Gün gelir dayanamayız ve benden bu kadar. Benden artık sorumluluk gitti deyiveririz. Ondan sonra da rahatlarız sözüm ona. Omuzlarındaki yükleri alınmış insanlar gibi bir süre için bulunulan sandalyeye, koltuğa ve kanapeye yayılıveririz! Oh, ne rahatmış. Hafifleyiverdim! Diye sözüm ona sevinir çok kişi.

Bu sahnelere çoğumuz defalarca şahit olmuşuzdur. Bu durum esasında işin kolayına kaçmak ve hatta gerçeklerden korkmak ve gerçeklerin altında ezilmiş olmaktır. Yani, hayatın mana ve gayesini kavrayamamış olmanın ortaya çıkışıdır bir bakıma.

İnsan yaşadığı sürece akıl, mantık ve fikre sahip ve bunlara karşın bir sürü sorumluluklarla yüklü olduğunu ve bu sorumluluklarının değişik boyutlar göstererek taa ölünceye kadar devam ettiğini bilir. Hayatın bir yerde gereğidir sorumluluklar. Hatta sorumluluklarımız sadece bugüne ait değil, çocuklarımıza, onların çocuklarına, yani hepimizin geleceğine ve insanların geleceğine kadar uzar gider. Bir bilinmeyenden başka bir bilinmeyene doğru yol alan biz insanlar, sadece kendimizi değil, bizden sonrakileri de düşünmek ve onlar için de sorumluluklarımıza müdrik olmak zorundayız.

Zaman süratle geçiyor. Problemlerin sorumluluklara göre değerlendirilmesinin geciktirilmesi büyük zararlara yol açıcı davranışlar olarak ortaya çıkıyor. Bugünün büyük problemi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yönden, pek çok ülke, geleceğin problemlerini ortaya çıkarmak onların muhtemel çözümlerini araştırmak için kurumlar kurmuş, binlerce alim, teknik eleman ve diğer personeli çalıştırmaktadır. Bugünün problemlerini çözememiş bizim gibi ülkeler için bu husus abartılmış bir düşünce olarak görülebilir. Ancak, bugün çekmekte olduğumuz bir sürü sıkıntı ve problemin, başka kuşakların sorumluluklarını yeteri şekilde yapmamalarından kaynaklandığını düşünürsek, konunun önemini sanırım kolayca idrak etmemiz mümkün olacaktır. Bu bakımdan sorumluluklarımız, günlük problemlerimizi ve günümüzü aşar durumdadır.

Benden bu kadar. Bana ne? Ben mi düzelteceğim işleri? Deyip gerçeklerden kaçmak yeterli değildir. Bu düşünce gün gelir kendimizi de kurtaramaz. Zaten hep birlikte çekmekte olduğumuz sıkıntılarımızın temelinde, yukarıda belirtilen ifadelerle şekil bulan sorumluluk kaçışlarıdır. Ve hele bir söz vardır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın! diye, ne kadar yanlıştır, ne kadar insanı küçültücü, ne kadar tiksindirici bir sözdür. Ama bir gün bakar ki böyle düşünen insan, o bin yıl yaşasın dediği, kısa bir zaman sonra kontrol dışı büyür, tehlike haline gelir ve canından malından ve her şeyinden ediverir, vaktiyle kendisini hoş görenler O zaman, çok kişinin kafasına dank eder ama iş işten geçmiş olur. Dünya tarihi bu gibi durumların binlerce canlı örnekleri ile doludur.

Bu yönden hepimiz zorluklara, problemlere, kötülüklere karşı olan sorumluluklarımızı iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu sorumluluklarımız, kendimize, diğer insanlara, toplumumuza , devletimize, dünyaya, canlı cansız her şeye olmak üzere bölümlere ayrılabilir.Ama hepsini insan olma, insanlığı duyma ve insanlığı yaşama sorumluluğu içinde toplamamız, birleştirmemiz mümkündür.

Ancak kişilerin gösterdiği gelişim, bulundukları aile ve çevre etkileri, aldıkları kültür ve terbiye etkisi altında, insanlarda sorumluluklar değişik boyutlar ve ölçüler gösterir. İşte bu boyut ve ölçülerdeki farklılıklar, bir yerde insanların, ailelerin müesseseleri, toplumların, devletlerin durumunu etkiler. Sorumlulukların duyarlı ve etkin olduğu yerlerde huzur ve rahatlık artar. Sorumluluk sapmaları ve sorumluluktan kaçmaların ve korkmaların olduğu yerlerde ise, çeşitli zararlar ve huzursuzluklar eksilmez. Bu gibi topluluklarda, sorumluluk duygusuna sahip idealist kişiler, menfaatçi kişilerin devamlı boy hedefleri olurlar, her türlü zorlukla karşı karşıya bırakılırlar.
Çeşitli yalan, iftira ve karalamaları ile yollarından döndürülmek istenir sorumluluğa sahip kişiler.

Bu yönden, hepimizin huzurlu bir hayat için sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmemiz, gerek kendimize gerek başkalarına, gerek toplumumuza karşı olan görev ve sorumluluklarımızı iyi değerlendirmemiz gerekmektedir.

Hayatın manasını araştıranlar, dünyada bulunuşumuzun nedenini düşünenler için hiç de zor bir konu ve sorun değil! İnsan olmayı bilmekle neticeye varmak o kadar kolaylaşıyor ki İşte bütün mesele, insan oluşumuzun sorumluluğunu bilebilmekte, duyabilmekte!

Ayşe B Yıldız
( Sorumluluğumuz Nereye Kadar başlıklı yazı ayse-b-yildi tarafından 8.02.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.