya demokrasi?
Güpegündüz pazara düşer mi?

Bu nasıl demokrasi Mr. Franks?
Düştüğü yeri yaktı
Merhamet hür dünyaya
Bu kadar mı IRAK’TI?

         Ne yazık ki Batı bize ve bizden olan her şeye karşı… Cana bile… Gerisini siz tahayyül edin!

( Çocuklara Kıymayın Efendiler! başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 24.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.